Ağrı, 31 Mart’ı bekliyor. Devlet desteği ile bölgeye çıkarma yapan AKP adayı Sayan, Kürt iradesi karşısında ‘şansını zorlayacak.’ ‘Hayırlısı neyse o olsun’ gibi laflar artık muhalifim demenin diğer adı: Ağrı da ‘hayırlısı’nı bekliyor
Seçim İzlenimleri-M. Ender Öndeş/Ağrı
Daha önce, 2014 yerel seçimlerinde Ağrı’ya değil ama Erzurum, Kars, ığdır’a yine gelmiştim. O günden bugüne ne değişti diye düşününce aklıma ilk gelen halkın suskunluğu oluyor. Sokak röportajcılığının en zor dönemi! Eskiden, kahvede, herhangi bir yerde gazeteci olduğunuzu söylediğinizde insanlar konuşmak için birbirini ezerdi. Herkes tahminini, düşüncesini söylerdi. Şimdi, baskı koşullarından ötürü, hele de karşılarında Kürt olmayan bir gazeteci varsa, insanlar daha ketum davranıyor. “Allah bilir” ya da “hayırlısı neyse o olsun” gibi laflar belki eskiden de vardı ama şimdi, “muhalifim ama konuşup başımı belaya sokmak istemiyorum”un ifadesi olarak daha çok öne çıkıyor. Birçok kez şansımı zorluyorum Ağrı’da ama sınırlı verim alabiliyorum.
Ayrıca, bundan daha öte bir durum da var. Sadece Ağrı’da değil, genel olarak bölgede, insanlar oy vereceği günü bekliyor, oy verecekleri parti de belli, tamam ama kampanya çalışmalarına katılmakta çekingen davranıyorlar. HDP seçim bürosunun önündeki bir fotoğraf karesinin içinde olmak istemiyorlar pek. Anlaşılır bir nedeni var bunun; oğlunuz, kızınız resmi bir yerde çalışıyorsa ya da bir yerlerden sosyal yardım alıyorsanız, o karede görünmek eksi puan oluyor. HDP’nin en güçlü olduğu Digor’da, Doğubayazıt’ta bile aynı şeyleri duyuyorum. Bütün bunlar bölgenin gerçekleri ve zaten bu yüzden şu anda Türkiye’de anketçiliğin en güvenilmez dönemi yaşanıyor; çünkü insanlar biri ‘resmi’ diğeri ‘gayrı resmi’ iki görüş taşıyorlar artık.
Babam AKP’li ama…
İlk gün, gelir gelmez, HDP Eşbaşkan adayı Yeliz Karaaslan’ın hızına yetişmeye çalışarak broşür dağıtımı için kar altındaki bir mahallenin derinliklerine dalıyoruz. HDP’nin güçlü olduğu bir mahalle olduğu için pek bir ölçü oluşturmuyor ama insanların kendi evlerinin kapısında daha rahat ve içten davrandığına tanık oluyorum. Bu arada çocuklar da tadını çıkarıyor seçim çalışmasının. Birini gösterip, “Bu AKP’lidir” diye ispiyon ediyor çocuklar. “Savcı benim amcamdır” diyor çocuk, “Babam AKP’ye oy veriyor ama annem HDP’li.” Evde kavga çıkıp çıkmadığını soruyorum, “çıkarsa ben araya girerim” diyor gülerek. Kendisi de büyüyünce HDP’li olacakmış bu arada! Dağıtımdan sonra çayla içimizi ısıttığımız bir evde parti yöneticilerinden biri “geçen sefer oyları on sefer saydılar ama bu defa öyle olmayacak” diyor; seçimi alacaklarından emin.
Keskin soğuktan sıcağa
Ağrı, soğuk bakımından ne Kars’a, hatta ne de Doğubayazıt’a benziyor. Yerler olduğu gibi buz ve soğuk insanın nefesini kesiyor. Sonradan Leyla Güven’e anlattığımda çok güldüğü “Ağrı’da yaşamanın üç ilkesi”ni orada keşfediyorum: Çay kaşığını cebinde bulundur! Kenardan yürüme başına sarkıt düşmesin! Elini cebinde tutma! Sonuncuyu iki kez kafa üstü düşerek bizzat tecrübe ediyorum! Akşam mahallelerde yapılan ev toplantıları ve kahvelerde yapılan broşür dağıtımları ise tam bir “şoklama” etkisi yaratıyor insanda. İçeri girdiğinizde ‘artı- 25’, dışarı çıktığınızda ‘eksi-25’ olunca metabolizma isyan ediyor!
Öte yandan Ağrı, diğer kentlere göre daha kasvetli ve kapalı da görünüyor. İnsanların kendi mekânı olduğu için rahat davrandığı ev toplantılarında gördüğüm kadarıyla çok güçlü bir Kürdi damar var. Yani belediyecilikten öte bir şey; insanlar bunu bir varlık-yokluk meselesi olarak görüyor ve çok öfkeliler. Yaşlıca bir amca, kayyum lafı geçince çok öfkeleniyor ve gözyaşlarını tutamıyor. İradesine el konulması çok ağırına gidiyor insanların. Ev toplantıları yeni oy sağlamıyor belki ama mevcut zemini güçlendiriyor, birebir ilişki sağlıyor. Daha sonra, Yeliz Karaaaslan da doğruluyor bunu; dokunmanın yerini hiçbir şey tutmuyor buralarda. Eşbaşkan adayları Abdurrahman Doğar ve Yeliz Karaaslan birlikte katılıyorlar toplantılara; ilin milletvekilleri de sürekli katılım gösteriyor.
Unutulmuş kentin beklentileri
Bu arada, geçen seçimlerden farklı olarak Ağrı’da ve her yerde, HDP seçmenlerinin ve fiili çalışanlarının artık daha eleştirel olduğunu gözlemliyorum. tamam, yerel seçimlerde meclis üye adaylarının dağılımı zaten problemlidir ve bu noktadan çok eleştiri alınır ama sadece o kadar değil. Seçimlerde siyasi bir tutum koyan ve bunun bedelini de ödeyen halk, artık daha iyi bir halk belediyeciliğini de hak ediyor.
Konuştuğum insanların hepsi, belediyenin halkın yaşamını iyileştirmek için ciddi şeyler yapması gerektiğini söylüyor. Yani halkın siyasi tavrının üstüne yatmak mümkün değil. Kahvede konuştuğum bir amca, AKP’yi öyle eleştiriyor zaten; “AKP yıllardır hep aynı vaatleri söylüyor ve çivi bile çakmıyor. O yüzden burası HDP’den şaşmaz” diyor. Durumun belki de en iyi özetini ise bir seyyar satıcı yapıyor: “Devlet burayı unutmuş abi. Ağrı haritadan silinse yemin ediyorum, kimse fark etmez yani, o kadar! Adam kendi seçimi kazansa bir şey yapmıyor. E, başkası kazanınca da yaptırmıyor. Biz arada kafamızı nereye vuracağımızı şaşırmışız. Böyle acayip bir şey! Dağların arasında, karın altında bitip tükenmişiz, yaşadığımızı sanıyoruz.”
Seçim ve unutma
“Hayırlısı neyse o olsun” kalıbı da biraz bu dargınlıktan doğuyor sanırım. Doğru dürüst donanımlı bir hastanesi bile olmayan bir kentten söz ediyoruz; “böbrek taşı kırma makinasının açılışının yapıldığı” bir kentten söz ediyoruz. Hayvancılık ve çiftçilik zaten sizlere ömür. Fabrika desen yok. İlçe olduğu halde Doğubayazıt Ağrı’dan daha canlı görünüyor mesela. İktidar temsilcileri de yapmadıkları şeyleri herkesten iyi bildikleri için her seçimde ısıtıp ısıtıp aynı vaatleri tekrarlıyor ama sonra hepsi sis perdelerinin arkasında kayboluyor. Arada, mahallelerde elden dağıtılan üç-beş kuruşluk rüşvet yardımları da seçim dönemlerinin sadakası oluyor.
Tek tek herkese dokunacağız
“Ağrı’da eşbaşkanlık çok zor tabii” diyor Yeliz Karaaslan: “Eskiden il eşbaşkanıydım şimdi belediye eşbaşkanı adayı oldum ama durum değişmedi pek. Şu an da esnaf ziyaretlerinde bile tanıtım yapılırken “Başkanımız ve eşbaşkanımız” deniliyor hala.
Defalarca uyarmamıza rağmen arkadaşlarımız bunu dillerine bir yerleştiremediler. Ama biz kendimizi kabul ettireceğiz. tekrar tekrar arkadaşları eleştiriyoruz, bunun mücadelesini vereceğim. Sonuçta ben Yeliz Karaaslan olarak değil, kadın erkek eşit temsiliyetinin bir ifadesi olarak varım.” Kendine güveniyor Karaaslan: “Seçildikten sonra da kendime güveniyorum; ayrıca kendi eşbaşkanıma da güveniyorum. Kendisi partinin içinden geliyor ve ilkeleri biliyor. Birlikte iyi bir çalışma yapacağımızı düşünüyorum. Yani ikinci planda kalma durumu var mı evet var ama bunları aşarak yürüyeceğiz.”
Bizden beklenti çok büyük
Artık sosyal medya kullanmadığının altını özellikle çiziyor eşbaşkan adayı Karaaslan ve şöyle devam ediyor: “Dokunmak ve göz teması çok önemli. Mahallelerde, halkla, kadınlarla birebir ilişki kurmak, konuşmak gerektiğini düşünüyorum. Yani öyle fotoğraf çekerek sosyal medyada paylaşmak çalışma değil. Evine, evinin içine girerek yapılması gereken bir çalışma bu, derdini, isteklerini soracaksın, öğreneceksin. Bu çok önemli…”
Halkın beklentilerini sorduğumda ise şunları söylüyor: “İnsanlar tabii ki bizden iyi hizmet bekliyor. Bizden önce 10 yıl boyunca mahallelerde bir çöp konteyneri bile yoktu. Biz koyduğumuzda halk bunu bile çok takdir etmişti. Alt tarafı çöp konteyneri yani, düşünün! Ama artık halk sıcak ilgi de bekliyor. Kadına ilişkin projelerim var mesela. Bizim semt pazarlarımız vardı. Evdeki kadın emeği ürünlerini komün olarak satıyorduk. Bu çok ilgi gördü ama kayyumla birlikte kesildi. Şimdi yeniden başlatırız.
Ayrıca her hafta çat kapı ziyaretler, iç içe olmak önemli. Belediyenin arıtma tesisinin orada bir arazi vardı mesela, biz orayı temizledik, yeşillendirdik, her türlü şey ektik. Çok da verimli oldu, pazarlarda sattık. Kendimiz ürettik ve halka cüzi fiyatlarla sunduk. Devamını da getireceğiz.”
Sayan’a devlet kampanyası
Savcı Sayan meselesini anlamaya çalışıyorum ilk günden itibaren. AKP’nin televizyonlarda çok ciddiyetsiz görünen bir adamı niye seçtiğini merak ediyorum. Bir aşireti varmış tutak’ta ama aşireti bile onu ciddiye almaz, zaten yarıdan fazlası HDP’lidir diyorlar. Erdoğan’ın “Git Ağrı’yı al. Almadan da gelme” dediği ve arkasına devlet güçlerini yığdığı söyleniyor. Kahvede zar zor konuşturduğum Eleşkirtli bir amca, “Vali’yi aday yapsalar, belki de kazanırlardı. Adam hiç olmazsa kayyum olarak şunu yaptım filan derdi; bunun ise söyleyecek bir sözü yok” diyor. Ama öte yandan, Savcı’nın HDP’nin güçlü olduğu mahallelerde de ciddi ciddi çalıştığı söyleniyor. Bölgeye kamp kuran bakanlar da bunun için çabalıyor. Ben oradayken, Savunma Bakanı Hulusi Akar geliyor, 24 arabalık bir konvoy sayıyorum yolda. Erdoğan’ı da saymıştım İstanbul’da bir defa, onunki 38 arabaydı. Olacak o kadar fark!
E, hadi hayırlısı!
En son, kentten ayrılırken, ana akım gazetecilerinin “taksiciden al haberi” kuralını uyguluyorum. Daha sormadan “Evvelallah AK Parti olarak seçim bizimdir” diyor taksici. Kentin merkezindeki Acar taksi durağını pek övüyor. “Bütün bakanlar mutlaka bize gelir, çayımızı içmeden gitmez. Bizim durak AK Parti İl Merkezi gibidir” diyor. Savcı Sayan konusunda söyledikleri ise AKP’nin çalışma tarzını tam olarak anlatıyor: “Erdoğan adamı gönderirken demiş ki, Ağrı’yı al, dile benden ne dilersen!” taksici, Savcı’nın sırtının sağlam olduğuna ve bu büyük destekle Ağrı’da çok acayip işler yapacağına emin. “Geçen sefer Sırrı saydırdı oyları, dalavere yaptı” diyor, benim “Galiba AKP saydırmıştı” sözlerimi ise dinlemiyor bile.
Sonunda, taksiden inerken “sen ne diyorsun” diye soruyor ve işte o zaman suskunların o müthiş mevzisine sığınma fırsatı benim elime geçiyor. Çantamı aldıktan sonra kafamı camdan içeri sokuyorum ve intikamcı bir yüz ifadesiyle “Hayırlısı neyse o olsun” diyorum. “Hayırlısı”nın ne olacağını görmek için de, çok değil, 31 Mart akşamına kadar bekleyeceğiz. Ha, Savcı, Ağrı’yı ‘almadan’ gelirse Ankara’ya, artık ne olur, onu da ben bilemem.
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri
BDP: %51 23 bin 2382
AKP: %45,4 20 bin 690
SP: %1,5 6 bin 704
MHP: 0,3 156
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri
HDP: %78,22 185 bin 5062
AKP: %15,83 37 bin 5453
MHP: % 2,57 6 bin 0864
CHP: %1,02 2 bin 417
24 Haziran 2018 Genel Seçimleri
HDP: %62.2 143 bin 882
AKP: %28.8 66 bin 616
CHP: %2.9 6 bin 727
MHP: %2.5 5 bin 798
İYİ Parti: %1.7 3,834
YARIN: SEÇİMİN YILDIZI IĞDIR