Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 727’nci haftasında gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar’ın akıbetini sordu. Aydınlar’ın kardeşi Emrah Aydınlar, “Bir gün mutlaka Galatasaray Meydanı’nda olacağız” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 727’nci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Polisin engellemesi üzerine Cumartesi Anneleri, her hafta toplandıkları İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdiler. İHD’nin olduğu sokak polisler tarafından ablukaya alındı.
Cumartesi Anneleri, üzerinde kaybedilen yakınlarının fotoğraflarının bulunduğu tişörtler giyerek, ellerinde kayıp yakınlarının fotoğrafları ve kırmızı karanfiller taşıdı. Eyleme, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Zeynel özen, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, tarihçi Erdoğan Aydın ile çok sayıda kişi destek verdi.
Bu haftaki eylemde, 27 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’da gözaltında kaybedilen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın akıbeti soruldu.
1996 yılından Güçlükonak katliamında yaşamını yitiren Ahmet Kaya’nın torunu Fatma Kaya, dedesi için kaleme aldığı şiiri okudu.
‘Özgürlüklerin yolu hakikatten geçer’
Bu haftaki basın açıklamasını ise 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun yaptı. Hakikate gözlerini kapamış bir toplumun adalete ve özgürlüklere ulaşamayacağını belirten Tosun, “Çünkü adaletin ve özgürlüklerin yolu hakikatten geçer. Hakikatin açığa çıkması için mücadele etmek ve bu mücadeleyi desteklemek onurlu yurttaşlar olarak hepimizin görevidir” dedi.
‘Gelir mi diye yedi yıl geceleri gözümü kırpmadan kapı önünde geçirdim’
25 yıldır “gözbebeğim” dediği oğlundan bir haber alma umuduyla yaşayan Menekşe Aydınlar’ın “Bize yaşatılan zulümdür. Devlet ‘oğlun firar etti’ demişti. Buna inanmadım ama kaçtıysa gizlice gelir mi diye yedi yıl boyunca geceyi gözümü kırpmadan kapı önünde geçirdim” sözlerini hatırlatan Tosun, bu sesin insanlara ulaşması için bir araya geldiklerini söyledi. Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy, İncirli’de terörle mücadele polisleri tarafından gözaltına alındığını sözlerine ekleyen Tosun, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Cüneyt’in gözaltına alındığı 7 gün boyunca inkar edildi. 27 Şubat 1994 tarihinde kaydı yapıldı ve gözaltında olduğu resmi olarak kabul edildi. Ancak Cüneyt’le gözaltında tutulan 14 kişi savcılığa çıkartıldığında aralarında Cüneyt yoktu. Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada; Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve 2 Mart 1994 tarihine kadar birlikte gözaltında tutulduklarını, Cüneyt’in başına geleceklerden Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi’nin sorumlu olduğunu söylediler.”
‘Bilmeye hakkım var oğluma ne yaptınız?’
“Cüneyt’e ağır işkence yapıldığına, yürüyemez ve hareket edemez halde olduğuna dair çok sayıda tanık vardı” diyen Tosun, “Ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğü onu soran ailesine oğullarının 28 Şubat 1994 tarihinde yer göstermek için götürdükleri Beyoğlu Çukurcuma’da ‘Dur’ ihtarına uymayarak kaçtığını söyledi” dedi. Aydınlar’ın akıbetini açığa çıkartacak, onu kaybedenleri yargılayarak ceza adaletini sağlayacak idari ve adli bir süreç işletilmediğinden söz eden Tosun, “Aydınlar dosyası evrensel hukuka aykırı bir biçimde zaman aşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı. 25 yıllık talebimizi bir kez daha tekrarlıyoruz: Cüneyt Aydınlar için adalet istiyoruz. Menekşe Aydınlar’ın ‘Bilmeye hakkım var oğluma ne yaptınız?’ sorusuna adli ve idari makamlardan cevap istiyoruz” diye belirtti.
‘Filistin askısı, elektrik, falaka..’
Daha sonra ise İstanbul dışında olduğu için gelemeyen tanık Onur Emre Yağan’ın gönderdiği mektup okundu. Aydınlar’la hiç karşı karşıya oturup konuşamadığını ancak 25 yıldır tanıdığını dile getiren Yağan, “Henüz 15 yaşında bir öğrenciydim. Cüneyt’le 1994 yılının Şubat sonunda Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi’nde gözlerimiz bağlanmış bir şekilde bekletilirken yan yana düştük. Gözlerimiz bağlı olduğu için Cüneyt’in, sadece bezin altında kalan boşluktan görebildiğim kıvırcık saçlarını çok iyi hatırlıyorum. Birbirlerini çorbacı, saatçi, boksör gibi isimlerle çağıran ve suratlarını sürekli olarak bizden gizlemeye çalışan terörle mücadelenin polisleri gözaltına aldıkları herkese işkence yapıyordu. Bazılarına kaba dayak veya hakaret, bazılarına ise daha ağırı; Filistin askısı, elektrik, falaka. Cüneyt bu ağır işkencelere maruz bırakılıyordu. Bitkin, yürüyemez, dudaklarını dahi kıpırdatamaz halde benim kucağıma getirilip bırakıldığında ayağa kalkamayacak, yemek yiyemeyecek ve yürüyemeyecek durumdaydı” dedi.
‘Cüneyt’e ağır işkence yapıldı’
Aydınları’n belli aralıklarla alıp götürüldüğünü ve bir süre sonra tekrar geri getirildiğini vurgulayan Yağan, “Her seferinde daha bir bitkin, yürüyemez ve acı içinde geri getiriliyordu. Cüneyt’e çok ağır işkence yapıldığını anlayabiliyordum. Cüneyt’le iki gün geçirdik birlikte” dedi. İki günün sonunda Aydınlar’ın alındığını ve bir daha yanına geri getirilmediğini belirten Yağan, Aydınları o zaman kim olduğunu bilmediğini ancak daha sonra gazetede çıkan bir ilan ile kim olduğunu öğrendiğini söyledi.
‘Galtasaray için mücadele edeceğiz’
Yağan’ın mektubunun ardından Aydınlar’ın kardeşi Emrah Aydınlar konuştu. 25 yıldan beri kayıp olan ağabeyinden haber alamadıklarını ifade eden Aydınlar, “727 haftadır her cumartesi burada toplanıp kayıplarımızı arıyoruz. Devlet sürekli annelerimizin acılarını, acılarla terbiye ediyor. Kaçtığı iddia ediyor ama ağır işkencelerden geçen Cüneyt’in yürüyemeyecek halde olduğunu dair tanıklar var. Annem 7 yıl boyunca kapının önünde yattı Cüneyt geldi diye” diye konuştu. Aydınlar konuşmasını, “Mezarlığımız olan Galatasaray Meydanına gitmek için mücadelemiz devam edecek. Bir gün mutlaka tekrar mezarımız olan Galatasaray Meydanı’nda olacağız” diye sonlandır.
HABER MERKEZİ