Van Gölü’nde 61 mültecinin yaşamını yitirdiği tekne faciasına ilişkin tutuklu 9 kişi hakkında açılan soruşturmanın ağır aksak yürütüldüğüne dikkat çeken Av. Kaçan, ‘kapı yine cezasızlık politikasına çıkıyor’ dedi
Van Gölü’nde 27 Haziran’da göçmenleri taşıyan teknenin batması ardından başlatılan arama çalışmalarında şimdiye kadar 2’si çocuk 61 kişinin cansız bedenine ulaşıldı. Tekne sahibi Sedat Akbaş dâhil olmak üzere halen gölde ulaşılamayan cenazeler var. İran, Pakistan ve Afganistan uyruklu insanların bulunduğu tekneden çıkarılan cenazelerden şimdiye kadar 28’i ülkelerine gönderildi. Cenazelerin 34’ü Afganistan, 4’ü Pakistan ve biri İran uyruklu olduğu tespit edilirken, 61 cenazeden 33’ü Van’da bulunan Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildi. Olaya ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında aralarında tekneden yüzerek kurtulan Medeni Akbaş’ın da bulunduğu 9 kişi tutuklandı.
Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Mahmut Kaçan, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın seyrini Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Dindar Karataş‘a değerlendirdi.
‘Gizlilik kararı mağdurun aleyhine olmamalıdır’
Dosya ile ilgili alınan gizlilik kararını hatırlatan Kaçan, bundan dolayı hem sanık hem de müşteki avukatları olarak dosyadaki gelişme, bilgi ve belgelerden haberdar olamadıklarını söyledi. Ceza Muhakemesi kararında gizlilik kararının neyi kapsadığının açık olduğunu dile getiren Kaçan, bu nedenle tutuklu yargılanan kişilerin ifadelerinin dahi kendileriyle paylaşılmadığını söyledi. Kaçan, “Alınan gizlilik kararının uygulanış biçimi hukuksuz bir şekilde sürdürülüyor. Özellikle bu olayda hayatını kaybeden ailelerin avukatı olarak dosyaya etkin olarak katılma ve dosyada tespit edilebilecek hususlar maalesef gündeme getirilmiyor. Tamamen soruşturma dosyası dışında edindiğimiz bilgilerle, ailelerin yakınmalarını haricen değerlendirip dosyaya sunmak zorunda kalıyoruz. Gizlilik kararı olayda mağdur olan kişilerin aleyhine olmamalıdır” dedi.
Gizlilik kararında iki ihtimal olduğunu vurgulayan Kaçan, şunları söyledi: “Birincisi; bu olay çok kapsamlı ve boyutlu bir olay olarak değerlendiriliyor ve dolayısıyla olaya ilişkin başka kişilerin olabileceği ihtimali olabilir. Bu kişilerin delilleri karartma olasılığı olabilir. İkincisi ise; dosya kapsamında edinilen bilgilerin kamuoyunu sarsıcı ve kamuoyunda tartışılacağı hususu göz önüne alınarak bir gizlilik kararı alınmış olabilir.”
‘Soruşturma ağır aksak yürütülüyor’
Tekne olayını “katliam” olarak nitelendirdiklerini vurgulayan Kaçan, böylesi bir soruşturmanın hızlı ve etkili yürütülmesi gerektiğini ifade etti. Soruşturmanın ağır aksak yürütüldüğüne dikkat çeken Kaçan, “Edindiğimiz bilgiler kadarıyla dosyada esasa ilişkin hiçbir gelişmenin olmadığıdır. Soruşturma makamının henüz herhangi bir iddianame hazırlamayarak mahkeme heyetine sunmamış olması yaptığımız tespiti doğrular niteliktedir. Kapı yine cezasızlık politikasına çıkıyor. Buna örnek olarak bu katliamdan 6 ay önce Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde Van Gölü açıklarında 7 göçmenin yaşamını yitirmesine rağmen sorumlu olarak görünen tekne kullanıcısı şahsın sadece 27 gün tutuklu kalmasını gösterebiliriz” diye belirtti.
‘Sivil toplum kuruluşu çalışmaları zayıf’
Mülteci geçişlerinin on yıllardır Van’da devam ettiğini belirten Kaçan, “Geçişler özellikle yaz mevsiminde artarak devam ediyor. Bu kadar insan geçişinin olduğu bir bölgede maalesef hak temelli çalışan, göçmen ve sığınmacı odaklı sivil toplum kuruluşu çalışmaları zayıf. Geçmişte 2018 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Türkiye Ofisi’nin özellikle Türkiye Hükümeti’ne paralel olarak yürüttüğü sığınmacı kayıt mülteci statünün belirlenmesi görevini tamamen Türkiye Hükümeti’ne devretti. Böylece Van’da ki ofisini kapatmış olması nedeniyle insanlar artık ciddi riskler alarak Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışıyorlar. 2018 yılından sonra Van kenti ve civarında artarak devam eden mülteci ölümlerinin sebebini buna bağlamak gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’deki sığınma sisteminin giderek sınır dışı etmeye dönük bir sisteme dönüştüğünü, ilticada arayan kişilerin temel hak ve özgürlüklerini garanti altına alan onlara uluslararası koruma sağlayan bir mekanizma olmaktan hızla çıktığını görüyoruz. Bu politikanın hızla terk edilmesi gerektiğini Türkiye’nin hem uluslararası hükümlülüklerini hem de kendi mevzuatının verdiği sorumluluk ve yükümlülüklere daha şeffaf ve insanlara ulaşılabilir kılınmalıdır” dedi.
VAN