Şenyaşar ailesi 500 gündür yaz-kış demeden direniyor ve tek istekleri var; adalet, adalet… 500 gündür yılmadan adalet mücadelesi veren Emine Şenyaşar, ‘Dünya adalet talebiyle yükselen sesimizi duydu ama Erdoğan duymadı. Tek talebimiz var o da adalet’ derken, talepleri yerine getirilinceye kadar nöbetlerinin
süreceğini ifade etti
Reyhan Hacıoğlu
“Urfa’nın Suruç ilçesinde14 Haziran 2018 tarihinde AKP Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınları tarafından eşi ve iki oğlu katledilen Emine Şenyaşar ile katliamdan yaralı kurtulan oğlu Ferit Şenyaşar’ın, Urfa Adliyesi önünde 9 Mart 2021 tarihinde başlattığı Adalet Nöbeti… Anne Emine Şenyaşar’ın sağlık sorunları sebebiyle gelemediği nöbeti, oğlu Ferit Şenyaşar ‘Şenyaşar ailesi adalet köşesi’ olarak bilinen alanda başlattı.” spotu 500 gündür haber sitelerinin ilk sıralarında yer alıyor. 6 mevsim, yüzlerce ziyaretçi, onlarca soruşturma…
Bitmeyen bir yol
Urfa’nın sıcağında, beton bir zemin üzerinde bir kadın, bir yandan ailesini katledenlerin yargılanması için bir yandan da feodal düzene başkaldırmış direniyor. Dile kolay 500 gün. Ağlamaktan gözleri kurumuş, elleri çatlamış ama ne direnmekten ne de adalet istemekten vazgeçiyor. Tek isteği tutuklu oğlunun serbest bırakılması ve iki oğlu ile eşinin katillerinin yargılanması. Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar 500 gündür her gün Suruç’tan gelerek Urfa Adliyesi önünde adalet istiyor.
Zulümle geçen 500 gün
Söylediği sözler yüzünden hakkında 15 soruşturma açılan ve 5’i davaya dönüşen Emine ananın aklında 500 gün içinde en belirgin şey zulüm ve baskı oluyor. Bunu şu sözlerle dile getiriyor: “Adliye önünde her gün sadece polislerden zulüm gördük. Adliye bahçesine bizi önce almadılar. Ferit’i ve beni darp ettiler. Bizim oturmamıza izin vermediler. Savcılar bizimle görüşmedi. İzin vermediler ama zulme rağmen bugün adliye binasının önünde oturuyoruz.”
Adliye önünde öleyim
Tek derdi tutuklu oğlu Fadıl’ın bırakılması olan Emine ana, “Oğlum hala cezaevinde tek kişilik hücrede tutuluyor. Hastanenin kayıtlarını çaldılar, çocuklarımın suçu varsa gelsinler ikisini (Ferit ve Mehmet) de tutuklasınlar. Oğlumun (Fadıl) Kurban Bayramı’nda bırakılacağını bekledim ama bırakmadılar. Çocuklarımı öldürenlerin hepsinin tutuklanmasını istiyorum. Artık evde oturamıyorum, öleceksem adliye önünde öleyim” diyor.
Hastane içinde öldürdüler
Geçen süre içinde birçok hastalığa yakalanan Emine ana, “Nöbete başladıktan sonra hastalandım. Gözlerim görmüyor artık. Kör olsam da oğlum eve gelmeden bu nöbeti bırakmam. Her geçen gün sağlığım kötüye gidiyor. Doktorlar ameliyat olmam gerektiğini söylüyorlar ama oğlum gelmeden ameliyat olmam. Artık oğlumu bıraksınlar” diyor da başka bir şey demiyor. Her fırsatta oğlunun serbest bırakılmasını isteyen Emine ana, “Fadılım bırakılsın, çocuklarımı katledenler hepsi tutuklansın. Neden tutuklanmıyorlar? Nerde görülmüş insanların hastane içinde öldürüldüğü?” diyor.
Dünya sesimizi duydu
“Dünya sesimizi duydu. İçinde biraz vicdan olan herkes yanımıza geldi, bizi ziyaret etti. Almanya’dan dahi geldiler, yanı başımızda ağladılar. Ancak sesim savcılara ve Erdoğan’a ulaşmadı” diyen Emine ana öfkeyle, “Burada oturduğumuzu bilmiyorlar mı? Çocuklarımın suçsuz yere öldürüldüğünü bilmiyor mu? Neden vekili (Yıldız) koruyor?” diye soruyor.
Bizi yalnız bırakmayın
Direnişine her şekilde devam etmekte kararlı olan Emine ana, “Urfa adliyesi önünde oturmaktan başka çarem yok. Evde oturamıyorum. Bugüne kadar bizi ziyaret eden herkese teşekkür ediyoruz, sesimiz oldular. Bugünden sonra da bizi yalnız bırakmasınlar. Bizi ziyaret ettiklerinde mutlu oluyoruz. Fadılım bırakılana kadar bizi yalnız bırakmasınlar” diyerek dayanışma çağrısı yapıyor.
Bizi de tutuklarlar dedik
500 günlük direnişin bir diğer kahramanı ya da doğrusu öznesi ise Ferit Şenyaşar. 2 çocuk babası olan Şenyaşar dört yıldır gece gündüz nöbette, öyle ki Emine ananın gelemediği günler dahi orada. Her gün 84 kilometre yol gidip gelmek maddi ve manevi olarak çok yorucu oluyor haliyle ama en az Emine ana kadar dirençli ve umutlu o da.
Şenyaşar, “Biz bu yola girerken ya adalet sağlanacak ya da bizi cezaevine atacaklar dedik. Başka türlü de biz adliye önünden ayrılmayacağız. Ama bu mücadelenin bu kadar uzun süreceğini başta kestiremedik. Dedik ya taleplerimiz karşılanır ya en kötü ihtimalle bizi de cezaevine atarlar” diyor. Tutuklanmadılar ama anne hakkında 16 soruşturma açıldı ve 5’i davaya dönmüş durumda.
Erdoğan’ın korumasında
“Bu davada herkes yani adliyedeki herkes bizim haklı olduğumuzu biliyor. Kâtipten Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a kadar herkes biliyor her şeyi. Ama işin içinde bir milletvekili var ve Erdoğan korumasında olduğu için hiç kimse hiçbir şey yapamıyor. Hem iş yerindeki olay hem de hastanedeki olay da tenha bir yerde olmadı. İkisi de güvenlik kameralarının karşısında yapıldı. Ailem iş yerlerini basan silahlı insanlara karşı kendilerini korudular. Bu da sabittir görüntülerde ama buna rağmen 4 yıldır cezaevinde kardeşim tek kişilik hücrede tutuluyor” diyerek kardeşinin tutuklanmasını bir tülü kabul edemiyor Şenyaşar.
Evde oturmazdık
“Biz nasıl evde otursaydık? Dünyaya sesimizi duyurduk ve biz insan olmanın gereğini yerine getirdik böyle bir zulüm karşısında” diyor eylemleri için Ferit Şenyaşar ve ekliyor: “Bu kararlılıkla sonuna kadar direneceğiz ve umudumuz da var. Katliam yapanlar da yargı önüne çıkacak. Kardeşim de çıkacak. Bu şekilde biz ancak eylemimizi sonlandıracağız başka da hiçbir şekilde kardeşim tutuklu oldukça biz burada adliye önünde olacağız.”
Uzlaşı teklif ettiler
Geçtiğimiz günlerde yazılıp çizilen AKP’den uzlaşı teklifine dair ise; “Biz bütün siyasi partilerle görüşüyoruz. Tabi AKP ile de görüşüyoruz, bir uzlaşı teklif ettiler. Biz de dedik adalet sağlansın kardeşimiz bırakılsın ondan sonra gereken neyse konuşulur ve bir çözüm bulunur. Bize ‘eyleminizi bitirin’ dediler, ama bunu zaten herkes söylüyor. Biz ise kardeşimiz tutuklu olduğu sürece bitirmeyeceğimizi ifade ediyoruz. Ama biliyoruz AKP içinde de huzursuz olanlar, çözülsün diye uğraşanlar var. Biz Fakıbaba ile de Kasım Gülpınar ile de görüşüyoruz. Ve parti içinde de bize bir haksızlık yapıldığı dile geliyor ama herhalde işin içinde Cumhurbaşkanı var diye çözülmüyor” diyor Şenyaşar.
Toplum bizi sahiplendi
Dayanışmalarının yankı bulması onları ayakta tutuyor Ferit Şenyaşar’a göre ve şöyle devam ediyor: “Ne iftira, ne bir haksızlık, o yüzden direniş toplum tarafından kabul gördü ve bir sahiplenme oldu. Yurt dışından dahi arayanlar, çağıranlar var. Bizi ayakta tutan da bu sahiplenme oldu ve hiçbir zaman karamsar olmayacağız ve illa ki adalet gelecek.”
Her gün tanık olmak çok zor…
500 gün haliyle onun için de çok zor geçmiş ve bunun içinse şunları dile getiriyor Ferit Şenyaşar: “500 günde şunu her gün yaşıyorum kendimde. Yeni duyanlar gelip soruyor anneme ve annem her an aynı acıyla anlatıyor, ağlıyor. Dört yıldır bir acıyı anlatmak kolay değil ve izlemek, tanık olmak da bir o kadar ağır. Ve bu çok yorucu. Ama ne olursa olsun biz haklı duruştan vazgeçmeyeceğiz.”
500 günlük bir tanıklık:
Zamanla bir parçası oldu
Bu nöbetin bir de başka bir tanığı var. Nerdeyse kendisi de 500 gündür davayı takip eden gazetecilerden Emrullah Acar. Kürt ve sanırım tüm muhalif basın emekçilerinin kaderi olsa gerek, zamanla yaptıkları haberin bir parçası oluyor. Bu yüzden bir de Emrullah anlatsın istedim. Bu nöbetin en yakın tanıklarından biri olarak.
“Şenyaşar ailesi devlet erkânının olduğu adına ‘devlet hastanesi’ denilen bir mekânda yüzlerce tanığın gözleri önünde bir bayram arifesinde katledildi. Ben de herkes gibi haber ajanslarından öğrendim. Ancak ana akım medyada servis edilen haber ile başka alternatif basının servis ettiği haberler arasından birçok fark vardı. Olayın yaşandığı dönemde Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik okuyordum ve olayın gazetecilik boyutu ile ilgili derslerde karşılaştırma yaparak Şenyaşar ailesinin yaşadıkları, medyanın rolü ve hakikat üzerine tartışmalar yapmıştık” diyerek havuz medyasının aileyi hedef aldığını söylüyor.
5. günde tanıştım
Aile ile tanışıklığını ise şu şekilde anlatıyor: “Ana akım medya tamamen olayı ters yüz ederek, yanlı bir şekilde aileyi hedef göstermişti. Aile ile ilk tanışıklığım bu şekilde oldu ancak yüz yüze görüşme ve kendilerinden yaşadıklarını dinleme fırsatım Mezopotamya Ajansı’nın Ankara muhabirliğini yaptığım zamana denk geldi. Aile adalet arayışını 10 gün gibi bir süre için Ankara’ya taşımıştı. Ben o zaman aralığında aile ile yüz yüze tanıştım.
Bu tanışıklığımızdan 5 ay sonra ben Urfa muhabiri olarak Urfa’ya gittiğimde ailenin Adalet Nöbeti başlamış, 5. gününe girmişti. 5. gününden adliye önünde aile ile haber için görüşmeye gittiğimde günlerden cumartesi idi ve hafta sonu adliye kapalı olmasına rağmen aile adliye binası önünde oturuyordu. O günden sonra aileyi takip etmeye devam ettim.”
Zamanla eylem büyüdü
Haliyle Emrullah nöbetin her anına tanık olduğu gibi gelişen süreci de yakından biliyor; “İlk günlerde aile sesini daha kamuoyuna çok duyurmamışken polis müdahalesi fazla olmuyordu. Ancak nöbet iki haftayı geride bıraktıktan sonra kamuoyu desteğinin artması ile aile daha çok engellemeye maruz kaldı. Neredeyse her gün gözaltına alınan ailenin adliye bahçesine girmesi ‘hukuksuz yere’ engellendi. Bu engellemelerden biz basın çalışanları da payımızı aldık. Birçok kez polislerin fiziki saldırılarına bizde maruz kaldık” diyor.
Emine ananın zaman içinde değişen çehresine de tanık haliyle; “Emine anayı ilkin Ankara’da gördüğümde daha yapılı ve daha dinçti. Aradan geçen 5 ayda biraz daha çökmüş, kilo kaybı gözle görünür olmuştu. Nöbeti takip ettikten sonra bu değişime gün be gün şahit olmaya devam ettik. Nöbete başlamalarından bu yana 500 gün geçti. 500 günde Emine ananın sağ gözünde yüzde 70’e varan bir görme kaybı yaşandı. 66 yaşında olan Emine ana her gün Suruç’ta bulunan evlerinden 42 kilometre yol katederek adliye binası önüne geliyor. Betona oturmasından dolayı ayak dirsekleri su topluyor, yürümekte zorluk çekiyor. Yanında taşıdığı iki poşet ilaç ile ayakta kalan Emine ananın 500 günde kilo kaybı ise hayli fazla. Yaz dönemlerinde Urfa’nın ne kadar sıcak olduğunu bilenler bilir. 45 dereceye varan sıcaklarda beton kaldırıma oturan Emine ananın geçtiğimiz yaz aylarında dudakları sıcaktan patladı ve kan topladı. Aylarca yaralı dudaklar ile güneş altında oturdu. Adliye önünde ‘Şenyaşar ailesi adalet köşesi’ olarak adlandırılan alanda nöbetlerini sürdürürken yazın sıcaktan, kışın ise soğuktan korunmaları için talep ettikleri çadıra ise Valilik yapılan birçok başvuruya ret kararı verdi.”
Beni polislerin elinden aldı
“Zaman içinde yüzlerce insan onları ziyaret etti” diyor Emrullah ve aslında adalet talebi onun da talebi haline gelmiş bunca haksızlığa ve hukuksuzluğa tanık olmuş bir gazeteci olarak. Kendim de Urfa’ya gittiğimde tanık olmuştum. Gazetecilikte “haber kaynaklarınızla samimi olmayın” denir ancak baskının ve zulmün sürdüğü ve kendimizin de bir parçası olduğumuz bu coğrafyada haber kaynaklarından çok zamanla ilişki kurduğumuz insanlar oluyor. Emrullah ve Şenyaşar ailesi için de durum böyle olmuş ve bir anısını şöyle anlatıyor: “Ben bir gözaltı süreci yaşadım. Malatya’da 6 gün gözaltında kaldım. O dönem aile nöbetin başından beri 2 talep ile nöbet tutuyordu. Ancak ben gözaltına alındığımda aile benim için taleplerini 3 yapmış, benim serbest bırakılmamı da eklemişlerdi. Bunu gözaltından çıktıktan sonra öğrendim ve bu beni çok mutlu etmişti. Bir de 200. gününde ailenin nöbetine polisler müdahale etmişti. Ben de telefon ile müdahaleyi kayıt alırken polisler bana da müdahale edip hem telefonu almaya hem de gözaltına almaya çalıştılar. O anda Emine ana beni adeta polislerin elinden alarak buna izin vermedi. Bunu hiç unutmuyorum.”