16-17 Ekim tarihleri arasında Dersim’de “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” konulu bir sempozyum düzenleniyor. Düzenleyen kurumlara baktığımızda; Munzur Üniversitesi, Türk Tarih Kurumu, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cem Evi Başkanlığı kurumları sorumluluk almışlar.
Adından da anlaşılacağı gibi Cumhuriyet modernitesinin kendi “ötekisi” olan halklar ve inançlarla kurduğu ilişki hakkında yeteri kadar bilgi barındırmaktadır. Söz konusu Dersim olunca ulus devlet anlayışı, ideallerini kamusal alanda, “ötekilerin” beklentisinde yeteri kadar karşılık bulamayınca din ve milliyetçilik ile pragmatik ilişki kurmak konusunda maharetli olmuştur. Özellikle sosyal bilimler, üniversiteler dinin devletleştirilmesi, ulusun Türkleştirilmesi konularında paneller, sempozyumlar, sosyolojik tetkikler, raporlar hazırlamaları milli sorumluluk olarak kabul ettiler. İnkar ve imha üzerine kurulu, kültürel soykırıma hizmet eden “milli sorumluluklar” alarak, yalan üretme konusunda yeteneklerini sergilemekten imtina etmemişler!
Bu raportörlerden en bilineni İttihat ve Terakki’nin Alevi-Bektaşi çalışmalarını yürüten Baha Sait Bey’dir. Bugüne kadar yürütülen asimilasyon ve anlamsızlaştırma çalışmalarının temelini atmış birisidir. Alevi-Bektaşi kültürünün öz be öz Türk kültürü olduğunu her fırsatta dile getirmiştir. Alevilerin toplumsal hafızası olan Gotın (beyit – deyiş)leri Tembur (bağlama) çalarak söylemelerini “ulusal uyanışı saz ile yaratmak” olarak tanımlamıştır. Yani hakikatin yalan ve kötülükle yenilgiye uğratılması resmi tarih tezi haline gelmiştir. Bu konuda ise Dersim merkez laboratuvar olarak ele alınmıştır.
Aslında yok edilmeye çalışılan Dersim’de halkın kendi kendisini yönetmesi, Ocak ve aşiret sistemi, özerk yapılanmasıydı. Hasan Reşit Tankut 30 Kasım 1938 tarihli “Etno – Politik Raporun”da amaçlarını şöyle dile getirmiştir. “Ekaliyetlerin (azınlıkların) etnoloji bakımından hâl ve mazileri, sosyal gövde içinde muhafaza ettikleri dil, din, adet ve ahlak mevzuları, dokunulmamış ve kendi hallerinde kalabilmiş olmaları”ydı. Bu söylemde açık bir şekilde Dersim’in dili, Reya – Heq inancı, edeb – erkanı (ahlak ve politikası) hedef alınmıştır.
Söz konusu Dersim ve Kürtler olunca, inkar üzerine kurulu eril – Epistemolojinin, pozitivist bakış açısının, dinciliğin geçmişten günümüze kadar sürekli devriye halinde olduğu gerçekliğidir. Şurası da bir gerçektir ki, resmi ideolojiye hizmet eden “milli bilim ve akademinin” ve bu bilimin paradigmasının artık bir karşılığı kalmamıştır. Toplumun binlerce yıllık toplumsal hafızasını, jiyar û diyarını, Ocak sistemini, dilini, tarihini yok etmeye çalışan akademi dünyası yaşama elverişli değiller. Yaşama dair anlam ve hisse, kemalete, ahlaki ve politik bir zihniyete sahip olmadıkları için hiç de güçlü değiller. Sümer zigguratlarındaki rahipler bile bir anlam yarattılar. Eril mitolojilerle inanç iktidarını zihinlerde inşa ettiler, Tanrı’yı ulaşılmaz kıldılar, astronomi ile ilgilendiler, devleti var ettiler. Varlığını, bilgisini, yazınını Kürdün ve Aleviliğin inkarı üzerine inşa edenler bu rahipler kadar düşünemiyorlar!
Ortadoğu bilgelik geleneğinin, Aryenik damardan beslenen Reya – Heq Kürt Alevi inancını başkalaştırmak, doğmalarla süsleyerek, iktidarın hizmetine sunmak konusunda bilim adına görev yapmak nesneleşmektir, örgütlü kötülüğe meydan açmaktır.
Hangi bilimsel disiplin Dersim’i Anadolu, Orta Asya ya da Horasan üzerinden tanımlar? Dersim’e yeni bir kimlik inşa etmek, Türkleştirmek, Horasan’dan geldiğini söylemek, Reya Heq Alevi inancını Türk Müslümanlığının altkültürü olarak tanımlamak spekülatif bir bakış açısıdır.
Bilimi, özellikle sosyal bilimleri “ötekine” egemen olma, tahakküm kurma, baskı altına alma, anlamsızlaştırna tarzında inşa eden anlayış ahlaki değildir. Toplumsal yaşamı anlamlandırmayan her bilgi, halkların kalbine vurulmuş paslı bir hançerdir, karşıt bilimdir, bilim iktidarıdır. Mevcut sempozyumlar Dersim’e, Reya – Heq Kürt Alevi inancına tarihsel hakikatini inkar eden yeni tanımlar getirmektedir.
Anlam yitimi yaratan, karşıtlık oluşturan, sorunlara çözüm üretmeyen, sorunların sebebi olan, yaşamı savunmayan bilim ve kendilerine bilim insanı diyenler iktidar ve sermayenin hizmetindeki nesnelerdir. Dersim’in tarihi, toplumsal hakikatinden bağımsız değerlendirilemez. Kapitalist modernist anlayışın en belirgin özelliği tarih ve toplumu birbirinden ayrıştırmasıdır. Dersim’in geçmişi, tarihi aynı zamanda an – şimdi ve yarınıdır. Dersim’de inancını yaşayan, yola ikrar veren her bilge kadın binlerce yıllık başlangıcı zihninde taşır. Ezeli ve ebedi anda birleştirir. .. Her ocak, her Jiyar û diyar, Çeme Munzur, Ana Fatma, Herde Dewreş, kilamlar, Gülbanklarımız yaşayan canlı tarihtir. Sistemin anlam inşasında uzaklaşan her Dersimli, bu topraklardaki binlerce yıllık toplumsal hakikatin anlam dünyasına yakın olur, Öze dönüş yapar.
Bu sempozyumun temel amacı nedir? Onlarca profesörün, araştırmacının, “milli dedenin”, Dersim’e sefer olması ne anlama geliyor? Dersim’e karşı Tunceli sempozyumları toplumun sırtından geçinen, sermaye ve iktidara rıza üreten, toplumun hakikatini gizleyen, iktidarın hizmetinde olan “milli uzmanların” sunumları ile toplumun ve insanlığın tarihi ortaya çıkmaz. Resmi ideolojiyi aşamayan şebekeleşen anlayış, olsa olsa toplumu iktidara kurban eder.
Bu sempozyumda hangi ontolojik yaklaşım esas alınmıştır? Hangi paradigmaya dayalı bir ontolojik yaklaşımla sempozyumun konusu işleniyor? Neyi gizlemeye çalışıyorlar? Topluma neyi kazandırmaya çalışıyorlar? Bu yaklaşımda hakikat payı ne kadar yüksektir? Toplumsal hakikat bize göstermiştir ki, doğanın ve toplum yasalarına dayalı bir yaşamı esas alan yaklaşımın hakikat payı daha yüksektir.
Desim’i, Dersimliyi, Reya – Haq inancının özgünlüklerini kabullenmeden, toplumun tarihsel, toplumsal, sosyolojik yapısını görmezden gelerek bu topluma yeni bir kimlik inşa etmek; Dersim, Horasan ve Anadolu ile ilgili yapılan bilimsel, akademik alan araştırmalarını hesaba katmamak genellemeci, toptancı bir mantıktır. Söz konusu Dersim olunsa özellikle son yüzyıldaki raporlar, sempozyumlar, sosyal bilim çalışmaları bu genellemeci mantığın yöntemini esas almıştır. İndirgemeci, genellemeci mantık egemenin görmek istediğine göre araştırma yapar, toplumu dizayn eder.
Kapitalist modernitenin Dersim’e, Reya Heq Kürt Alevi inancına, bu inancın toplumsal hafızasına yönelik bir anlamsızlık yaratılmaya çalışılıyor. Nahak zihniyet güçünü anlamsızlık yaratmakta buluyor. Varlığını “ötekini” anlamsızlaştırma üzerine kurmuştur. Binlerce yıldır Reya Heq Alevi inancının bağlı olduğu Aryenik damar, hakikat ve özgürlük arayışını sürekli devriye eden damardır. Anlamsızlığı kabul etmeyen, zulme karşı direnmeyi Hakkın emri rızası olarak kabul eden, hakikate ve özgürlüğe aşk düzeyinde bağlı olan Mansur e Hallaç, Nesemi, Bawa İshak, Bawa İlyas, Kalender Çelebi, Hacı Bektaş ı Veli, Pir sultan, Pir Sey Rıza, Alişer, Ana Naciye, Ana Zarife, Ana Sekine anlamlı yaşamın peşine düştüler. Anlamsızlığın inşa edildiği yerde direnmek, mücadele etmek, anlamak özgürlük arayışıdır.
Dersim’i tanımlamak, tarihsel ve toplumsal hafızası ile zihinsel dünyasındaki kavram ve kuramlarıyla, dili ve inancı ile, özgürlük teolojisi ile sosyal bağlamı esas alınarak tanımlamaktır. Aksi taktirde yapılan tanımlamaların biliminden bahsedilemez. “Kapitalist modernitenin topluma kabul ettirdiği sahte pozitivist tarih anlayışına karşı, toplumları kendi öz tarihleri ile buluşturmak tarihsel – toplum sonuçlarının en temel görevidir. Yapılması gereken devletçi uygarlığın zihinsel çarpıtmaları aracılığıyla tarihsel – topluma vurduğu darbeleri teşhir etmek ve yerine hakikati inşa etmektir.