İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2 gün süren 19. Olağan Genel Kurulu’nda mevcut Eş Genel Başkanlar Öztürk Türkdoğan ile Eren Keskin yeniden seçildi. Aynı zamanda gazetemiz yazarı Eren Keskin, nerelerde eksik kaldıklarına ve bundan sonra neler yapacaklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İnsan hakları savunucuları olarak hep çok zor süreçlerden geçtiklerini ifade eden Keskin, devletin yöntemleri farklılaşsa da zihniyet aynı olduğu için aynı baskı süreçlerinin devam ettiğini vurguladı. Eksiklikleri aşmak için neler yapılması gerektiğine de işaret eden Keskin, şöyle devam etti: “Sokağa daha fazla çıkmak gerekir. Zaten İHD bir sokak örgütüdür. İHD sokakta var olmuştur. Bu nedenle sokağa çıkmayı daha sıklaştırmak gerekiyor. Daha çok insana ulaşmak, mahalleye ulaşmak, her şeyden önce kadınlar ve çocuklara ulaşmak, daha çok sokak olacaktır bundan sonra.”
‘Adli Tıp’ın insafına kalmış’
En temel gündemleri arasında yer alan hasta tutukluların durumu hakkında da konuşan Keskin, “Hasta mahpusların durumu özellikle çok önemli. Bunlardan biri Fatma Tokmak. Benim çok eski müvekkilim. Kalp hastasıdır. Ve İnsan Hakları Vakfı ‘cezaevinde kalması kendisi için sakıncalıdır’ diye rapor vermiş bir kadındır. Her an yaşamını yitirebilir. Fatma gibi daha birçok hasta mahpus var. Burada sorun şu. Sadece Adli Tıp raporlarının insafına hapis edilmiş bir hasta mahpuslar topluluğu var. Adli Tıp bir resmi bilirkişi kurumudur. Devlet nasıl isterse öyle raporlar yazıyor. Oysaki bağımsız hekimlerin bağımsız merkezlerin raporlarının dikkate alınması gerekir” dedi.
‘Korkuyla yönetiliyor’
Hak arama bilincinin oturmasında da halen zorluklarla karşılaştıklarını dile getiren Keskin, devlet eliyle yaratılan korku ikliminin bunda etkili olduğunu söyledi. Keskin, “Aslında korkuyla yönetilen bir toplumdan söz ediyoruz. O nedenle işimiz çok kolay değil. Biz ‘yaşadığınız bütün haksızlıkları hak ihlallerini dile getirin’ diye belirtiyoruz. Ama bu çok kolay bir şey değil. Çünkü oluşturulmuş bir insan tipi var bu coğrafyada. Yani devletten korkan, devlet ne diyorsa doğrudur diyen bir insan tipi. Bunu değiştirmek aslında biraz da siyasetin işidir” diye kaydetti. “İnsan hakları mücadelesi benim ve birçok arkadaşım için bir yaşam biçimidir. Ben bunun dışında bir hayat düşünemiyorum. Tatile bile gidemiyorsunuz. Tatile gittiğinizde bile aklınız kalıyor. Böyle bir hayat bu” diyen Keskin, o nedenle hiçbir zaman hak savunuculuğunu bırakmayacağını sözlerine ekledi.
İSTANBUL