14 Temmuz 1982 Büyük Ölüm Orucu’nun 42. yıldönümü. Bu eylemde Kemal Pir, Mehmet Hayrı Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek şehit düştü.
Amed Zindanı 12 Eylül faşist askeri cuntanın en çok hükmünü icra ettiği yerdir. Kenan Evren Cuntası sadece Amed Zindanı’nda hükmünü icra etmiyor, Türkiye genelinde de ediyor. Faşist tedhişi estiren Cunta, Amed Zindanı’nda heybetini çok daha fazla göstermeye ihtiyaç duymaktadır. Esat Oktay Yıldıran’ın ortaya koyduğu performansın özünde düşüncede de tutsakları öldürmektir. Yani yaşayan ölüler yaratmaktır.
Yaklaşım; tutsaklar fiziksel olarak yok edilmeyecek, ancak öyle bir hale sokulacaklar ki, insan içine çıkamayacaklardır. Öz olarak düşüncede veya ideolojik olarak derin bir umutsuzluğa sürüklenecek, özgürlük bir hayal olarak bile düşüncede silinecek, bir daha akıllara bile getirilmeyecek ve korku zihniyeti inşa edilecektir.
İşte Ölüm Orucu buna bir itiraz, karşı duruş ve reddediştir. İdeolojide taviz vermemek için elindeki tek silahı olan bedenini ortaya koymaktır. Buradan ortaya çıkan çarpıcı sonuç, Amed Zindan Direnişi salt vahşete karşı bir duruş değil, onu çok aşan, başta Kürt toplumu olmak üzere halkların geleceğine yön veren bir yaklaşım, duruş ve direnişin ortaya konmasıdır.
Saldırının özünde yatan Kürt karşıtlığı, onu düşman görme, bir daha ideolojik olarak doğuşa bile cesaret edemeyen korkuyu duygu ve düşüncelere derin işlemektir. Çünkü tutsaklar tekliğe dayanan ulus-devlet paradigmasına itiraz etmiş, karşı çıkmış, direnmenin ve mücadele etmenin ideolojisini açığa çıkarmış, Kürt’ü kendisi olmaya çağırmış ve yol göstermişler. Direnişçiler bunun öncüleridir. İnancın ve umudun inşacısı olmalarıyla ilgilidir, Amed Zindanı’ndaki vahşet. Bu inanç ve umudu yok etmeyi, öldürmeyi hedeflemiştir vahşet.
12 Eylül Cuntası’nı salt bir askeri darbe veya iktidar güçleri arasında bir iktidar değişimi olarak ele almak ve değerlendirmek çok eksik kalacaktır. Onu aşan, tam bir rejim değişimi, yeni bir rejim inşasıdır. O yüzden ki hala 12 Eylül rejiminin koşullarında yaşanılmaktadır; 44 yıldır ortaya konulan direniş ve mücadeleye rağmen daha aşılamadı.
Cuntanın başı Kenan Evren’in ifadesiyle, “devlet sağlam temeller üzerinde yeniden kurulmuştur.” Yine Amed Meydanı’nda yaptığı konuşmada Evren, zindandaki tutsakları işaret ederek, mealen, “burada olanların bazılarını öldürsen düşüncelerinden vazgeçmiyorlar” der. Düşünceden kastı ideolojidir.
Tutsaklar 12 Eylül öncesi Kürt inkârı ve “bir daha dirilemezler” denilen ortamda bir düşünce ortaya koymuşlar, onun direniş ve mücadele hattını pratikleriyle açığa çıkarmışlar, özgür yaşam umudunu yükseltmişler. Yani “dirilemez denilen” Kürt dirilmiş, umudu doğmuş ve direnebilecek kudreti açığa çıkmıştır.
Zira 1921 Koçgiri ile başlayan süreç, Genç-Palu-Hani, Ağrı, Dersim gibi Süleyman Demirel’in söylemi ile 28 direniş kanla bastırılmıştır. Öyle ki Kürt’ün gizli bile olsa aklında ben Kürt’üm demeye cesaret edemeyecek hale getirildiğine hükmedilmiştir. 1970’lerin başında Kürtlerin durumu Kürt inkârına büyük oranda uymaktadır. Adeta ben Kürt’üm demek büyük cesaret istemektedir.
İşte Amed Zindanı’ndakiler buna cesaret etmiş, ideolojik doğuşu yapmış, umut pratikleşmeye başlamıştır. Bu temelde bir kitleselleşme de açığa çıkmıştır. Amed Zindanı’ndaki işkence ve vahşetin içeriğini bu gelişme belirleyecektir. Dolayısıyla yaşananlar insan havsalasını aşan işkencelere tanıklık yapacaktır. Kürt’te doğan bu düşünceyi yeniden öldürme pratiğidir işkenceler. Yani işkencelerin özünü oluşturan, doğan ideolojik oluşumu yeniden öldürmektir.
Mazlum Doğan ile başlayan direniş Ölüm Orucu’yla doruklaştı. Şayet Amed Zindanı’nda işkenceler karşısında korkma, sinme ve teslim olma yaşanmış olsaydı, bugün Kürt’ten bahsetmek mümkün olmayacaktı. Kaldı ki günümüzde Kürt tanınırlığı, sahip olduğu ideolojik ve paradigmatik düşüncelerin küresel etkilerinin büyüyerek gelişmesinde Amed Zindan Direnişi’nin çok belirgin bir rolü olmaktadır. Çünkü Zindan’da ortaya konulan direniş ideolojik başarıyı kesinleştirmiştir. Onun temellerinin sağlamlaştırmasında çok belirleyici rol oynamıştır. Yol göstermeye devam ediyor.
Öte yandan Amed Zindan Direnişleri’nin açığa çıkardığı en çarpıcı sonuç her tür toplumsal başarının temelinde düşünce, yani ideoloji bulunmaktadır. 1970’ler ve zindan direnişlerinin en temelinde başarılan ideolojik başarı olmuştur. Günümüzde de en temel ihtiyaç ideolojik sağlamlık ve onun başarısı olmaktadır.