HDP milletvekilleri hakkında 2007 yılından 2015 yılına kadar geçen sekiz yıllık süreçte Meclis Başkanlığı’na sunulan 182 fezleke vardı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde 80 milletvekili ile Meclis’e giren HDP’ye karşı tasfiye kampanyası başlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Temmuz 2015’teki “Dokunulmazlıklar kaldırılmalı” ve “Bedelini ödemeliler” diyerek savcıları harekete geçirdi. Sonraki 10 ay gibi kısa bir sürede 328 adet fezleke hazırlanarak bu sayı 510’a ulaştı. Bu 328 fezlekenin 154 adedi dokunulmazlıklarla ilgi Anayasa değişiklik teklifinin Meclis’e sunulduğu 21 Nisan 2016 ile kabul edildiği 20 Mayıs 2016 tarihi arasındaki bir aylık dönemde hazırlandı. 20 Mayıs 2016’da Anayasa’da yapılan değişiklikle 59 HDP milletvekilinin 55’i hakkında 510 fezlekeden soruşturma yürütüldü. Aynı tarihte Meclis’te CHP ile ilgili 145, AKP ile ilgili 46, MHP ile ilgili 20 fezleke bulunmaktaydı.
Demokratik siyaseti ve muhalefeti tasfiyeyi hedefleyen AKP’nin MHP ittifakıyla Meclis’e getirdiği anayasa değişiklik teklifi, 20 Mayıs 2016’da en az 20 CHP’li vekilin oylamanın son turunda “Evet” oyu vermesiyle 376 barajını aşarak referandumsuz kabul edildi. Bu kararın alınmasından 5 ay sonra HDP’li milletvekillerin tutuklanma süreci başladı. 4 Kasım 2016’da Cumhuriyet tarihinde ilk defa darbe dönemleri dışında Meclis’te grubu bulunan bir siyasi partinin eşbaşkanları ve milletvekilleri gözaltına alındı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararıyla Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekipler tarafından saat 01.00 sıralarında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın evi basılarak gözaltına alındı. Sabah mahkemeye çıkarıldıktan sonra tutuklanan Demirtaş, Diyarbakır’a en uzak olan Edirne Cezaevi’ne götürüldü. Aynı saatlerde Ankara’daki evi basılarak uçakla Diyarbakır’a getirilen Figen Yüksekdağ, tutuklanarak Kocaeli Cezaevi’ne konuldu. HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ile Yüksekdağ ve 4 vekilin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında yaşanan olaylarla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alındıkları açıklandı.
O gün haklarında işlem yapılan diğer milletvekilleri şunlardı: Ferhat Encü, Leyla Birlik, Selma Irmak, Abdullah Zeydan, İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder, Ziya Pir, Gülser Yıldırım, Nursel Aydoğan, İmam Taşçıer, Faysal Sarıyıldız, Tuğba Hezer Öztürk, Nihat Akdoğan. Bu operasyon nedeniyle o gece ve ikinci gün internette kesintiler yapıldı ve yurt genelinde sosyal medya iletişimi engellendi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu operasyonla ilgili olarak “Demokrasiyi besleyen adalettir. Demokrasinin olmadığı yerde adalet olmaz” diyerek adeta “timsah gözyaşları” döktü. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise yaptığı açıklamada, “Bu gece yapılan sadece darbe değil, aynı zamanda ülkeyi bölme harekatıdır! TBMM bir kez daha bombalanmıştır” dedi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Türkiye hukuk devleti, kanun önünde herkes eşit, herkese uygulanan hukuk dokunulmazlığı kaldırılmış, milletvekillerine de aynen uygulanıyor. HDP’nin eş genel başkanları dahil milletvekilleri savcılar tarafından gönderilen davetiyelere icabet etmediler. Alınan gözaltı kararlarının tamamı yasanın amir hükmüne uyma zorunluluğunun doğal bir sonucudur” diye konuştu. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri, Avrupa Birliği Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini ve ABD’den kaygı duyulan açıklamalar yapıldı. Ancak hükümet bu eleştirilere ya duyarsız kaldı ya da “İşimize karışmayın” türünden karşı tepki gösterdi.
4 Kasım 2016, demokratik hak ve özgürlüklerin gasp edildiği, demokratik siyasetin ve özgür geleceğimizin engellendiği bir gündü. O gün, siyasal ve toplumsal tarihimizde demokratik siyaset için ikinci (İlki 4 Mart 1994’de DEP’lilere yaşatılmıştı) bir “Kara gün”, parlamento tarihi için de bir “Utanç günü” oldu.
Müesses nizam partilerinin ve rejimin başlıca ideolojik aygıtı olan merkez medyanın unutturma çabalarına karşın bu günü unutmak olmaz. “İnsan hafızasının en önemli eksikliği unutkanlığıdır” ve “Unutkanlık insan halidir” denilse de, eşitlikçi ve özgürlükçü demokratik bir gelecek amacını şiar edinenler, siyasal ve toplumsal mücadele tarihinin böyle günlerini unutmaz!