ABD ve Türkiye dışişleri bakanları bugün Washington’da Minbic’i konuşacaklar. Ankara, Afrin’de olduğu gibi Minbic’in kendisine verilmesinde ısrarlı. ABD’nin vereceği karar, Suriye’nin geleceği ve ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını belirleyecek bir önem arzediyor
Bu satırların okunduğu gün Washington’da Suriye’nin geleceğini yakından ilgilendiren bir görüşme gerçekleşecek.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, Minbic’i masaya yatıracaklar. Öncesinde Rusya ve İsrail, İran’ın Suriye’nin güneyindeki varlığını görüşmüşlerdi. Bir Güney, bir Kuzey Suriye…
Kuzey’i ele alan toplantının merkezine oturan Minbic meselesi, iki taraf açısından da oldukça kritik bir öneme sahip. Çavuşoğlu, 25 Mayıs’ta ABD’li heyetle Ankara’da yapılan toplantıda, Minbic’in yol haritası konusunda anlaştıklarını söylemişti. Üstelik ABD’nin “anlaşmadık” yanıtına rağmen bunu yinelemesi, Minbic’in ABD için önemini de gösteriyor.
Her şeyden önce Minbic, Halep, Rakka ve Suriye’nin doğusunu denetime alan kavşak bir noktada. Minbic’i kontrol eden, Suriye’nin kuzeyini kontrol edebilecek.
İhtimallerden biri, Türkiye’nin istediği koşulları yerine getiren bir anlaşmaya varılmasıdır. Bunun anlamı, ABD’nin Minbic’ten vazgeçmesi demek olur. Bu durumda ABD’nin sahada kalması, ancak Türkiye’ye bağlı olur. Afrin’i, Rusya, İran ve Şam’ın onayı ile denetiminde tutan Türkiye’nin böyle bir şeye girişmesi zor gözüküyor. Başbakan Yıldırım’ın Giresun’da yaptığı açıklama bu açıdan manidardır: “Fırat Kalkanı ve Afrin Harekatı’nı gerçekleştirdik. Bu küçük bir iş değil. İki süper gücün arasına hançer gibi gireceksiniz oradaki alanı temizleyeceksiniz.”
ABD’nin Türkiye’nin isteklerine olumlu yanıt vermesi demek, Suriye’de IŞİD’i karada durduran tek güç olarak bilinen Kürtlerin ortada bırakılması anlamına gelir. Ki bu da Kürdistan bölgesindeki bağımsızlık referandumu ve Afrin konusundaki tutumu nedeniyle Kürtlerin gözünde büyük bir kırılmaya yol açan ABD’nin imajını ve güvenilirliğini daha bir sorgular hale getirir.
Ancak bu durum ABD’nin Türkiye’nin isteklerini tümüyle reddedeceği anlamı çıkmaz.
Peki, Amerika Türkiye’den vazgeçebilir mi? Yani Türkiye devletine karşı YPG’nin içinde yer aldığı DSG’den yana tutum alabilir mi?
Bu birinci seçenek kadar güçlü olmasa da Ankara ile Washington arasında son yıllarda yaşanan anlaşmazlık ve çelişme durumu göz önüne alındığında ihtimal dahilindedir. Kudüs, Suriye, F-35, S-400 alımı gibi konulardaki gerilim bu yönlü işaretleri veriyor. Böyle bir tutum, ABD’nin esaslı bir strateji değişimini de ifade eder. Yine de Washington’un, Türkiye gibi güçlü bir partnerden vazgeçmek yerine ara bir formül bulmanın peşinde olduğu da söylenebilir. Minbic ile ilgili ABD’li yetkililerin “Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemeyiz” sözleri, bir uzlaşma çabası olarak da yorumlanabilir. Örneğin DSG için “Suriye’deki tek sorun” diyen Beşar Esad’ın “gerekirse zor kullanırız” sözüne verdiği tepkinin, Minbic için benzer ifadeleri kullanan Ankara için dile getirilmemiş olması dikkat çekici. Bunda Türkiye’nin bir partner olmasının etkisi de yok değil tabii ki.
“Karşı karşıya kelmeyi istemeyiz” sözü, Ankara’nın ısrarcı tutumuna yönelik bir uyarıyı da içinde barındırıyor. Başbakan Yıldırım’ın “Şimdi Menbiç konusunda ısrarımız sonucu bir noktaya gelindi” sözlerini hatırlayalım. Bu ısrarın bir nedeni, Suriye’nin kuzeyinin Kürtlerin denetiminde bulunmasından duyulan rahatsızlıktır. Ankara yönetimi, ikinci bir Güney Kürdistan istemediğini birçok kez yinelemişti. Ve tabi bir nedeni de Türkiye’nin içinden geçtiği süreçle ilgili gözüküyor. İç kamuoyunda AKP yönetimine yönelik artan rahatsızlıklar ile ekonomik durumun sürdürülebilir olmaktan giderek uzaklaşması karşısında çıkış yolu olarak bir savaş gözüküyor. 24 Haziran’daki seçimin ikinci tura kalacağı yönündeki anket sonuçlarını da unutmamak gerekir. Benzer bir kriz Afrin’e müdahale ile örtüldü. Ancak son günlerde daha bir belirgin hale gelen sıkışma, iktidar açısından yeni bir dış askeri savaşı zorunlu kılıyor. Bu yüzden ‘Karşı karşıya kalma ihtimali’ni bugünkü toplantı açıklığa kavuşturacak gibi.