İzmir Barosu yeni Başkanı Özkan Yücel, ülkede 12 Eylül’ü hatırlatan bir baskının olduğunu ve bu korku ikliminin baroları da sindirdiğini belirterek, ”Birileri ülkenin hali durumu için kral çıplak demeyi bilmeli” dedi.
İzmir Barosu’nun ayın 21’inde yaptığı Genel Kurul’da 5 aday arasında en fazla oyu alarak seçilen Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Özkan Yücel, baronun üzerine serili ölü toprağı atarak iş başlayacaklarını belirtti. Adil yargılanma, masumiyet karinesi, savunma ve yargının bağımsızlığı gibi birçok konuyu Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendiren Yücel, 4 yıl önce bıraktıkları ve Gezi sürecinde yurttaşların yanında olan baronun o günlere çok uzaklaştığını söyledi.
‘Korku iklimi baroları sindirdi’
Yapacakları çok iş olduğunu anlatan Yücel, 4 yılda oldukça kötü günlerin yaşandığını belirterek şunları söyledi: ”Bir OHAL dönemi yaşadık, kayyum atanan belediyeler oldu. Meslektaşlarımız cezaevine atıldı, KHK’ler binlerce insan işinden edildi. Birçok alanda hukuksuzlar çok fazla vardı ama maalesef barolarımızın çoğunda bu konuda bir ses çıkmadı. Yanında olunması ve yardım isteyene meslektaşlarımız olduğu halde yine sahiplenen çok az baro çıktı. Barolar Türkiye’deki korku ikliminden korkunç biçimden etkilenmiş durumdalar.”
‘Birileri kral çıplak demeyi bilmeli’
Yaşananlara baroların kayıtsız kalmaması gerektiğini Gezi sürecinde olduğu gibi hukuk ve halkın yanında olacaklarını vurgulayan Yücel, “Bizim bıraktığımız baro Gezi sürecinde halkının yanında olan baroydu. Bizim bıraktığımız baro yurttaşlarını avukatsız bırakmayan bir baroydu. Ama maalesef bu süreçte avukatlar, İzmir halkı ve diğer barolardan ses bekleyen demokrasi çevreleri desteksiz kaldı. Üniversitede çok değerli hocalar bir KHK ile atıldı buna karşı ses çıkaran olmadı. Bunları da söylemeyecekseniz o zaman baro olmanızın bir anlamı yok. Birileri ülkenin hali durumu için kral çıplak demeyi bilmeli” diye konuştu.
Kontrol altına alınmış yargı
Yargı ile yürütme arasındaki bağımlılık ilişkisine de dikkat çeken Yücel, şöyle devam etti: “Yargının şuan ne durumda olduğunu daha önce bir açıklamada söylemiştim; İzmir’de serbest bırakılması ya da tutuklanması gereken kişilere 7 hakim karar veriyor. 7 hakimi kontrol ettiğinizde artık kimin tutuklanıp kimin serbest bırakılacağına karar vermiş olursunuz. Bu kontrol etmek illaki bir talimat mekanizması ile olması gerekmiyor. Yarattığınız o iklim, hakimler üzerinden de büyük bir kaygı yaratacaktır. Mesela istenmeyen bir karar verildiğinde, mahkeme heyetinin üyelerini birini Konya’ya birini Hanya’ya gönderiyorsanız ya da başka mahkemelerde görevlendiriyorsanız siz bir mesaj vermiş olursunuz. O mesaj da şudur; sakın yapmayın. Bu kararları verirseniz senin de başına gelecek olan budur’ dersiniz. Bu koşullar altında yargıçların bağımsız hareket etmesini beklemek mümkün değildir.”
‘Cumhurbaşkanı’na hakaretten serbest kalan yok’
Tutuksuz yargılanması gereken birçok insanın “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla aylarca tutuklu kaldığını hatırlatan Yücel, şu ifadeleri kullandı: “1 yıldan 4 yıla ceza gerektiren bir suç var Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlaması. Cumhurbaşkanlığı’na hakaret suçlamasıyla hakim karşısına çıkmış kimse nerdeyse serbest kalmıyor. Devlet artık kollukla beraber sopayı yargının da eline vermiş durumda. Ve mahkemeler yurttaşlarımızın üzerinde sopa gibi kullanılmaktadır. Bu da dolayısıyla ifade özgürlüğünü, toplanma özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğü birçok hakkı ortadan kaldırıyor.”
12 Eylül’ü hatırlatan baskı ortamı
Muhalefet üzerindeki baskının 12 Eylül faşizmini hatırlattığını sözlerine ekleyen Yücel, baroların bu sürece müdahale etmesi gerektiğini dile getirdi. Cesaretli bir sesse ve doğruyu söyleyene ihtiyaç duyduğunun ifade eden Yücel, şöyle konuştu: “Akademisyenlerin ‘terör’le ne alakası vardı? Ya da belediye başkanları görevinden alındı ve yerine kayyum atandı. Yargılamayı yaparsınız ve bir suçlama varsa cezalandırırsınız. Herhangi bir yargılama yapmadan, mahkûmiyet kararı olmadan ben şunu bunun yerine atadım demek kabul edilmez. Hatta daha ilerisini söylüyorum, yapılacak yerel seçimler üzerinde etki yaratacak biçimde ‘Eğer yine seçerlerse biz yine yerlerine kayyum atarız’ demek oradaki halkın iradesine ipotek koymak demektir. Aba altından sopa göstermenin başka bir yoludur. Seçmeyin, iradenizi ortaya koymayın yaklaşımıdır. Terörle mücadele adı altında çok şey yapıldı. Ama Yine bu amaçla ilan ettikleri OHAL’de lastik boylarını bile KHK’larla belirlediler. OHAL’in kalktığı söyleniyor. Bana göre kalkmadı. Bir kanun çıkardılar meclisten, dediler ki gözaltı süresi 12’dir diye.