Hapiste 37. yılına girdi o. Hiç pişman olmadan, hiç aman dilemeden ayakta kaldı. Özgürlük için tek güvencesi ise dayanışma…
“Bu 37. esaret yılının şafağında, burada, yine bu iğrenç duvarlardan birkaç metre ötesinde toplanıyorsunuz! Bu salgın, hapis ve sokağa çıkma yasağı zamanında bana bu kadar yakın olduğunuzu bilmek büyük bir coşku kaynağı! Bağlılığınızın tüm farklı ifadeleriyle bu dayanışma seferberliği bugün bana büyük bir güç veriyor ve kalbimi ısıtıyor. Sloganlarınızın yankısı, dikenli tellerin ve gözetleme kulelerinin ötesine geçiyor, kafamızda yankılanıyor ve bizi bu uğursuz yerden uzağa götürüyor.”
Otuz yedi yıl: Georges Abdallah!
Tam otuz yedi yıldır hapiste o. Hem de Avrupa’nın insan hakları ve demokrasiyle en çok öğünen ülkesi olan Fransa’da… Hem de yasalara göre aslında yirmi yıl önce tahliye edilmesi gerekirken… Büyük bir suçu var; teslim olmamak ve devrimci düşüncelerinden asla vazgeçmemek. Ve büyük düşmanları var; yirmi yıldır her türlü özgürlük ihtimalini baskılarla engelleyen ABD/İsrail ikilisi!
Lübnan’dan Fransa’ya
Georges İbrahim Abdallah, 2 Nisan 1951’de Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak Lübnan’ın kuzeyinde doğdu. Beyrut’ta öğrenim gördükten sonra, 1972’de Bekaa vadisindeki bir köye öğretmen olarak atandı; 1979 yılına kadar da öğretmenlik yapmaya devam etti. Bu arada, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne (FHKC) katıldı. Daha sonra ise Lübnan Devrimci Silahlı Kuvvetleri’nin (FARL) oluşumuna katıldı ve bir süre sonra Fransa’ya geçti. Bu, o günlerde olağan bir durumdu; çünkü 1982’de İsrail’in Lübnan işgali Batılı güçlerin suç ortaklığı ile gerçekleştirilmişti ve Lübnanlı/Filistinli savaşçılar, tüm dünyada siyonizm ve emperyalizme karşı silahlı mücadele yürütmeyi benimsemişlerdi.
Böylece Avrupa’da eylemler başladığında, 1982’de Paris’te ABD askeri ataşe yardımcısı Yarbay Charles R. Ray ve İsrailli Mossad ajanı diplomat Yaakov Bar-Simantov peş peşe vuruldu. Bu iki olayı, 1984’te Roma’da Amerikalı Amiral Leamon Hunt’un öldürülmesi izledi. 1984 Ekim’inde Abdallah, Fransız polisine yakalandı ve sahte Cezayir pasaportuyla ülkeye giriş yaptığı gerekçesiyle tutuklandı. Polis çok çabaladıysa da başka bir şey çıkmadı ve sadece sahtecilikten 4 yıl hüküm giydi.
Ancak daha sonra FARL’ın bir başka eylemi sırasında yapılan operasyonlarda bir evden çıkan silahların 1982’deki eylemlerle ilişkili olduğu iddia edildi ve bu kez müebbet hapse çarptırıldı. Abdallah, mahkemede savcıya, “Bana atfettiğin bu anti-emperyalist eylemlere katılma şerefini insanlar bana emanet etmediyse de, en azından senin tarafından suçlanma onuruna sahibim” demişti.
Yirmi yıllık oyalama
Abdallah’ın cezası Fransız yasalarına göre, 1999’da doldu. Ancak bir sorun vardı: Abdallah asla pişman değildi ve devrimci mücadeleyi sürdürmekte kararlıydı. Filistinli yazar Halid Barakat’ın aktardığı gibi, Georges Abdallah, Fransız “adalet”inin karşısına her çıktığında ve kendisinden nedamet göstermesi istendiğinde “Ben bir Arabım, Filistin benim davam ve bundan pişman değilim” demekteydi.
Böylece yıllar ve yıllar geçti ve yapılan 9 başvurunun hepsi bir biçimde reddedilirken, her reddin arkasında da ABD büyükelçiliği vardı! Örneğin 2003 yılında mahkeme şartlı tahliye verdi ancak ABD Dışişleri Bakanlığı mahkeme kararına itiraz etti. 2012’de ise bizzat Hillary Clinton devredeydi! 10 Ocak 2013’te Paris Ceza Dairesi sınır dışı edilmesi şartıyla şartlı tahliye edilmesi kararı verdi ve ABD’nin Fransa Büyükelçisi Charles Rivkin, açıkça “Abdallah’ın serbest kalmasına izin verilirse uluslararası toplum için bir tehlike doğacağını” söyledi. Ardından İçişleri Bakanı Manuel Valls, sınır dışı belgesini imzalamayı reddetti. Açıkça da söyleniyordu: “Anti-Siyonist mücadelede simgesel bir figür olan Georges Abdallah’ın serbest bırakılması şüphesiz Lübnan’da bir olay oluşturacaktır.”
Böylece Abdallah, dünyanın en uzun süre hapiste tutulan mahkûmu olma unvanına sahip olurken, Fransız adaleti her seferinde ABD/İsrail baskısıyla tahliyeyi engellemeyi başardı ve ona ‘diz çökmemenin’ bedelini ödetti.
En son, Ağustos’ta Beyrut’taki patlamanın ardından Beyrut’a gelen Macron’un yüzüne karşı da haykırıldı bu gerçek ve Macron, utanmazca sırıtmakla yetindi.
Dayanışmanın gücü
Sonuçta, Abdallah, tutsaklıkta 37. yılına girerken ve neredeyse 70 yaşına ulaşmışken ondan geri adım bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor ve son derece berrak bir zihinle Marksist düşüncelerini geliştirip kendine özgü çözümlemelerini sürdürüyor. Şüphesiz, dayanışmanın büyük katkısıyla… En son 24 Ekim’de Lannemezan cezaevi önünde düzenlenen gösteride okunan mesajında dediği gibi: “Elbette biliyorsunuz yoldaşlar, bu çeşitli dayanışma girişimleri sayesinde bu korkunç yerlerde ayakta kalabiliyoruz.”
Abdallah, gerçekten de enternasyonalist bir dayanışmayı fazlasıyla hak ediyor…