Doğal yaşamda geri dönülmez zararlara yol açan enerji santralleri Türkiye’de enerji ihtiyacı olmamasına karşın büyümeye devam ediyor. 300 yabancı dev enerji şirketinin düzenlenecek fuara katılacak olması ise dikkat çekici
Yerli-milli söylemlerle büyütülen enerji üretimleri için 300 yabancı şirket, 2008’den bu yana gerçekleştirilen Enerji Kongresi ve Fuarı’nın 11.’si için 8-9 Kasım tarihleri arasında Ankara’da olacaklar.Tarım arazilerini işgal eden Güneş Tarlaları için 2. YEKA ihaleleri ile 81 ilde santraller inşa edilecek. Yenilenebilir enerji safsatasıyla gerçekleştirilmesi planlanan santraller için yerli-yabancı sermaye kesimlerine alan yaratmak dışında bir hedefi olmayan bu santrallerde üretilecek enerji mevcut enerji ağı içine bağlanarak ticarileştirilecek. Enerji Kongresi Yönetim Kurulu Başkanı Çiğdem Dilek, Enerji Kongresi’ne 300’ün üzerinde ‘enerji devi’, ve 14 bini aşkın kişinin katılmasını beklediklerini söyledi. Bu kapsamda gelecek yıl Türkiye’ye 2 milyar dolarlık yabancı yatırım gelmesini öngördüklerini belirten Dilek, Türkiye’deki projelere ağırlıklı olarak Afrika ve Körfez ülkelerinden ortak olmak isteyen firmaların olduğuna dikkat çekti. Afrika’da pazar bulamayan Avrupalı firmaların da Türk ortaklıklar üzerinden bu pazarlara girmeye çalıştıklarını anlatan Dilek, “Geçiş ülkesi gibiyiz. Ortadoğu’ya ve Afrika’ya açılma yönünde bir ‘hub’ olma özelliğimiz var” değerlendirmesi yaptı. Bu açıklamalar körfez sermayesine alan açma adımı olduğu açıklamalardan görülebiliyor.
Sınırlar Afrika’ya ulaştı
Afrika’da Fildişi’nde güneş enerjisi paneli üretimine başlandığını anlatan Dilek, Türkiye’deki firmalara da buradan ortaklık teklifinin geldiğini söyledi. Dilek, mühendislik noktasında da tercihin Türk firmalardan yana olduğunu dile getirdi. Dilek, GES’te 50 megawatt düzenlemesinin piyasaları canlandıracağını belirterek, “Piyasanın ulaşılabilir olması hem üretim hem de arz güvenliği açısından önemli. Bin megawatt büyüklüğündeki projelere devler girebiliyordu. Şimdi daha fazla firma girebilecek” dedi. Afrika’da üretim yapılma hedefi nasıl ‘milli-yerli’ olabiliyor bunun cevabı önemli.
Konya, Urfa, Hatay, Niğde
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın geliştirdiği Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEKA) projelerinin çok önemli olduğunu dile getiren Çiğdem Dilek, bunun Türkiye’de ‘enerji arz güvenliğini’ sağlayacağını söyledi. Dilek, “Geçen yıl Konya’da bin megawattlık güneş santrali ihalesinin ardından ikinci güneş YEKA ihalelerinin Hatay, Şanlıurfa ve Niğde’de 3 parça halinde yıl sonuna kadar güneş enerjisinden toplam bin megawatt üretim olacak. Güneş YEKA’ların her ile yapılabilmesi için 50 megawatt düzenlemesi yapılıyor. Böylece orta ölçekli firmalar da güneş enerjisi santrali yapabilecek” dedi. Vurgus yapılan 4 ilin tarım üretim havzaları olması dikkat çekici.
Tarıma karşı enerji
Güneş enerji tarlaları için arazilerde yüzde 3 eğim olması şirketlerin başlıca talebi. Böyle bir eğim ise 1. sınıf tarım arazisine işaret etmektedir. Konya’da ve Urfa Birecik’te kurulmuş olan enerji tarlalarıda 1. sınıf tarım arazilerinin üstünü örtmüştür. Pancar üreticilerini üretiminden uzaklaştıran şeker politikaları sonucunda fabrikaların satılması ve bu fabrikalarda GDO’lu şeker kamışı ithalatı yapılarak şeker üretme hazırlıkları sürmekte. Pancar üretiminin en yoğun yapıldığı Konya coğrafyasında güneş tarlalarının ortaya çıkması uygulanan tarım politikaları ile bire bir bağlantılı olduğu atılan adımlarla açığa çıkıyor. Yani enerji üretimi tarım üretimine tercih edilip en temel tarımsal ürünler dahi ithalata bağlanıyor.
Enerji arz güvenliği yalan
Enerji arz güvenliği propagandaları ise gerçeği yansıtmıyor. 1 Ağustos 2018 itibariyle Türkiye’de enerji üretim kapasitesi 87 bin 138,7 MW’a ulaşmış durumda. Bu kapasitenin ise en çok yüzde 50’si yani yarısı enerji nakil hatlarına salınıyor. Türkiye’de arz güvneliği diye bir sorun olmadığı ise iktidarın yetkili ağızlardan da itiraf edildiği gibi ‘arz fazlalığı’ bir problem olarak görülüyor. Piyasayı dengelemek adına halen kamu elinde kalmış olan enerji santralleri ya çalıştırılmıyor ya da çok düşük kapasitelerle zaman zaman devreye alınıyor. Enerji üretimi yapan özel şirketler ise üretim kapasitesinin ancak yarısına denk gelen enerji, TEAŞ tarafından piyasalaştırılıyor. Üretmedikleri kapasiteleri için ise devlet bu şirketlere kapasite bedeli adı altında üretmedikleri enerji için ödeme yapıyor. Tüm bunlar enerji yatırımlarının bir ihtiyaçtan ortaya çıkmadığını gösterirken şirketlere yatırım alanları yaratmak adına kamusal olanların çalıştırılmayarak özel şirketlere alan açarak şirketlere birikim alanı yaratıldığını açığa çıkarmaktadır.
EKOLOJİ SERVİSİ