Milyonlarca yıl önce insan dünyamızın en güçsüz varlığıydı. Savunmasızdı; çoğu şeye gücü yetmiyordu. Beslenme, barınma ve soyunu sürdürmede oldukça zorlanmaktaydı. Rastgele yaşamdan toplumsallaşmak için çıkılan yolculukta önemli merhaleler katedildi. Yaşamın hemen tüm boyutlarını güvenceye alan zeka, duygu ve düşüncede önemli tedbirler geliştirdi. İnsan yaşamını güvenceye almada gerçekleştirdiği toplu yaşam; maddi ve manevi üretimleri paylaşma koşullarına ulaşmakla birlikte, insanlaşma yolculuğunu toplum olabilmesine borçludur. Hayalleri peşinden koşarak onları başardı.
İnsanı güçlü ve verimli kılan toplumsal bir yaşam ve zekaya ulaşmasıdır. Varılması gereken sonuç; insan tekse güçsüz ve çaresizken, kolektif yaşam ve zeka ile yaşadığında başaramayacağı zorluk, çözemeyeceği mesele kalmamaktadır.
Zorluklara hep var olageldi; ancak birlikte düşünme, planlama ve sorumluluklar üstlenildiğinde başarılamayacak güçlülüğün olmayacağını da anlamak bir o kadar gerçektir. Geçmişten öğrenmek, oradan doğru dersler almak gelecek yolculuğunu kolaylaştırdığı gibi çözümün parametreleri de açığa çıkmaktadır. Başarı umudunun kaynağı; içinde yaşanılan koşullardaki fırsat ve olanaklarla birlikte hareket etme bilinci, davranış refleksi ve kültürü başarıya giden yolun donelerini fazlasıyla vermektedir.
Günümüzde başta Kürtler olmak üzere demokrasi ve özgürlük yürüyüşçülerinin önlerinde yığınla badire, aşmaları gereken engellerin olduğu açık. Çünkü yaşanılan koşullar 3. Dünya Savaşı’nın en karmaşık, belki de tarihin en zorlu koşullarıdır. Dostlar kimler, düşmanlar kimler, aradakiler kimler gibi yığınla belirsizlik bulunuyor. Kapitalist modernitenin yarattığı aşırı bireycilik; azami tahrik edilip kışkırtılan beden ihtiyaçları dışında bir şey düşünemeyen, dağıtılma eşiğine getirilen toplumsal varlıklar ortamında özgürlük aranıyor. Neredeyse toplumsal normların bütünü deforme edilmiş; onların yerine dağıtıcı, yok edici insan-toplum karşıtı hemen her musibet normalmiş gibi yerine ikame ediliyor. Özcesi ahlakı olanın yerine ahlaksızlık geçirildi. İnsanda utanma denen en ulvi yaklaşım ortadan kaldırılarak utanmama normalleştirildi. Gaspçılık, mala çökme normalleşti, karşı çıkma anormal oldu. Tecavüzcülük normal, karşı çıkmak aptallık sayılır oldu. O yüzdendir ki, 6 yaşındaki bir çocuk evlenme adı altında her gün en ağır istismara uğruyor ama adeta normal görülür. Meclis’te iki kelime Kürtçe konuşan milletvekiline cesedinin sarı torba içinde ortadan kaldırılacağından söz ediliyor. Kadın cinayetlerinin, tecavüzlerin haddi hesabı kalmadı…
Her türlü kötülüğe karşı çıkanların yargılanacakları ortam yaratıldı. Kaldı ki tepkiler de öyle şiddetli değil, polis ve yargı yoluyla sindirilmiş. Ama onlara bile tahammül edilemiyor; polis-yargı sopası gösteriliyor. Aslında toplumsal hakikati ortadan kaldırmada şiddet araçlarının en dehşetlisi uygulanıyor olsa da, asıl tehlikeli olanın ahlaksızlığın, kötülüğün örgütleniyor oluşudur.
Dünyada ve ülkemizde en tehlikeli olan şiddet araçlarıyla yapılan savaşlar değil, onu çok aşan kötülüğün örgütlendirilmesi, iyiliğin örgütsüz kılınmaya çalışılmasıdır. Savaşlar bir aşamadan sonra bitirilebilir, örgütlü kötülüğün sonlandırılması zordur, hatta yönetilmesi de güçtür. Ancak insanlığın her zaman kötülüğü yenebileceği de tarihi bir hakikattir.
Özünde tarih iyilikle kötülüğün mücadelesidir. Kötüler korkaktır, iyiler cesurdur. İnsanlığın var oluşu iyilerin umdu ve cesareti sonucudur. İyilik yoluna çıktıkları için, 30 yıllarını aşan sürelerle zindan karanlıklarında tutulmalarına rağmen, çıktıkları anda yere kapanıp yüzlerini kutsal ana toprağa sürenler var oldukça iyilik kazanacaktır. Umut, iyiliğin başarısı için her türlü zorluğa dayananlar varsa zafer kaçınılmazdır. 24 yıldır İmralı Adası’nın en zor koşulları altında mutlak tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan direniyorsa başarı iyilerin olacaktır. Jin, Jiyan, Azadî sloganı yerküre üzerinde yankılanıyorsa kötüler kaybedecek, iyiler zafere gülecektir. Çünkü iyiler cesurdur, onlar hep iyiye ve güzele yol alanlardır, iyilerin yoldaşlarıdır.