Özgür Ülke Gazetesi’nin bombalanmasına dair konuşan gazeteci Hüseyin Aykol o gün atılan ‘Bu ateş sizi de yakar!’ manşetinin bugün ‘Bu ateş sınırları da aştı’ olarak atılabileceğini söylerken, gazeteci Hicran Urun ‘Bayrağı yere düşürmeme gibi duruşumuz ve görevimiz oldu’ dedi
Türkiye’nin karanlık dönemlerinden biri olan 90’lı yıllarda hakikati kamuoyuna duyuran Özgür Basın emekçileri, devlet saldırılarının hedefi oldu. 22 Nisan 1990’da ilk adımı atılan Özgür Basın geleneğinin sürdürücüsü olan Özgür Ülke Gazetesi, 1994 yılının 2 Aralık’ı 3 Aralık’a bağlayan gece İstanbul Cağaloğlu’nda bulunan merkez bürosu, Kadırga ve Ankara’da bulunan büroları eş zamanlı olarak bombalandı. Bu bombalı saldırıda gazetenin çalışanlarından Ersin Yıldız yaşamını yitirdi, 23 gazete çalışanı ise yaralandı. Bu saldırıya rağmen Özgür Basın geleneğini sürdüren Özgür Ülke Gazetesi, ertesi gün “Bu ateş sizi de yakar!” manşetiyle çıktı.
Dönemin tanığı ve mağduru olan Özgür Ülke Gazetesi’nin Dünya Haber Şefi gazeteci ve yazar Hüseyin Aykol ve Yeni Yaşam Gazetesi editörlerinden Hicran Urun, Özgür Ülke’nin bombalanması ve Özgür Basın’ın saldırılara karşı mücadelesini Mezopotamya Ajansı’ndan Ferdi Bayram’a değerlendirdi.
O günü anlattı
3 Aralık 1994 sabahı gittiği bombalanan gazete binasıyla karşılaştığını dile getiren Aykol, o günü şöyle anlattı: “Ersin’i orada kaybettik. Üçüncü kattaki arkadaşlarımızdan yaralananlar oldu. Kendi imkanlarıyla binadan çıkabilenler oldu, ancak yarası ağır olanları polis hastaneye götürse de hafif yaralı olanları büyük bir utanmazlıkla gözaltına aldılar. Ben tüm bu gelişmelerden habersiz bir şekilde, sabahleyin saat 07.00 civarlarında her zamanki gibi binaya geldiğimde, binadan halen dumanlar tütüyordu. Gazeteden kimse yoktu. Dahası binanın halini görünce, büyük bir üzüntüyle, yöneticisi olduğum HEDEF dergisine gidip, derginin manşetini değiştirdim. Özgür Ülke’nin bombalanmasını dergi kapağına aldım ve dergiyi basılmak üzere hazırladım. Dergimizin telefonu çaldı. Arayan Gültan Kışanak’tı. Onun söylediği adrese gittim ve dört sayfalık bir gazete yapıp, matbaaya gönderdik.”
Bu ateş sizi de yakar!’ manşeti
Özgür Ülke’nin bombalanmasının ardından müthiş bir dayanışma ağının ortaya çıktığını ifade eden Aykol , “Kimi yurtsever ve sosyalist dergiler, ‘Siz kendi binanızda çalışmaya başlayıncaya kadar, biz kendi yayınımızı durduruyoruz. Bu bürolar sizin hizmetinizde’ dediler. Nitekim günlerce onların bürolarında çalıştık. Dahası kimi aydınlar, evlerindeki bilgisayarlarını getirdiler bu bürolara. Kimi gazeteciler, çalıştıkları günlük gazetelerden haber getirdiler. O zamanlarda ajansların haberleri telekslerle gazetelere servis edilirdi. Söz konusu teleks sayfalarını getirirler. Mesela ben dünya haberlerini oradan seçip yazardım. Birçok aydın, gazetemizde yayınlanmak üzere dayanışma yazısı getirdi. Kamuoyuna duyarlılık sağlamak üzere kimi aydınlar, Taksim’de sembolik gazete satışı yaptılar. Yani ilk gün ‘Bu ateş sizi de yakar!’ manşetini anlayan ve sırasının kendisine gelmesini istemeyen bir kesim ortaya çıktı. Özgür Ülke’yi bombalandıktan sonra, hiç aksatmadan çıkarmayı başaran bu dayanışmacı yaklaşım, bence son dönemlerin en büyük sivil inisiyatif eylemlerinden biridir” dedi.
‘Bayrağı yere düşürmeme gibi duruşumuz ve görevimiz oldu’
Gazetecilik faaliyeti dışında kendi yaşamının söz konusu olduğu dönemde Özgür Basın’da çalışma ısrarının halka gerçek haber vermek olduğunu vurgulayan Aykol, Özgür Basın geleneğinin ilk gazetesi olan Halk Gerçeği gazetesinde çalışmaya başladığında, bu işin kolay olmadığını anladığını dile getirdi. Aykol, “Matbaa bulamadık. Sansürle karşılaştık. Hakkımızda davalar açıldı. İlk Yazı İşleri Müdürümüz hapse atıldı. Gazetelerimiz kapatılarak bizi sahadan ‘sakince’ çıkarmak istediler. Arkadaşlarımızı öldürmeye başladıklarında ise, aramızdan alınan her bir arkadaşımızın yerini doldurmak ve Özgür Basın geleneğinin bayrağını yere düşürmeme gibi duruşumuz ve görevimiz oldu” diye konuştu.
‘Bu ateş sınırları da aştı’
Kurdistan’da yaşanan gelişmeleri kamuoyuna duyuran Özgür Basın emekçilerinin büyük bir baskı altında olduğunu belirten Aykol, tanığı ve mağduru olduğu o dönemi şöyle anlattı: “Gazeteci ve dağıtımcı arkadaşlarımız gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve hatta öldürülüyordu. Elbette böylesi devlet terörüne maruz kalanlar sadece bizler değildik. Kürt illerinde yaşayan parti üye ve yöneticileri, insan hakları üye ve yöneticileri ve hatta koruculuğu kabul etmeyen köylüler bile baskı altındaydı. Köy yakmalar ve boşaltmalar başlamıştı. Özgür Basın geleneğinin kurucularından biriyim. Birlikte yola koyulduğumuz arkadaşlarımdan şehit edilenler, sürgüne gitmek zorunda kalanlar, hapsedilenler oldu. Dahası milletvekili ve belediye başkanı seçilerek siyasete atılanlar oldu. Hatta yolunu şu ya da bu nedenle bizden ayıranlar da. O günden bu yana 33 yıl geçti. Ben buradan hiç ayrılmadım. Bana ihtiyaç olduğu sürece de ayrılmayı düşünmüyorum. ‘Bu ateş, sizi de yakar!’ manşeti o gün en azından bir kesim tarafından çok iyi anlaşılmış ve dayanışma anlamında gereken yapılmıştı. Bugünkü manşet, şöyle olabilir: Bu ateş sınırları da aştı!”
‘Kadın yayıncılığı açısından bir milattır’
Gazetemiz editörlerinden Hicran Urun ise, Özgür Basın’ı halkın eşitlik ve adalet mücadelesinin yanı sıra kadın mücadelesini anlatabileceği bir okul olarak gördüğünü dile getirdi. Urun, 12 yıldır emeğini kattığı Özgür Basın’ın özgürlük ve eşitlik talebini dile getirdiği bir alan olmasının ötesinde, iktidarın makul gördüğü kadın profilini teşhir etme amacı taşıdığını dile getirerek, “Böyle bir dönem içinde Özgür Basın geleneği ile tanıştım. Özgür Basını diğer basından ayıran özel ve anlamlı bir yanı ise, Türkiye’de ilk kadın Genel Yayın Yönetmeni olan Gurbetelli Ersöz’ün bu gelenekten çıkmasından dolayı, kadın yayıncılığı açısından bir milattır. Onun için Özgür Basın çok özel bir yerde duruyor” dedi.
‘İçerde ve dışarda da olsak bu geleneği devam ettiriyoruz’
Özgür Ülke Gazetesinin bombalanmasının üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen yol ve yöntemler değiştirilerek bu baskıların sürdüğüne dikkat çeken Urun, bu yol ve yöntemlere karşı Özgür Basın geleneğinin de yeni yol ve yöntemler geliştirdiğini söyledi. Urun, “Gazetelerimiz hala kapanıyor, baskınlar düzenleniyor. Ekipmanlarımıza el konuluyor. Gözaltı ve tutuklamalar her şekliyle devam ediyor. İçerde de olsak, dışarda da olsak biz bu geleneği devam ettiriyoruz” diye konuştu.
‘Özgür Basın, halktan kopuk değil’
Özgür Basın geleneğinin plazalardan oluşan bir gazetecilik anlayışına sahip olmadığını belirten Urun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada bir bütünen halkla birlikte yürüyen, halkın sesini, sözünü söyleyen bir yayıncılık söz konusu. Özgür Basın, halktan kopuk değil, halkın da kendini gördüğü ve sahiplenme duygusunun çok güçlü olduğu bir gelenektir” diye belirtti.
Katılım çağrısı
Özgür Ülke Gazetesi’nin bombalanmasının yıldönümü olan 3 Aralık’ta İstanbul Kadırga’da anma etkinliği düzenleyeceklerini aktaran Urun, Özgür Basın emekçileri başta olmak üzere halka ve basın meslek örgütlerine katılım çağrısı yaptı.
Kaynak: MA