Cezaevine 28 yaşındayken giren ve 58 yaşında çıkan Balık, ‘Kendimi cezaevinde tanıdım’ diyerek komünal yaşamın kendilerine güç verdiğini söyledi. Balık, 30 yıl sonra ‘dışarısının’ kendisine neler hissettirdiğini de anlattı
Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) yargılamaları sonucu 30 yıl cezaevinde kalan Abdülhamit Balık, 58 yaşında özgürlüğüne kavuştu. Örgüt üyesi gerekçesiyle 1992 yılında Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde tutuklana ve müebbet hapis cezası alan Balık, bu süreçte sırasıyla Diyarbakır E Tipi Cezaevi, Bartın Cezaevi ve Kocaeli Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kaldı. 29 Eylül’de tahliye olan Balık, Bismil İlçesine bağlı Haciya Kurmancan (Kazancı) köyünde duygularını MA’dan Mahmut Altıntaş ‘a anlattı.
Tahliyesini öğrendikten sonra arkadaşlarının kendisine “Dışarı çıktıktan sonra kendini yere at ve toprağa uzan” dediğini dile getiren Balık, “Dışarıdaki kitleyi görünce çok duygulandım. Beni karşılamaya gelenler arasında bir de 11 yaşındaki torunum vardı. Etrafımdakiler konuşuyor ama ben ne diyeceğimi bilmiyordum. Beni karşılamaya gelenler arasında 95 yılında birlikte tutuklu kaldığım arkadaşlarım bile vardı. Yani 30 yıl geçmiş ve insan değişiyor ister istemez. Yeniden dünyaya gelmiş gibi hissettim” dedi.
‘Her şey değişmiş’
Tutuklandığı dönemde kendi köylerinde tek bir beton evin dahi olmadığını ancak arada geçen 30 yıldan sonra neredeyse kerpiç evlerin kalmadığına dikkati çeken Balık, söz konusu değişimin olumsuz olduğunu, ilişkilerin toplumsallıktan ekonomik temele kaydığını ifade etti. Ancak köy yaşamında toplumsal değerlerin hala var olduğunu dile getiren Balık, “Ama yine de halen daha o toplumsallık var. Köye geldikten sonra, yaşlısından gencine herkes ziyaretime geldi. Ziyaretlerden dolayı henüz daha köyde dolaşamadım” diye konuştu.
İnsanın cezaevinde her şeyin en güzel şekilde özlemini yaşadığını söyleyen Balık, “Gözümüz bir kediye iliştiğinde hayran hayran bakıyorduk; ne tatlı bir kedi diye. Sürekli ağaçların, toprağın ve akarsuların hayalini kuruyordum. Köyümüzün çöllerini bile özlüyordum. İnsan her şeyi ve herkesi özlüyor” ifadelerinde bulundu.
‘Kendimi cezaevinde tanıdım’
Balık, duygularını şöyle dile getirdi: “Eskiden sadece adımı biliyordum ancak cezaevinde birçok şeyi okuma ve araştırma fırsatı buldum. Bu nedenle; diyebilirim ki kendimi tanımam cezaevinde gerçekleşti. Eskiden, kendimi ve ailemi biliyordum ancak cezaevinde, tarihimi, kültürümü, kim olduğumu ve ne yapmam gerektiğini öğrendim. Cezaevinde tamamen paylaşmaya dayalı bir yaşam vardı.”
‘Komünal yaşam sürdürüyorduk’
Cezaevine girdiği ilk yıllarda belli zorluklar yaşadığını ancak, yaşadığı zorlukları komünal yaşamla aştığını sözlerine ekleyen Balık, şunları söyledi: “Cezaevine ilk girdiğimde farklı bir sistem vardı. Ancak sonraları F Tipi cezaevleri açıldı. Bunların açılmasıyla birlikte cezaevi koşulları ağırlaştı. Zaten F tiplerinin amacı, cezaevlerindeki birlik ve beraberlik kültürünü yıkıp, yerine bireyselliği inşa etmektir. Buna rağmen komünal yaşamı sürdürdük. Cezaevindeki birlik ve dayanışmamız sayesinde bu baskıların da üstesinden gelebiliyorduk. F Tiplerinin amacı komünal yaşam yerine bireysel bir yaşamın içerisine girmemizdi. Ancak her türlü baskı ve zorluğa rağmen komünal yaşamımızı sürdürüyorduk. Bunun önünü alamıyorlardı. Tek kişi de olsak, 3 kişi de olsak bu birlik ve dayanışmaya göre yaşıyorduk.”
DİYARBAKIR