Yaşanan ağır yoksulluk, işsizlik ve ekonomik krizin gölgesinde özellikle “anneler” için okul sezonu açıldı… Kimi masraflardan kıstıkça kısmış, kimi çocuklarıyla yemek muhabbetti yapmaktan kaçınıyor, ola ki canı bir şey çeker de ister diye…
Reyhan Hacıoğlu
Yaşanan ağır yoksulluk, işsizlik ve ekonomik krizin gölgesinde özellikle “anneler” için okul sezonu açıldı. Son iki yılda bebek mamasının dahi kilide vurulduğu ülke koşullarında en ucuz kalem 6 TL, en kötü kalem tıraş ise 12 TL’ye dayanmış durumda. Hâlihazırda çöken ev ekonomisinin yükünü çeken kadınlar bir de okulların açılmasıyla çocuklarının karşılayamadıkları masrafları ile karşı karşıya. Kendi deyimleri ile ‘kendimize bir şey yoktu şimdi ihtimali de kalmadı.’
Tarlabaşı’nda okul sezonu
Tarlabaşı’nın dar sokaklarında, çoğu Mardinli olan ve geçimlerini midye satarak kazanan Kürt aileleri daha doğrusu Kürt kadınlar da ekonomik krizin ağır yükünü en derinden yaşayanlardan. Kimi masraflardan kıstıkça kısmış bir haftadır açılan okullar için, kimi çocuklarıyla yemek muhabbetti yapmaktan kaçınıyor, ola ki canı bir şey çeker de ister diye…
Onlar ‘görünmez’ ev emekçisi kadınlar, adları bilinmez ekonomistler. Öyle ki faizi, dövizi, TL’nin değerinin nereye kadar düştüğünü bile biliyorlar. Çünkü dolar arttıkça haftalık mutfakta teker teker temel gıdalar da azalıyor.
Hayatım midye oldu
4 çocuk annesi Meryem, 10 yıldır kendi değimiyle “Gelin olduğundan” beri, midye yapıyor. Yıkıyor, temizliyor, içini yapıyor, eşi de satıyor. Evlerini böyle geçindiriyorlar. “Sabah 5’te başlıyorum çoğu gün. Öğlene kadar. Şimdi okullar açıldı ya, çocukları okuldan alıp yemek veriyorum sonra yine buraya ertesi günün hazırlığı için” diyor. Bitmez bir mesaisi var. Temizlik, çamaşır, yemek, midye hazırlama ve 1 buçuk yaşında da bir bebeği var. Onu da yengesine bırakıp iniyor havasız bodrum katına midyeler için. 7 gün yani ne tatil ne bayram onun için. Sabah akşam, “Hayatım midye oldu” diyor gülerek.
Çocuklar olanların farkında
Çocuklarının birini okula gönderememiş. “Anaokulu bize çok gelirdi, seneye direk okula yollarız. Bari bu sene de büyüklere masraf yapalım” diyor. Sadece 3 bin TL temel ihtiyaçları almış okuyan iki çocuğuna daha da “Ne yapacağız bilmiyoruz” diyor. Çocuklarından kız olan 3. sınıf, erkek olan 4. sınıfa gidiyor. Bebek, bakımı temizliği derken “ancak gece yatmaya zamanım var” diyor. Önüne döktüğü midye çuvalını gösteriyor; “Bu çuval eskiden 25 liraydı. Şimdi pirinç olmuş ateş pahası, baharatlar derken çuval da artık 100 lira. Ne kazanalım ki ne yiyelim. Çocuklar da farkında olanların.”
Her gün ayrı bir savaş gibi
39 yaşında genç bir kadın ama “Görenler yaşından büyüksün diyor biliyor musun? Gece gündüz buradayım inan. Hepsine yetişmeye çalışıyorum, dinlenmek yok ki. Her sabah başka bir savaş gibi benim için. 5’ten 12’ye kadar buradayım. Satışa yetişsin diye. Çocukları okuldan alıp ertesi güne hazırlık yapıyorum. Gün hep aynı gibi” diyor iç geçirerek.
Hayat yok ki geçsin!
“Hayat ki yok ki nasıl geçsin” diyor “Nasılsın?” soruma. Okulun açılması ise onun için ayrı bir dert olmuş; “3 bin TL masraf yaptık ama yetmedi birçok şeyi zaten komşular veriyor, çocuklarının okulu bitenler falan yardımcı oluyor. Küçülmüş ya da başka şeyler varsa veriyorlar ben de giydiriyorum ne yapayım. 3 bin TL elbise dâhil değil daha, defter kalem sadece o kadar tuttu.”
Yemek konuşmuyoruz
Çocuklar haliyle okula gidince bir de beslenme çantası derdi doğmuş. “Bir poğaça meyve suyu koydum. Başka hiçbir şey yok. Ki her gün de poğaça alamam ki. Bazen de mecburuz arkadaşlarından görüyorlar, istiyorlar. Yetmiyor ama ne edelim. Onlar da biliyor artık” diyor Meryem. “Bazen dile getiriyorlar ama ne etsin onlar soruyor. Biri 8 biri 10 yaşında” diyor Meryem canlı bir şey istemesin de evde zaten çok yemek içmek konuşulmuyormuş.
İnsanın alamaması ne zor bilsen…
En son kendi için ne zaman bir şey aldığını hatırlamıyor bile Meryem; “Son iki yılda kendime bir şey almadım ki. Özgürlük yok, bakım yok, gezmek yok ne kaldı ki geriye. Yaşım bile olduğundan daha büyük görünüyor.” “Çocukların istemesi ve insanın almaması kadar zor bir şey yok inan” diyor Meryem bütün samimiyeti ile ve ekliyor; “Ağır geliyor erkekler evde değil ve görmüyorlar ama kadın ve anne olunca bire bir tanık oluyorsun her şeye.”
En kötü çanta bile 300 TL
Hamide ise 36 yaşında. O da 4 çocuk annesi. İki göz odasında, yemek yaparken anlatıyor yaşadıklarını. Çocuklarından 17 yaşında olan bir otelde staj görüyor. Diğerleri ise 2., 6. ve 7. sınıfa gidiyor. Sadece defter kalem için şimdiden 2 bin lira harcamışlar; “Küçük çantası ve ayakkabısı yok daha” diyor. “En kötü çanta bil 300-400 TL. Bir kalem bile 6-7 TL” diyor.
20 lira verdim düşün ikisine
“Ücretsiz bir öğün kampanyası”nı soruyorum. “Her sene ağırdı ama bu kadar değildi. Devlet ise çözüm yerine izliyor. Bari kırtasiye, yemek verin hadi küçük olsun destek ama o da yok. Değil bir öğün bir saat bile vermiyor ki devlet. Ancak Saray’ı doyursun” diyor Hamide. Çocukların masrafları artıkça artmış ve öyle ki iki çocuğuna sadece 20 lira verebiliyormuş günlük. “Bugün 20 TL verdim iki kızıma ve sordular ‘ne alalım bunla’ diye. Simit bile 6 TL, en kötü meyve suyu yine 6-7 lira. En az 50 TL lazım günlük her birine ama nasıl vereyim ki. Ki o da çok bir para değil bakma.”
Kahvaltılık bile alamıyorum
“Çoğu kez bu yüzden evden bir şeyler yapıyorum bugün hastayım diye öyle yaptım yoksa her gün para verecek gücümüz de yok ki” diyor Hamide ve ekliyor; “Dışarda ne gücümüz var ne onlar doyar. 4 kişi düşün en az günlük 200 TL lazım, nasıl yapalım ki” diyor. Önceki gün pazara gitmiş onu anlatıyor; “Pazara 300 TL ile gittim sadece meyve ve sebze aldım okul için bir şey almadım daha. Bir koli yumurta 60 TL, hadi okul için alsam desem olmuyor, en kötü üzüm bile 10 TL. En az 6-7 kilo alman lazım. Dükkânlar daha pahalı. Ne zeytin en peyniri aldım yani bu çocuklar kahvaltılık için.”
Hele Kürt kadınlar ise
“Aile, mutfak, çocuklar ne sayayım ki. Hele Kürt kadınları ise bu yük kat kat” diyor o da Meryem gibi. “Sadece ekonomi de değil çocuklarımızı nasıl koruyacağımızı da bilmiyoruz” diyor Hamide haklı olarak ve devamında; “Her şey o kadar kirli ki, çocuklarımızı düşündükçe. Çok şey var, fuhuş, uyuşturucu ve işte kadınlar bunu bile dert ediyor. Ekmeği erkek getiriyorsa pişiren, yettiren, doyuran kadın. Ve çok bu ağır, kimse bilmiyor kadınların ne çektiğini.”
Emek görülmüyor ki
Kendine dair bir harcaması var mı diye soruyorum. “Kozmetik yok, parfüm yok, elbise yok. Bir parfüm bile 200-300 TL. Düşün en emek veren ama en karşılığı olmayanı bizim ki” diyor Hamide ve “Sadece kadınlar desin biz fedakârız çünkü hayatlarından geçmişler resmen” diyerek tüm kadınların yaşadıklarını özetliyor resmen.
Evin masraflarını soruyorum, nasıl yetiyor diye o da anlatıyor; “Aylık 5 ya da 7 bin TL arası gidiyor ve daha faturalar ekli değil buna. Bir teneke yağ bile 160 TL. Ben bir aydır köydeydim üç çocuğumla eşim ve bir oğlum kaldı evde de değillerdi 200 TL gelmiş elektrik. Gel de ödeme ki daha da zamlanacak giderek.”
*Yeni Yaşam Kadın Eki’nde yer alan diğer yazıları okumak için tıklayınız