Her toplumun tarihinde keskin dönemeçler vardır. O dönemeçlerde bazıları toplumsal varlığı özgür ve demokratik bir yaşama doğru çekerken, bazıları da yok oluşa doğru götürebilmektedir.
Kürtler, bir toplumsal varlık olarak çok yakın bir zaman kesiti olarak nitelendirebileceğimiz bundan 46 yıl önce keskin bir doğuş gerçekleştirdiler. Yani 27 Kasım o doğuşun birincisi olarak değerlendirilebilir ve onun 46. yıldönümüdür.
Neden bu son 46 yıl Kürtler açısından çok önemli bir zaman oluyor?
Bunu anlayabilmek için, önemini kavrayabilmek için geçmişe bakmak lazım. Her toplumun tarihinde çok hızlı değişimler, dönüşümler olabilir, vardır da. Ancak Kürt toplumu eldeki tarihsel bulgular gösteriyor ki, ilk Neolitik devrimi gerçekleştiren topluluklardan biri olmasına rağmen 2636 yıl gibi çok uzun bir süre adeta düşüncesiz, ideolojisiz bırakıldılar.
Med Organizasyon tasfiyesiyle Kürtler düşüşe geçer. Başlangıçta Perslerin etkisi altına gireceklerdir. Ve bu süreçte esasta Kürtler iki şeyini kaybederler. Birincisi ideolojik kayıptır. İdeolojik kayıp aslında yaşamda kayıptır veya özünü yitirmedir. Buna bağlı olarak gerçekleşen işbirlikçilik ve ihanetin derinleşerek günümüze kadar gelişidir. Aslında ideolojik kayıp yabancı ideolojilerin etkisine girme ve o ideolojileri değiştirmeden içselleştirmeye gidilerek Kürt kimliğinin tasfiyesi noktasına kadar gelinir. Bunun anlamı etkisine girilen ideolojinin mantığına göre düşünme, yaşama ve mücadele anlamına da geliyor, bu durum. Özünde düşmanı için yaşamak demektir bu. 1970’ler böyle bir sürece güçlü girildiğini gösteriyor. Kürtler var mıdır, yok mudur tartışması bunun en çarpıcı donesi oluyor. Kürtlerin varlık yokluk sorununu, sadece yabancılar ve sömürgeciler tartışmıyor. Kürtler kendi varlık yokluk sorunsalını tartışıyor. Adeta var mıyız, yok muyuz tartışmasıdır bu.
Yani geçmişten bugünü anlamak; Kürtler neden özgürlüğe bu kadar tutkulu, bağlı ve direnişçidirler? Geçmişte özünden sapmadan özüne dönüşün yarattığı bilincin heyecanıdır. Çünkü Kürt inkâr edilmiştir, varlığı reddedilmiştir. Ülkesi parçalanmıştır. Salt coğrafi bir parçalanma değil bu, aynı zamanda içten, toplumsal yapıda da bir parçalanmadır. Asimilasyon, yabancılaşma ki, en tehlikelisi de ideolojik ve yaşamsal yabancılaşmadır. Ekonomik olarak tümden dışa bağımlılıktır. Yeraltı, yeryüzü, zenginlik kaynaklarını başkaları işletmektedir. Yaşadıkları, geliştirdikleri ve varlık buldukları coğrafya üzerinde söz sahibi değillerdir.
Nitekim günümüzde kazanılan belediyelere kayyumlar atanıyor. Kürtler oy veriyorlar ve kazanıyorlar. Buna bile tahammül yoktur. Bunlar ne anlama geliyor? Bunlar şu anlama geliyor; Kürtler kendi kendilerini en basit haliyle olsa bile yönetemeyeceklerdir, yönetmemelidirler.
Doğuş anlamında 47. yıl
Bu tür haller Kürtler için bir varlık yokluk, bir özgürleşme meselesidir. Buradan probleme bakınca, kavramsal ve kurumsal anlamda 46 yıl, genel anlamda da 50 yıl geride kaldı ve doğuş 47. yıla girdi.
Kürt toplumunun durumu nasıldır? Niye bu kadar özgürlüğe tutkuludur ve bağlıdır? Kürt’te uyanan nedir? Uyandırılan nedir? Geliştirilen nedir? Bunu çoğu çevre anlamlandıramıyor. Çünkü Kürtler ölmüştü, öldürülmüştü. Nitekim en son 99’da gerçekleşen devletlerarası komplo var. Komployla beyin yani ideoloji üretimi yok edilecek, ardından ise gövde parça parçalara ayılarak Kürt toplumsal varlığının tasfiye süreci tamamlanmış olacaktı. Komploya böyle bakıldı ve değerlendirilmek istendi. Ama Kürtlerin direnişini büyüyerek sürdü.
Ellerinde cüzi olanaklar olmamasına rağmen Kürtler direndi, direniyorlar.
Dikkat edilirse dünyanın herhangi bir yerinde gelişen bir kurtuluş ya da özgürlük hareketinin devlet desteklerine varan dayanışmalar olmaktadır. Onlar maddi ve manevi destekler olmaktadır. İşte Hizbullah’ı alalım Lübnan’da ya da Filistin’deki örgütleri; hepsinin etrafında çok yoğun bir dış destek vardır. Birleşmiş Milletler günümüzde İsrail-Filistin arasında süren o çatışma veya savaşı gündemine almaktadır. Bu savaş dünya gündemindedir. Ama Kürtler adeta yok hükmündedirler. Bunu neye bağlamak lazım? Bunu özellikle kısaca şuna bağlamak lazım. Kürtlerin şahsında tarih uyanıyor. Yine sadece uyanıp yürüyüşe geçen Kürtler değil. Halkların tarihi bir uyanışı vardır. Kürtlerdeki uyanış dünya halklarını etkilemeye başlamıştır. Özellikle Jin Jiyan Azadî yürüyüşünün İran’dan Hindistan’a kadar dirilişi ve dünya genelindeki etkileri devletçi uygarlığın sorunu getiren doğuşlara gebe bir zamanın içinde yaşıyoruz demek bilimsel tespite en yakın belirleme olur.
Kürt’ün uyanışı sadece kendi uyanışı olmuyor. Tek başına Kürt istese de uyanışını gerçekleştiremiyor. Kürt’ün doğuşu, varlık gerekçesi; toplumlarla birlikte olabilmektedir. Tarihin diyalektiği böyle örülmüştür. Nitekim en son direnişi olan Med hareketi tek başına gerçekleşen bir hareket değildir. Newroz öyle gerçekleşmedi; bölge halklarıyla birlikte gerçekleşen bir irade sonucudur. Kürtlerin burada öncülük etkisi vardır. Aynı şey Neolitik doğuş içinde geçerlidir. Yani Neolitikte de Kürtler, köy ve tarım devrimi yaptılar. Ama bunu tek başına yapmadılar. Çevresiyle birlikte yaptılar ve giderek dünyayı etkilediler. Dolayısıyla Kürt’ün tarihsel diyalektiği tek başına varoluş değildir. Etrafında halklarla birlikte varoluştur. Özgürlük orada gerçekleşir. Günümüzde de Özgürlük Hareketi şahsında yaşanan budur. Bu bir tercih değil, tarihsel bir zorunluluktur.
İdeoloji, yaşam ve ütopya
Kürtler doğuşu ve son elli bir yılda iki şeyi kazandı. Yani kaybettikleri iki şeyi kazandılar. Birincisi, ideolojik, yaşamsal yapısını ve yarının ütopyasını, ikicisi, buna bağlı olarak işbirlikçilik ve ihanetin büyük oranda aşılmasıdır. 46 yıl önce ideolojik, düşünsel ve kurumsal bir çıkış yapıldı. Yani kavramsal ve kurumsal doğuş yapıldı. Yürüyüş böyle başlıyor. 46 yıl sonra bu yürüyüş Kürdistan’ın bütün parçalarını çok ciddi etkisi altına alıyor. Yine halkları etkiliyor. Özellikle Aryen topluluklarını çok güçlü etkiliyor. 2023 yılında İran’da gerçekleşen Jin Jiyan Azadî yürüyüşü bunun çok somut bir örneğidir. Bir diğeri de buna bağlı olarak işbirlikçilik ve tasfiyeciliğin büyük oranda etkisiz kılınmasıdır.
Kürtler Medler’den sonra tarihinin en büyük özgürlük ve demokratik birliğini gerçekleştiriyorlar. Bu anlamda şunu söylemek çok doğru değildir; Kürtler çok dağınıktır, parçalıdır. Evet hala kimi sorunları vardır. Ama esas anlamda Kürt birliği açığa çıkmıştır. Kürtler ideolojik düşüncesini, onun yaşamını yani, demokratik modernite yaşamını yaratarak bir ideoloji inşa ederek yürüyüşlerini nasıl gerçekleştireceklerini biliyorlar. Ve denebilir ki merkezi kapitalist sistemin içinde bulunduğu yapısal kriz-kaos durumunu ve çözümsüzlük hallerini özellikle de, ulus-devlet paradigmasının çözülmesi, dağılması ve bunun uluslararası finans kapitale dahi cevap verememesine karşın Kürtler halklar adına, halklar lehine komünal, demokratik ve özgür bir yaşam paradigmasını ortaya koymaktadır. Demokratik ulus, özyönetim, demokratik konfederalizm çözüm perspektifi halkları, farklılıklarını bastıran değil, onları esas alan inşa olmaktadır. Özcesi kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite çözüm alternatifi öne çıkmaktadır.
Bunun ilki Kuzeydoğu Suriye’de gerçekleşiyor. Hala tam oturmuş değil ama yayılıyor, diğer yerlerde gelişiyor ve yenilmiyor, yenilemiyor bütün saldırılara rağmen. Kayyumlarla da bu gelişmeler engellenemez. Konjonktür de buna müsaittir ve giderek konjonktür bu paradigmanın gerçekleşmesinin olanağını arttırıyor. Şunu vurgulamak gerekir; doğuşun, kavramlaşmanın, kurumsallaşmanın üzerinden 46 yıl geçti, 47. yıla girildi. Ve 47. yılda başta tecrit olmak üzere Kürtler, demokratik ve özgür yaşamı gerçekleştirmenin en yakın noktasına ulaşmışlardır. Yine bölge halklarının da yakın bir noktaya geldikleri ve bunu gerçekleştirebilecek potansiyel kudret açığa çıkıyor. Umut güç kazanmıştır. Son haftalarda çokça gündem olan “el sıkma, tokalaşma” meselesini de bu bağlamada değerlendirmek lazımdır. “Tokalaşma”ya çözüm seçeneğinden çok “Kürt’ü kandırabilir miyiz” yaklaşımından öte bir anlam yüklemek şimdilik gerçekçi olmayacaktır. İzlemek gerek ama umut bağlamak doğru olmayabilir.
Özgürlük Hareketi, Ortadoğu dinamiklerini değiştirici güce ulaşmıştı. Bölgede var olmak isteyen her güç bir şekilde Kürtlerle ilişkilenme ihtiyacı duymaktadır. Kürtlerle bir diyalog, ilişki kurma dolaylı ya da direkt ihtiyacı her güç için hasıl olmuştur. Bu durum özgürlük akışı için fırsatlar da oluşturuyor. Ancak fırsatlar olmakla birlikte en az onlar kadar riskler de oluşmuştur. Özgürlük Hareketi riskleri minimize edecek ve fırsatları değerlendirecek güç ve kudrete sahiptir. Kürtler, kadın öncülüğünde Öcalan üzerindeki tecridi kıracak, fiziksel özgürlüğünü sağlayarak özgürlüklerini büyük oranda gerçekleştirmiş olacaklardır. Tarihsel veriler bunu gösteriyor. Çünkü Kürtlerin artık 2636 yıl sonra bir ideolojileri vardır, bir düşünceleri vardır ve neyi nasıl yapacaklarını iyi biliyorlar. Sayısız kurumsal yapıları oluşmuştur. Dünya genelinde örgütlü ve halkları etkileyen ve etkilenen bir güce, bir kudrete ulaşmışlardır. Halklar adına çok şey yapabilecek ve güneş gibi parlıyorlar.