Cumartesi Anneleri, Mardin Midyat’ta 25 yıl önce gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra askeri araçla kaçırılan 4 akrabanın akıbetini sordu. İHD İzmir Şubesi de, 1994 yılında Lice’de kemikleri bir dere kenarında bulunan Bahri Budak ile 14 yaşındaki torunu Metin Budak için adalet istedi
Kaybedilen ya da faili meçhul cinayetle öldürülen yakınları için adalet arayışlarını sürdüren Cumartesi Anneleri, 792’nci haftasına ulaşan eylemlerini salgın nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları açıklamayla sürdü.
Eylemde bu hafta 14 Mayıs 1995’de Mardin’in Midyat ilçesi Budaklı köyünde gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan hemen sonra askeri bir araçla kaçırılıp, bir daha kendilerinden haber alınamayan Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir Demir ve kardeşi Şakir Demir’in akıbetleri soruldu.
‘Kemiklerimi getirin’
Eylemde ilk olarak sözü alan Hizni Bilmen’in eşi Şükriye Bilmen, “Kemiklerimizi getirin. Başında bir Fatiha okumak istiyorum. Devlet cenazelerinin nerede olduğunu biliyor. Meclis’e kadar gittim, ancak bir sonuç hala alamadık” dedi.
Dava avukatı Erdal Kuzu da, Mardin’de kaybedilenler JİTEM dosyası kapsamında soruşturulduğunu belirterek, bu 4 kişinin de bundan bağımsız olmadığını söyledi.
‘Bir daha haber alamadılar’
Ardından bu haftaki açıklamayı yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen, 25 yıllık bir cezasızlık dosyası ile karşı karşıya olduklarını söyledi. Çevirmen, 4 ismin kaybedilme öykülerini şöyle anlattı: “4 Mayıs 1995 tarihinde akraba olan bu kişiler Midyat Jandarma Merkez Karakol komutanı Yüzbaşı Hilmi Kahraman tarafından karakola çağrıldı. Bir akrabaları, muhtar ve iki köy azası ile birlikte karakola gittiler. Tanık beyanlarına göre burada karakol komutanı Hilmi Kahraman, ön ismi Ziya olan Başçavuş ve ön ismi Metin olan Astsubay tarafından sorgulandılar. Akşam önce Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir resmi belge imzalatılarak serbest bırakıldılar. Ardından da refakatçi Muhtar ve 3 köylü serbest bırakıldı. Olaya tanık olan köylülerin beyanlarına göre Atuğ, Bilmen ve Demir kardeşler, karakoldan 1 kilometre kadar uzaklaştıktan sonra zorla askeri bir araca bindirilerek götürüldüler. Ertesi gün Budaklı köyü askerler tarafından ablukaya alındı. Evler ağır silahlarla tarandı. Askerler köylüleri ağır biçimde darp etti ve tüm eşyalarını kullanılamaz hale getirdi. Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir eve gelmeyince eşleri Midyat Jandarma Merkez Karakolu’na başvurdular. Kendilerine eşlerinin serbest bırakıldıkları söylendi. Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir’den bir daha haber alınamadı.”
Çevirmen, 2013 yılında savcılık talimatı ile soruşturma kapsamında 4 köylünün akıbetlerinin ortaya çıkarılması ve o gün köyde yaşananları tespit etmek amacıyla Budaklı köyünde bir keşif çalışması gerçekleştirildiğini kaydederek, tanık beyanları ve tespit edilen delillerin olaydan 18 yıl sonra kayıt altına alındığını aktardı. Ancak Diyarbakır’dan Midyat Savcılığı’na gönderilen söz konusu dosyada bugüne kadar bir ilerleme kat edilmedi.
Dede ve torununun failleri soruldu
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi üyeleri de, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle her hafta gerçekleştirdikleri eylemde bu hafta 1994 yılında Diyarbakır’ın Lice İlçesi Yalımlı Köyü’ndeki bahçelerinin bakımını yapmak için evden çıktıktan yıllar sonra kemiklerine bir dere yatağında ulaşılan Bahri Budak (61) ile 14 yaşındaki torunu Metin Budak için adalet talebinde bulunuldu.
Dede ve torununun öyküsünü İHD Şube yöneticilerinden Caner Canlı paylaştı. Lice’nin Yalımlı Köyü’nün 1994 yılında güvenlik gerekçesiyle zorla boşaltıldığını belirten Canlı, köy boşaltıldıktan kısa bir süre sonra 28 Mayıs 1994 tarihinde Bahri Budak’ın 14 yaşındaki torunu Metin ile bahçelerinin bakımını yapmak için köye gittiklerini, ancak ailelerinin kendilerinden bir daha haber alamadığını anlattı.
Kemikler dere yatağında bulundu
Dosyanın 2001 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdığını belirten Canlı, 1 Mayıs 2005 tarihinde köylülerin eski bir dere yatağında bazı kemik parçaları bulduğunu, ATK incelemesinde bu kemiklerin dede ve toruna ait olduğunun belirlendiğini söyledi. Raporda ayrıca, boş kovanlarda yapılan incelemede dede ve torunun G-1 ve G-3 piyade tüfeğinden açılan ateş sonucu öldüklerini ifade ediden Canlı, “Dede ve torunu öldüren mermi kovanlarının MKE yapımı olmasının faillerin adreslerini ortaya çıkardığını” söyledi. 30 Mayıs 2014 tarihinde dosyanın zaman aşımına uğradığını belirten Canlı, AİHM’in “ulusal makamların yeterli ve etkin soruşturma yürütmedikleri” gerekçesi ile Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum ettiğini hatırlattı ve kayıpların bulunması ve faillerin yargılanması mücadelesinden asla vazgeçmeyeceklerini söyledi.
İSTANBUL/İZMİR