24 yıldır cezaevinde olan hasta tutuklu Hazine Alçı, ‘Bunların hukuk ve mantıkla izahı yok. Bize düşman gözüyle bakıldığı için ne yaparsak yapalım suç’ dedi
Cezaevlerinden peş peşe çıkan ölümler Türkiye’de kamuoyunun gözü cezaevlerine çevirdi. Ağır hasta tutukluların bırakılmamasına tepkiler devam ederken ailelerin başlattığı nöbet eylemleri ise sürüyor. Tutsaklar her fırsatta İmralı Adası’nda devam eden ağırlaştırılmış tecridin tüm cezaevlerine sirayet ettiğini ve devletin cezaevlerinde yeni bir konsepti hayata geçirdiğine dair uyarılarda bulunuyor. Cezaevlerindeki hasta tutuklulardan biri de 24 yılı aşkın süredir cezaevinde tutulan Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki Hazine Alçı.
17 yıldır iç protezle yaşıyor
Şırnak’ın İdil ilçesinden olan PKK’li Hazine Alçı, 25 yaşındayken Ermenistan’dan Türkiye’ye teslim edilerek tutuklandı. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) hasta tutuklar listesinde yer alan ve 48 yaşında olan Hazine Alçı, tutuklu olduğu süreci boyunca tecrit ve sayısız hak ihlallerine maruz kaldı. Alçı’nın ateşli silahla yaralanma sonucu sağ bacağında hasar oluşması nedeniyle dizinden kalça bölümüne kadar olan bölümü tamamen parçalandığı için platin yerleştirildi. Hazine bu protezle ömür boyu yaşamak zorunda. Yaklaşık 17 yıldır iç protezle yaşamaya çalışan Alçı’nın kalçası ve dizi arasında da neredeyse hiç kemiği yok.
ATK: Cezaevinde kalabilir
Alçı’nın, 1998 ile 2009 yılları arasında takılan platininin ardından, protezin değişimi kaçınılmaz olunca Ekim 2009 tarihinde Samatya Eğitim Araştırma Hastanesi’nde bacağına yeni bir protez takıldı. Alçı, bu protezi, “Protezden çok inşaat iskelesine benziyor” diye yorumluyor. Alçı’nın protezinin dört bir tarafında 1 santim uzunluğunda çiviler var. Bu çiviler tellerle birbirine ve kürek kemiğine bağlı. Düzenli kontrol ve tedavi olması gereken Alçı’nın sürekli olarak sağlığa erişim hakkı engelleniyor. Alçı’nın tüm hastalıklarına rağmen Adli Tıp Kurumu (ATK) kendisine, “Cezaevinde kalabilir” raporu verdi.
Hazine Alçı, cezaevinde yaşadıkları hak ihlallerine, sürece dair değerlendirmelerine ilişkin Jinnews’ten Marta Sömek’in sorularını yanıtladı.
*24 yıl boyunca çeşitli cezaevlerinde kaldınız. Bu süre zarfında neler yaşadığınızı ve hangi hak ihlallerine maruz kaldığınızı anlatabilir misiniz?
Yaklaşık 24 yıldır cezaevindeyim ve cezaevi demek hukukun gerçekten işlemediği bir yer demek. Nefes almak hariç her ne yaparsan devlet ve cezaevi idaresi için sana ceza verme gerekçesi oluyor, olabiliyor. En son yaşadığımız bir örneği söyleyecek olursam, Ağustos ve Eylül ayında İmralı tecridini protesto eden sloganlar atıp şarkılar söyledik. Hiç kimseye bir zararımız olmadığı halde her birimize ayrı ayrı 3 ay hücre cezası verilmiş. Yine son 6 aydır cezaları bitmiş olmasına rağmen Gülistan Çelik, Roni İnanç ve Leyla Akyıldız isimli arkadaşlarımız bu disiplin cezaları gerekçe gösterilerek tahliye edilmiyorlar. Biz özgürlük ve demokrasi için mücadele eden insanlar olarak söylediğimiz şarkı ve türküler, biz söyleyince suç oluyor ama aynı şarkılar iktidarın tekelindeki medya kanalları ve müzik kanalları Erdoğan için söyleyince suç olmuyor.
Yine Jiyan Erdinç isimli arkadaşımız, yazmış olduğu resimli bir masal kitabını idare kanalıyla ailesine göndermek isterken idare bu kitaba el koydu. Gerekçesi ise sıkı durun çok şaşıracaksınız, bir çocuğun elindeki uçurtma balonunun Kürdistan’ın göğünde bir savaş uçağının kanadına takıldığından bahisle bunun devletin uçaklarına bir suikast planı olarak algıladıklarıymış. İşte cezaevi idaresi edebiyattan bu kadar anlıyor. Bunların hukuk ve mantıkla izahı yok. Bize düşman gözüyle bakıldığı için ne yaparsak yapalım suç.
*Mevcut durumunuzu da merak ediyoruz. Psikolojik ve fizyolojik olarak nasılsınız? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Psikolojik olarak iyi olduğumu düşünüyorum. Neden cezaevinde olduğumu biliyorum ve her gün tıpkı Shakespeare’nin dediği gibi, her gün kendimize gülecek bir neden bularak, yaratarak güne başlıyorum. Sağlık açısından yaklaşık 25 yıldır sağ bacağımda platin-protez var. 2014 yılından beridir bacağımdaki protezde bir gevşeme oluşmuş durumda. 2009’da Samatya’da ameliyat yapılarak protez değişikliğim yapıldı fakat protezin malzemesi o kadar kalitesiz ki (içinde tel çivi her şey var) gevşemesi de bu nedenle olmuştur. Maalesef mevcut koşullarda tedavi koşullarım yok. Çünkü daha önce beni ameliyat eden hastane, “Seni ameliyat edemiyoruz çünkü sen masada kalırsın” dedi. Bunu öleceğim anlamında değil, daha çok bacağımı ve kalçamı toparlayamayacakları şeklinde söylüyorlar. İşte bu nedenle şu an 2 baston kullanıyorum. Zaten doktorlar bir nevi yatağa mahkum olarak yaşamam gerektiğini, baston kullanarak sadece lavaboya gitmek için kalkmam gerektiğini söylediler. Fakat buna rağmen bana ‘cezaevinde kalamaz, kendine bakamaz’ raporu vermediler. Biz böyle bir sorumluluk alamayız bizi aşar” dediler.
Şu an bulunduğum cezaevinde arkadaşlarımın desteğiyle ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum. Tedavi olma ve bunu takip etme hususlarını tamamen gündemimden kaldırmak zorunda bırakıldım. Çünkü sırf muayene olmak için bile olsa hastaneye gidersem dönüşte pandemi gerekçesiyle uzun bir süre tek başıma bir hücrede kalmam gerekiyor. Ama ben kendime tek başıma bakamadığım için hücrede kalmamak için hastaneye gitmiyorum. Bacağım protez olduğundan, alafranga tarzı lavabo kullanmam gerekirken, bulunduğum odada sadece alaturka tarzı lavabo bulunmaktadır. Ayrıca kaldığım odada ranzayı tam pencerenin önünde yapmışlar. Pencereyi açtığımız zaman soğuk oluyor kapatınca da oda havasız kalıyor. Benim yaşadığım bu sorunların aynısını Jiyan Erdinç de yaşıyor. O da aynı hastanede ameliyat olmuştu. Onun bacağı şuan benimkinden çok daha kötü.
*Cezaevlerinde artan “şüpheli ölümleri” nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi tutsaklar üzerinden tecrit ve işkence son süreçlerde yoğunlaştı, tutsaklar intihara sürükleniyor. Hem kendiniz hem de tüm tutsaklar nezdinde bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Neredeyse iki hafta içerisinde beş arkadaş katledildi. Katledildi diyorum çünkü biz katledildiklerini düşünüyoruz. Bununla ilgili şunu söylemek istiyorum, mevcut iktidarın gerçekten 12 Eylül hukukunu bile az gören bir pervasızlıkla muhalif kesimlere yöneldiği bir gerçek ama özellikle halkımıza, halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren tutsaklarına daha da pervasız yönelmektedirler. Bu arkadaşların peş peşe katledilmiş olmalarını aslında hem biz devrimci tutsaklara hem de özgürlük hareketimize bir mesaj içerdiğini düşünüyoruz. Çünkü bu ülkenin İçişleri Bakanı 4 yıl önce, “PKK’yi bitireceğiz, tıpkı Çiller gibi süpüreceğiz, yok edeceğiz, bir daha kimse PKK’nin ismini ağzına alamayacak” demiştir.
Ama öyle olmadı çünkü halkımızın onurlu duruşu, direnişi, harekete sahip çıkışı yine özgürlük gerillasının destansı direnişi, mücadelesi bütün bu kirli politikaları boşa çıkardı. Onlar da tabiri caizse mafyatik tarzlarla intikam almak için, cezaevindeki tutsak devrimcilere yöneldiler. Bunu böyle okuyoruz. O yoldaşlarımız bu halkın çocuklarıydı, ömrünü bu davaya adamışlardı. Kürt halkının özgür, demokratik ve hukuki haklarına sahip olarak kendi vatanlarında özgürce yaşayabilsinler diye bütün ömürlerini mücadeleye verdiler. Bu vesileyle onları saygı ve minnetle anıyorum, onları unutmayacağız, onların hayallerini gerçekleştirme sözümüz var.
*Son olarak bir çağrınız veya iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
İki hafta içerisinde katledilen bu insanlar, bu halkın değerleridir. Onların şahsında halkımızın değerlerini devrimci tutsakları daha güçlü sahiplenme çağrısı yapıyorum. Özel olarak da İmralı tecridi insanlık dışı bir tecrittir, hukuksuz olduğunu söylemiyorum bile. Elbette Avrupa ve CPT de bu konuda gereken sorumluluğu yerine getirmiş değildir. Onların da bu tecritte payları var, onun için tüm onurlu halkımıza çağrım Rêber Apo 70 yaşında bir tutsak ve 23 yıldır tek başına bir hücrede yaşıyor. Artık Kürt halkının bunu kabul etmemesi lazım. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün gerçekleşmesi için herkes elinden geleni yapmalıdır. Aksi durumda tarih bizi affetmeyecektir. 15 Şubat komplosunun yıldönümü yaklaşmaktadır. Onun için bütün insanlığa çağrım, Kürt halkının önderi ve kimliği haline gelen bu özgür tutsağın fiziki olarak da özgürleşmesi için gereken tüm çabayı sarf etmeleridir. Bu temelde herkesin yeni yılını kutluyorum.
HABER MERKEZİ