TİHV, Erdoğan’ın TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı hedef almasının uluslararası hukuk ve yasalar açısından suç olduğunu söyledi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın TİHV ve TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı hedef almasına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanı, ‘terör örgütünden birini TTB’nin başına koydular’ deyince, doğal ve haklı olarak üzerimize alındık. Zira demokratik ve meşru seçimle TTB Merkez Konseyi Başkanı olan Prof. Dr. R. Şebnem Korur Fincancı, herhangi bir terör örgütünün değil, dünya çapında saygınlığı olan vakfımızın yıllardır başkanlığını yapmaktadır” denildi.
Hak savunucuları talimat almaz
İnsan hakkı savunucularının hiçbir ayrım gözetmeksizin insan haklarının herkes için evrensel olduğu ilkesinden yola çıkarak, hak ihlallerine karşı mücadele ettiğinin vurgulandığı açıklamada, “Bu mücadelenin temel ilkeleri ise şiddetsizlik ve bağımsızlıktır. Bağımsızlık ilkesi, insan hakları mücadelesi açısından çok önemlidir. Çünkü Türkiye’nin de altına imza attığı tüm insan hakları belge ve sözleşmelere içkin olan evrensel bir gerçek vardır: uluslararası toplumun insan haklarını korumakla yükümlü kıldığı devletlerin aynı zamanda baş ihlalci olduğu gerçeği. Bu gerçeği hiçbir zaman akıllarından çıkarmayan insan hakları savunucuları, çalışmalarını herhangi bir hükümetten ya da başkaca bir siyasal otoriteden, insan hakları ihlallerine adı karışmış kişi veya kuruluşlardan hiçbir şekilde talimat almadan yürütürler” denildi.
Barışçıl yollarla mücadele
Şiddetsizlik ilkesine dikkat çekilen açıklamada, “Çünkü şiddet her koşulda bir tahakküm ilişkisinin göstergesidir; bir hak ihlalinin ortaya çıktığı her durumda bir tahakküm etme tarzını da görürüz. Bu nedenle yönetme ve zor yetkisini, tahakküm ve şiddete yol açacak şekilde istismar eden devletlerin yol açtığı hak ihlallerini görünür kılmak, itiraz etmek de şiddete karşı olmaktan kaynaklanan bir sorumluluktur. İhlalleri önlemek ve insan haklarına saygıyı yükseltmek isteyen tüm insan hakları savunucuları, savunuculuk faaliyetinin doğası gereği mutlak olarak bağımsızlıklarını korumak ve barışçıl yollar ile mücadele etmek zorundadırlar” ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın devamında, şunlar kaydedildi: “Devletin eylemlerini denetlemekle görevlendirilmiş olan ama başkanı dahil tüm üyeleri doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanan ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanuna tabi kişilerin oluşturduğu Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) gibi bağımlı ve güdümlü insan hakları kuruluşlarının işlevsizleştirilmesinin ve sivil toplumu denetim altına alma çabalarının ardında da bu denetimden muaf olma arzusu yatmaktadır. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı’nın bilimsel ve örgütsel bağımsızlığını yıllardır büyük bir kararlılıkla koruyan, Türkiye’nin en önemli meslek ve sivil toplum örgütlerinden biri olan TTB’nin Merkez Konsey seçimini ‘sivil topluma el koyma hadisesi’ olarak tanımlaması oldukça manidardır.
Fincancı hak savunucusudur
Gelelim sevgili başkanımız Şebnem Korur Fincancı’ya; yukarıda dile getirilen şiddetsizlik ve bağımsızlık dahil insan hakları savunuculuğunun evrensel ilkelerini içselleştiren gerçek bir hak savunucusu olduğu için yıllardır vakfımızın başkanıdır. Bilimsel birikimi ve uzmanlığı sadece tıp alanında değil, insan hakları alanında da dünya çapında kabul ve saygı görmektedir. O nedenledir ki uluslararası toplum, Bosna’da toplu mezarların açılması ve Avrupa’nın göbeğinde yaşanan soykırım gibi bir utancın ortaya çıkarılmasında sorumluluk almasını istemiştir. O nedenledir ki, Ortadoğu trajedisinin yaşandığı Filistin ve İsrail’de işkenceye maruz kalan binlerce Filistinlinin, Bahreyn’de işkence sonucu yaşamını yitiren gencin sesi olabilmiştir. O nedenledir ki, AİHM işkencenin belgelenmesi ve raporlanması için sevgili başkanımızın yazarlarından biri olduğu İstanbul Protokolü’nü devletlere ısrarla işaret etmektedir.
Evet, Mavi Marmara gemisinde yaşanan ihlallerin belgeleyicisi olmak, Abu Gharib’de işkence görenlerin hayata tutunmalarını sağlamak, dünyanın neresinde olursa olsun hakikati ama sadece hakikati savunmak sağlam bir ahlaki ve ilkesel duruşu ve mutlak anlamda bağımsız olmayı gerektirir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın dün partisinin grup toplantısında sarf ettiği kabul edilemez ifadeler, hem sevgili başkanımızın hem de vakfımızın insan hakları savunuculuğu faaliyetlerini engellemeye yönelik tehdit ve baskı niteliğindedir. Yani uluslararası hukuk ve yasalarımız açısından suçtur. Gereği için ilgili makamları göreve davet ediyoruz.”
HABER MERKEZİ