Yeni bir yıla girdik ve bütün gündemler artık 2023 seçimlerine bağlı duruma geldi.
Ülkedeki büyük yoksullaşma, işsizlik, emekli maaşları, hukuksuzluk ve yargı üzerindeki iktidar vesayeti gibi birçok konu artık seçimlerle birlikte ele alınmakta ve toplumun geniş kesimlerinde büyük bir kaygılı bekleyiş kendisini göstermektedir.
Kimine göre seçimler her şeyi çözecek kimine göre ise bu yıkım ve enkaz bir seçimle halledilecek kadar hafif değil.
Aslında toplumsal yaşama büyük bir umutsuzluk egemen olmuş durumda. Seçimler belki her şeyi çözemeyecek ancak toplumu kuşatmış olan bu umutsuzluk dalgasının dağıtılması için 2023 seçimlerinin önemli bir yerde durduğunun altını kalın bir şekilde çizmek gerekiyor.
Onun için 2023 seçimleri sadece sandıkla tercihlerimizi oylayacağımız bir seçim değildir. Önümüzdeki seçimler esas olarak bir süredir bütün bir toplum olarak yitirdiğimiz gelecekle ilgili yeniden güzel hayaller kurabilmenin olanaklarını çoğaltma ihtimali olan bir seçim olacaktır.
2023 Türkiye’sinin en temel hedefi bu çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun asli faili olan bugünkü iktidarın toplumdan tekrar rıza üretebilmesine geçit vermemektir. Brezilyalıların tabiriyle, belki bu seçim bize cennetin kapılarını açmayacak, ama cehennemin kapılarını kapatarak bütün topluma derin bir nefes aldıracaktır.
Dolayısıyla atı arabanın önüne koymadan değişik aşamalardan geçecek olan hedefleri sıraya koymak ve her bir başarının ardından sonrasındaki başarı hikayelerinin peşinden koşmamız gereken bir uzun maratona girmiş durumdayız.
Bugünkü zulüm düzeninden kötülük yönetiminden kurtulmak günün en önemli meselesi. Elbette bu iktidarın gidişiyle başta Kürt meselesi olmak üzere toplumun temel meselelerinde büyük bir değişim gerçekleşmeyecek. Ancak bu iktidarın gidişiyle büyük toplumsal değişim ve dönüşüme giden yolda demokratik ve normal bir iklimin olanakları açığa çıkacak.
O nedenle 2023 seçimlerini sadece bir seçim olarak görmeden bu çoklu kriz ve çelişkiler içinden ancak birden fazla hedefi iç içe geçirerek çıkabiliriz. Bir yandan mevcut iktidarın bu ucube sistem sayesinde kurmaya çalıştığı düzeni yenilgiye uğratmak ancak bütün başarı hikayesini Cumhurbaşkanlığı üzerinden öngörmemek gerekecek.
Aynı zamanda Emek ve Özgürlük güçlerini Meclis’e en güçlü şekilde taşımak ve sokağın sesiyle siyasetin gücünü örtüştürerek ilerlemek önemli. Cumhurbaşkanlığı’nda belki çok ilkesel bir birlik ve içimize sinecek bir ortaklaşma sağlanamayacak. Destek verilebilecek ve toplumun farklı kesimlerini iktidar karşısında kısmen temsil edecek bir cumhurbaşkanı adayına yoğunlaşmak ve parlamento için geleceğimizi inşa etmemizde önemli bir duruşu ortaya koyacak Meclis grubu için odaklanmamız gerekiyor.
Hiç kimsenin bugün için ideolojik öncelikleriyle davranmadığı ancak iktidar değişikliği sonrasına dair demokratikleşme açısından kendi ideolojik ve politik öncelikleriyle sahada olduğu, ayrıştıran değil birleştiren bir seçim dönemi bizi bekliyor.
Tekrar hatırlatmak gerekirse sadece bir seçim değil, toplumun demokrasiden özgürlüklerden yana tutum beyan ettiği yeni bir toplumsal duruş bu seçimde açığa çıkabilirse sonrası bizim becerimize politik basiretimize ve politik hattımızın gücüne bağlı sonuçlar olacaktır.
Bugün sistemin farklı çizgilerini ifade eden iki ittifak bloku dışında Emek ve Özgürlük İttifakı toplum için kutup yıldızı olabilir, üçüncü bir yolun inşası için önemli sonuçlar üretebilir. Yapılması gereken en önemli şey 2023 seçimlerinde hangi sonucu almak istediğimizin doğru tanımlanmasıdır.
Bugün bu sistemden şikayetçi olan, eşitsizliğe, adaletsizliğe uğrayan toplumsal kesimlerin taleplerini içeren ve beklentilerine yanıt üreten bir hareketin başarılı olacağını ve demokratik bir Türkiye’nin inşasında rol oynayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Kadınların, gençlerin, emekçilerin, yaşam alanları talan edilen ekolojistlerin, Kürtlerin, Alevilerin talepleriyle 2023 seçimlerini birleştiren bir politik hattın, ülkenin geleceğinin inşa edilmesinde daha büyük bir etkisinin olacağını görmek gerekiyor.
2023 seçimlerindeki temel strateji bugünkü cehennemden çıkıştır. Bu seçimlerin sonucuyla yüz yıllık demokrasiden yoksun Cumhuriyet’in bir günde değişeceğini umut ederek değil, yeni bir Demokratik Cumhuriyet’in inşasında ilk tuğlaların doğru yere dizilmeye başladığını görebiliriz belki.
Dolayısıyla an itibarıyla temel hedef, bir kötülük düzenine dönüşmüş olan bugünkü iktidar anlayışını yenilgiye uğratmak ve bundan sonra iktidarı devralacak olanlara da hangi yoldan yürürlerse yenilmeye mahkûm olduklarını göstermektir.