TÜBİTAK’ın 2004’te yayınladığı Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi’nde
Cumhuriyet’in 100. yılı için sosyoekonomik hedefler vizyonu şöyle belirlenmiş:
* Bölgesinde ve dünyada adil ve kalıcı bir barışın tesisi için çaba gösteren;
* Demokratik ve adil bir hukuk sistemine sahip;
* Yurttaşları ülkelerinin geleceğinde söz ve karar sahibi;
- Sağlık, eğitim ve kültür gereksinimlerinin karşılanması devlet tarafından güvence altına alınmış;
- Sürdürülebilir gelişmeyi gözeten; gelir dağılımı dengeli;
* Bilim, teknoloji ve yenilikte yetkinleşmiş; üreten; net katma değerini kendi beyin gücüne dayanarak artırabilen bir TÜRKİYE…
AKP’nin 2012 yılında hazırladığı 2023 Vizyonu’nda belirlenen bazı hedefler ise şöyle:
* Gayri Safi Yurtiçi Hasıla büyüklüğü bakımından dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer almak,
* Enflasyon ve faiz oranlarını kalıcı biçimde düşük ve tek haneli rakamlara indirmek,
* İhracatımızı 500 milyar dolara ulaştırmak,
* Kişi başına milli gelirimizi 25 bin dolara yükseltmek,
* En az 2 trilyon dolarlık bir ekonomi büyüklüğüne ulaşmak,
- İşsizlik oranını yüzde 5’e indirmek, istihdam oranını da en az yüzde 50’ye yükseltmek,
2023 yılının yani Cumhuriyet’in 100. yılının son günlerindeyiz; bundan 15-20 yıl önce bugünler için tahayyül edilen Türkiye ile bugün yaşadığımız Türkiye arasında -hem ekonomik hem de siyasal ve demokratik hedefler bakımında- devasa bir uçurum var. 2023 Türkiye’si sadece bugünlere dair geçmişte hazırlanan çeşitli vizyon belgelerindeki hedeflerin değil, bu hedeflerin belirlendiği dönemlerin de çok gerisinde.
Refaha çıkması hedeflenen halk bugün karnını doyurabilirse, başını sokabileceği bir çatı bulursa kendini şanslı sayıyor. “Özgürlükçü demokrasi anlayışıyla kamusal alanda yönetime katılabilecekleri” vadedilen yurttaşlar, ülkeyi yönetenler hakkında yazdıkları üç cümlelik sosyal medya mesajı nedeniyle bir gece vakti evlerinin basılması endişesiyle yaşıyor. “Anayasa Mahkemesi’ni Türkiye İnsan Hakları Mahkemesi’ne dönüştürerek vatandaşımızın hak arama mücadelesinde çok önemli ve yeni bir kapı açtık” diyenler bugün Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımıyor. “Anadilde savunma konusunu yasal bir düzenleme ile sorun olmaktan çıkaracağız, vatandaşlarımızın anadillerinde kamu hizmetlerine erişimlerinin sağlanması çalışmalarına hız vereceğiz” diyenler bugün Meclis kürsüsünde, hastanede, adliyede, okulda, kışlada, mahpushanede Kürtçeyi, Süryaniceyi vb. dilleri hazmedemiyor.
AKP, yıllarca 2023’ü hedef göstererek iktidarı için bir başarı hikayesi yaratmaya çalıştı. Toplumun önemli bir kesimini buna inandırdı da. Bu hikayeye göre AKP, Osmanlı’dan miras kalan, Cumhuriyet Dönemi boyunca da süren, siyaset kurumu üzerindeki üniformalı/sivil ve derin/sığ devlet vesayetine son verecek, “açık toplum” söylemiyle toplumu siyasetin öznesi haline getirecekti. Her türlü insan hakkı ihlalinin, ötekileştirme, ayrımcılık ve dışlama uygulamalarının sona ermesi için mekanizmalar oluşturulacak, haklar kurumsal koruma altına alınacaktı.
Olmadı, olamadı! Cemaatler, tarikatlar, yandaş çıkar çevreleri siyasetin yeni öznesi olurken toplum, ayrıştırma ve kutuplaştırmayla yönetilmeye çalışılan nesne olma konumundan kurtulamadı. Eski vesayet kurumlarının yerini önce yeni özneler aldı; daha sonra eskiler de kaldıkları yerden -yenilerle birlikte- siyaseti yönlendirmeyi sürdürdü. İttihat ve Terakki’den buyana gelen ötekileştirmeye, ayrımcılığa dayalı müesses nizam devam etti. Yaratılmak istenen hikayenin de “masal”dan ibaret olduğu çok geçmeden açığa çıktı.
Masalı açığa çıkaran, Gezi Direnişi ve HDP’nin IŞİD’ın Kobane kuşatması karşısında AKP’nin tavrına gösterdiği tepki oldu. Bu nedenle AKP, Gezi ve Kobane davalarını intikam davası olarak gördü ve insan haklarını, kent hakkını savunan onlarca kişiyi yıllardır tutsak ediyor. Ama onlarca değil, onbinlercesi de tutsak edilse gerçeklerin üzeri örtülemiyor. Çünkü artık gerçek, açlıkla, yoksullukla, sosyal hakların, insan haklarının açık biçimde ihlal edilmesiyle; pandemide, depremde yüzbinlerce insanın can vermesiyle kendisini gösteriyor. Gerçekler görünür oldukça despot daha da despotlaşıyor; nefes almak daha da zorlaşıyor.
Ve işte vizyonların yılı 2023 böyle geçip gidiyor.