Anadilde eğitim, sağlık alanında yaşanan sorunlar, onlarca kişinin hayatını kaybettiği ‘önlenebilir kazalar’, mültecilere ve öteki kesimlere yönelik ırkçı saldırıların gölgesinde geçen 2022 yılında Türkiye’de değişen bir şey olmadı
Ercan Kaplan
Dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 pandemisinin yansımaları ile başlayan 2022 yılında ırkçılık ve hak ihlalleri de artarak devam etti. Anadilde eğitim konusunda adım atmayan iktidar, “tekçi eğitim” sistemine devam ederken, Kürtler yaşamın birçok alanında anadillerini konuştukları için saldırıya uğradı. Öyle ki bu durum TV programlarında Kürtçe konuştuğu için sesinin kısılmasına kadar vardı. Bunların yanı sıra toplumun farklı kesimlerine yönelik ırkçı uygulamalar da artarak devam etti. Mültecilere yönelik saldırıların hız kaybetmediği 2022 yılında yüzlerce mülteci sınırlarda katledildi.
Yine pandemi döneminde “beyaz önlüklü kahramanlar” olarak adlandırılan sağlıkçılar da 2022’de iktidarın politikalarından payını aldı. “Sağlıkta dönüşüm programı” adı altında hastanelerde yürütülen “performans” gibi uygulamalar yüzünden doktorlar ve sağlık çalışanları nefes alamaz durumu gelirken, yurttaşlar ise aylarca uğraşıp bir randevu almaya çalıştı.
Sağlık sistemi çatırdıyor
2022 yılı boyunca sağlıktaki ciddi sorunlar ekonomik krizle birlikte katlanarak devam etti. Ağrı kesici, ateş düşürücü, antibiyotik, tansiyon, kanser ve kan sulandırıcı gibi 650’den fazla ilacın temininde sıkıntı yaşandı. Bakanlık, buna karşı sadece “eczane ve depoları denetleme” adımı attı.
Doktorlar yurt dışına gitti
Derinleşen ağır çalışma koşullarına karşı sağlıkçılar çözüm olarak mesleklerinden vazgeçmeyi ya da özel hastanelerde çalışmayı seçti. Bunun yanında Türk Tabipleri Birliği (TTB) verilerine göre 2022’nin ilk 11 ayında 2 bin 417 doktor yurt dışına çıktı. Sağlık sistemindeki sorunlar nedeniyle yaşanan istifalar doktor sayısındaki düşüşü arttırdı.
En az 400 saldırı
Sağlık çalışanlarına dönük şiddet ise artarak devam etti. Sağlık emekçileri görevleri başında hasta yakınları tarafından saldırıya uğrayıp yaralandı ve katledildi. Sağlık emekçilerinin sağlıkta şiddete yönelik önlem çağrıları dikkate alınmazken Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Sağlık-Sen) verilerine göre 2022’in 11 ayında en az 398 sağlık emekçisine fiziki saldırı gerçekleşti. Saldırıları gerçekleştiren 464 saldırgandan 198’i hakkında hiçbir işlem yapılmazken, sadece 91 saldırgan tutuklandı. Temmuz ayında Konya Şehir Hastanesi’nde görevli Dr. Ekrem Karakaya, görevi başındayken bir hasta yakını tarafından katledildi; İstanbul Necmi Kadıoğlu Devlet Hastanesi’nde hasta yakınlarını “Sessiz olun” diye uyaran güvenlik görevlisi Tuğrul Okudan saldırıya uğrayarak öldürüldü; ağustos ayında Afyon’da kentin tek hematoloji hekimi, bir hasta yakınının CİMER’e yazdığı şikayet dilekçesinde şiddet ve tehdit içerikli ifadeler kullandığı gerekçesiyle “Öldürülme endişesi taşıyorum” diyerek istifa etti.
Dêrik Katliamı
Sağlıkta yaşanan sıkıntılar bir yana “önlenebilir kazalar” nedeniyle de yüzlerce yurttaş hayatını kaybetti. Merdîn Dêrik ilçesi girişinde 20 Ağustos’ta akşam saatlerinde Cengiz Holding’e ait Eti Bakır Fabrikası’ndan yük taşıyan iki TIR katliama neden oldu. Bölgede yaşanan trafik kazasından sonra yurttaşlar yaralıların yardımına koştu. Bu sırada Cengiz Holding’e ait Eti Bakır Fabrikası’ndan gübre taşıdığı öğrenilen bir TIR yokuş aşağı halkın arasına daldı. 21 kişi yaşamını yitirdi. İki kaza arasında 35 dakikalık zaman aralığında hiçbir önlem alınmadığı ortaya çıkarken kazadan sonra Dêrik-Mazıdağı çevre yolunun ETÜT çalışması ve projelendirmesi bitmesine rağmen 18 aydır çalışmalara başlanmadığı öğrenildi.
Görüntüler Soylu’yu yalanladı
Olayın ardından görgü tanıkları olayda 3’üncü bir TIR’ın daha lastiklerinin patladığını ve son anda durdurulduğunu belirtmişti. Buna karşılık İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Mardin Valiliği, “3’üncü TIR yok” iddiasında bulunmuştu. Mezopotamya Ajansı (MA), görgü tanıklarının bahsettiği 3’üncü TIR’ı görüntülemişti. Tonlarca gübre ile yol kenarında bekleyen TIR’ın zorlukla durabildiği asfalt izlerinden anlaşılırken, bir lastiğinin patlak olduğu görülmüştü. Bunun yanı sıra diğer lastikleri de aşırı şekilde aşınmış halde olan TIR’ın bir lastiğinin ise yırtılmış halde olduğu görüldü. Aynı gün Dilok’ta (Antep) meydana gelen kazada ise 16 kişi hayatını kaybetti, 21 kişi ise yaralandı.
‘Barınamıyoruz’
Öte yandan ekonomik krizin faturası ise halka çıkartıldı. Büyük emekler vererek üniversiteyi kazanan öğrenciler, geldikleri kentlerde barınabilecekleri yurt bulmadı. Fahiş kira fiyatları nedeniyle ev de kiralayamayan öğrenciler, “Barınamıyoruz” şiarı ile eylem başlattı. Günlerce parklarda kalan öğrencilere çok sayıda milletvekili destek verirken, iktidar bu konuda susmayı tercih etti.
Aleviler boyun eğmedi
Bunun yanı sıra Aleviler de bu ırkçı ve ayrımcı politikalardan payını aldı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 9 Kasım’da Resmi Gazete’de yayınlanan kararnameyle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulması kararı verildi. Alevi toplumu, kontrol altına alma ve asimilasyon olarak gördüğü bu kararı alanlara çıkarak protesto etti. Yılın son günlerinde İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Yenikapı’da bir araya gelen Aileviler, düzenledikleri “Büyük Alevi Kurultayı” ile iktidara bir kez daha seslendiler. Cemevlerinin ibadethane statüsünün kabul edilmesi, zorunlu din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tasfiyesi, Madımak’ın “utanç müzesi” yapılması, Alevilere dönük katliamlarla yüzleşilmesi, Alevi yerleşim yerlerinin isimlerinin değiştirilmesinden vazgeçilmesi ve değiştirilen yerlerin isimlerinin iade edilmesi, Alevi inancında özel yeri olan günlerin resmi tatil edilmesi ile tüm bu hakları güvence altına alan yeni bir anayasanın yapılması taleplerini sıralayan Aleviler, bir kez daha “Devletin Alevi’si olmayacağız” diye haykırdılar.