Koronavirüsü fırsata çeviren erkek egemen yönetimler, 2020’de baskıcı ve cinsiyetçi politikalarını daha da arttırdı. Fakat yılı bitirirken aklımızda yer eden baskıcı politikalar değil, kadınların verdikleri mücadele oldu
Kadınlar 2019’u Şili’den başlayan Las Tesis danslı eylemlerini tüm Türkiye’ye yayarak bitirmişti. Polis şiddetiyle gözaltına alınmaları dahi onları sokaklara çıkarak ‘Tecavüzcü sensin’ demekten alıkoyamadı. Bu güçlü eylemler nedeniyle kadınlar hakkında açılan davalar 2020 yılına sarkarken, kadınlar farklı yöntemler, kampanyalar ve eylemlerle sokakları mesken etti. Erkek-devlet şiddetini ifşa eden ve güçlü bir mücadele veren kadınlar, 2020 yılına da bu gücün verdiği moralle girdi.
Kadın aleyhine kararlar
Türkiye’de 2020 yılı, Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını tehlikesinin gölgesinde başladı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar alanlara çıktı. İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır ve Kayseri gibi birçok kentte eylem yapan kadınlar şiddete, krize, savaşa, eşitsizliğe, kazanılmış haklarına yönelik saldırılara karşı tepkilerini dile getirdi. 8 Mart’tan hemen sonra, 11 Mart’ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronavirüs salgınının Türkiye’ye de ulaştığını ve kısmi karantina ilan ettiklerini açıkladı. Bu açıklamanın ardından alınan tüm kararlar başta kadınlar olmak üzere işçilerin, sağlık çalışanlarının ve yoksul halkın aleyhine işletildi.
Salgında şiddet arttı
Koronavirüs tedbirlerinin en ağır yükünü kadınların sırtına yıkan AKP-MHP iktidarı, şiddeti ve kadın cinayetlerini arttıran uygulamalarla da bu yükü daha da ağırlaştırdı. Koronavirüs salgınını bahane ederek nisan ayında ceza infaz yasası çıkaran erkek egemen iktidar organize suç örgütlerini, çocuk tecavüzcüleri ile kadın katillerini serbest bıraktı. Cezaevlerinde düşüncelerinden dolayı tutuklu olan muhalif kesim, özellikle de Kürt siyasetçiler ise kapsam dışı bırakıldı.
Ardından yine nisan ayında kadın örgütleri, karantinada kadınların şiddete uğrama oranlarının arttığını açıkladı.
İstanbul Sözleşmesi hedefte
Kadınların evlerde şiddete uğramalarının yolunu açan ve ceza infaz yasasıyla serbest bıraktığı şiddet zanlılarının şiddete bıraktıkları yerden devam etmelerini sağlayan AKP yetinmedi, kadınların şiddete uğramalarına karşı önleyici mekanizmalar içeren İstanbul Sözleşmesi’ni de hedef aldı. 2 Temmuz’da AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi hakkında, “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” dedi. Bu açıklamaya büyük bir tepki ve eylemlilikle cevap veren kadınlar, birçok kentte bir araya gelerek platformlar kurdu ve İstanbul Sözleşmesi’nin derhal uygulanmasını istedi.
Şüpheli ölümlere örtbas
Tüm bu gelişmeler yaşanırken kadınların şüpheli ölüm oranlarında büyük bir artış yaşandı. Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan şüpheli kadın ölümlerinin çok büyük bir kısmının ardında erkek şiddetinin olduğu yine kadın örgütlerinin ısrarlı araştırmalarıyla ortaya çıkarıldı. Özellikle Kürt kentlerinde yaşanan şüpheli kadın ölümlerinin üstü ‘intihar’ denilerek kapatıldı ya da açılan soruşturmalar etkin şekilde yürütülmeyerek sürüncemede bırakıldı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre; 2020’nin Ocak ile Kasım ayları arasında, yani sadece 11 ayda 150 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti.
Üniformalı şiddet
Kadınlara yönelik şiddet, cinayetler, tecavüz saldırıları Türkiye’nin genelinde gerçekleşse de kuşkusuz Kürt kentlerinde bu saldırıların bir kısmı uzman çavuşlar, polis ve korucular eliyle uygulandı. Kürt siyasetçilerin sık sık “özel savaş politikaları” diyerek dikkat çektiği çocuk ve kadınlara tecavüz saldırıları devlet tarafından 2020’de de devam ettirildi. Suç işleyen birçok uzman çavuş ve polis devlet tarafından korundu, kollandı. Kürt çocuk ve kadınlarına yönelik özel olarak uygulanan bu savaş politikalarına karşı Kürt kadınlarının başlattığı protestolara Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar da destek verdi.
Mücadeleci kadınlar
Her dönem “makbul” olmayan, mücadele veren, direniş gösteren kadınları hedef alan iktidar, 2020’de de bu saldırılarına devam etti. Bölgede şiddete karşı etkin bir mücadele yürüten Rosa Kadın Derneği, Tevgera Jinên Azad, HDP, DBP’den kadınlar ile gazeteci kadınlara kadar pek çok kadını gözaltına alan ve tutuklayan iktidar, yine de kadınlara geri adım attıramadı.
Çocuklar güvende değil
Şüpheli ölümlerin yanı sıra 2020’de çocukların cinsel istismarları da had safhaya ulaştı. Okullardan, evlerden, devlet yurtlarından, kuran kurslarından ve sokaklardan çocuklara cinsel saldırılarda bulunuldu. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun, 23 Nisan’da açıkladığı Çocuk Yaşam Hakları İhlalleri Raporu’na göre; 2006-2019 yılları arasında çocuklara yönelik cinsel istismar suçları 10 kat arttı. Yargıda, 2006 yılında çocuk istismarıyla ilgili 2 bin 337 karar verilirken, bu rakam günümüzde 21 bin 518’i geçti.
Cinayet değil cinskırımı
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, her yıl olduğu gibi 2020’de de kadın cinayetleri oranlarında azalma olduğu iddiasını yineledi. Kadın örgütleri ise ortaya koydukları verilerle Soylu’nun iddialarının asılsız olduğunu ortaya koydu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2020 Ocak-Kasım arası verilerine göre; 239 kadın erkek şiddetiyle hayattan koparıldı.
‘Direnişimiz sizden büyük’
2020’de kadınlara yönelen erkek-devlet şiddeti ile cinsiyetçi politikaları yukarıda ana başlıklarla ele aldığımız şekliyle ifade etmek elbette ki mümkün değil. Fakat şöyle bir dönüp geriye baktığımız zaman asıl öne çıkan tablonun kadınların müthiş direnişi ve mücadelesi olduğunu görüyoruz. Kadınların bu mücadelelerinden biri de 2020’nin sonuna damga vurdu. “Konuş bitsin”, “Uykuların kaçsın” etiketleriyle sosyal medyadan başlatılan taciz ifşaları, tacizci erkeklere çeşitli yaptırımlar uygulanmasıyla büyük bir başarıya ulaştı. Dolayısıyla kadınlar özsavunmaları, örgütlenmeleri, mücadele ve direnişleriyle erkek egemen dünyayı ters yüz etti. Geride bıraktığımız yılı, “Direnişimiz sizden büyük” diyen kadınların eylemlerini derleyerek bitirelim istedik.
Gülistan ve Nadira’ya ne oldu?
2020’nin Ocak ayında şüpheli şekilde kaybolan Gülistan Doku ile 2019’da AKP’li Şirin Ünal’ın evinde şüpheli şekilde yaşamını yitiren Nadira Kadirova’yı kadınlar sormaktan hiç vazgeçmedi. Her eylemlerinde Doku ve Kadirova’yı gündeme getiren kadınlar, şüpheli şekilde kaybolan her kadının akıbetini aydınlatacaklarını ve faillerinin cezalandırılması için mücadele edeceklerini vurguladı.
25 Kasım’da direnişin rengi kadındı
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü için Kürt kadınlar kasım ayının başından itibaren sokaklara çıkmaya başladı. 25 Kasım’da Türkiye’nin hemen hemen her kentinde protestolarla final yapan kadınlar, erkek-devlet şiddetine karşı örgütlenmeye ve mücadele etmeye devam edeceklerini ilan etti.
Türkiye’deki bütün kadın örgütleri ile kurumlarının yer aldığı İstanbul Kadıköy’deki final ise polisin engellemelerine rağmen büyük bir katılımla gerçekleştirildi.
‘Uzman çavuş Musa Orhan tutuklansın’
Kürt kentlerinde uzman çavuşların, polis ve korucuların çocuk ve kadınlara cinsel saldırıları 2020’de de artarak devam etti. Bu saldırıya uğrayanlardan biri de uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüz edip ölüme sürüklediği 18 yaşındaki İpek Er’di. Musa Orhan’a ceza verilmemesine bu kez ses çıkaran, itiraz eden sadece Kürt kadınları olmadı. Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınlar da “Uzman Çavuş Musa Orhan tutuklansın” pankartıyla çeşitli eylemler gerçekleştirdi, iktidara tepki gösterdi.
Taciz ifşaları çığır açtı
Yılın sonunda “Susma bitsin”, “Uykularınız kaçsın” etiketiyle sosyal medyada başlatılan taciz ifşaları, müthiş bir etki yarattı. Edebiyat dünyasından Hasan Ali Toptaş’ın 20 kadına uyguladığı tacizlerin açığa çıkarılmasıyla başlayan ifşalar yargı, medya, siyaset gibi birçok çevreden erkeklerin tacizlerinin açıklanmasıyla devam etti. Taciz ifşalarının ardından tacizci erkeklere getirilen yaptırımlar ise kadın mücadelesinin gücünü ortaya koyar nitelikteydi.
TJA ‘Em xwe diparêzin’ dedi
Tevgera Jinên Azad (TJA), eylül ayında “Em xwe diparêzin” (Kendimizi savunuyoruz) sloganıyla bir kampanya başlattı. Kampanyanın startı başta Diyarbakır ve İstanbul olmak üzere onlarca kentte kadınların katılımıyla verildi. Devletin yarattığı tecavüz zihniyetine, İmralı’dan başlayarak tüm topluma yayılan tecrit politikalarına, kadın cinayetlerine, çocuk istismarı ile anadile ve kültürel soykırıma karşı farkındalık yaratıp özsavunma geliştirilmesine olanak sağlaması planlanan kampanya, onlarca eylem ve etkinlikle hayata geçirildi. 2021 yılında da devam edecek olan “Kendimizi Savunuyoruz” kampanyasında TJA’lı kadınlar ev ev, köy köy dolaşarak kadınlarla bire bir görüşmeler gerçekleştirdi.
8 Mart: Özgür yaşam için isyandayız
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, Diyarbakır’dan İstanbul’a Ankara’dan İzmir’e Batman’dan Kayseri’ye kadar birçok kentte sokağa çıkan kadınlar, mücadeleyi büyüteceklerini ilan etti. Yaptıkları açıklamalarda kadınlar, “Şiddeti körükleyenlere, kadın katillerini aklayanlara, kadın ve çocukların hayatları pahasına savaş çıkaranlara, bizi yoksulluğa ve işsizliğe mahkum eden, krizi yaratanlara yanıtımız, dayanışmayla büyüttüğümüz mücadelemizdir! Eşit ve özgür bir yaşam için biz kadınlar isyandayız” denildi.
Kadın mücadelesi her yerdeydi
Haziran ayında, Kürt kentlerinde çocuk ve kadınlara yönelik saldırılara karşı kampanya başlatan HDP Kadın Meclisi, “Bir yerde bir saldırı varsa ona karşı verilecek en büyük özsavunma örgütlülüktür. Bu yüzden örgütlülüğümüz ve sesimizi yükseltmek için ‘Kadınlar her yerde’ diyoruz” açıklamasını yaptı. Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’un yanı sıra birçok kentte kampanyanın startını veren HDP Kadın Meclisi, “İstismara, infaza, kayyıma karşı biz varız, kadın mücadelesi her yerde” sloganıyla hareket etti. 1 ay süren kampanyada ilk hafta “çocuk istismarı”, ikinci hafta “infaz yasası”, üçüncü hafta “kayyum”, son hafta ise “kadına yönelik şiddet ve katliamlar” başlıklarında onlarca eylem ve etkinlik gerçekleştirildi. Büyük ilgi gören kampanya, kadınlara güç verdi.
Sözleşmeden vazgeçmediler
İktidarın 21 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alan sözleri, Türkiye’nin pek çok kentinde kadınları sokağa döktü. Kadınlar, eşitlik haklarının güvenceye alınması ve şiddete karşı korunması için önemli bir uluslararası belge olan İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmek istenmesine karşı günlerce alanları terk etmedi. “Haklarımızı mücadele ederek kazandık, vazgeçmeyeceğiz” diyen kadınlar, 2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alan tartışmaların son bulmasını, Sözleşme’nin tam ve etkin şekilde uygulanmasını talep etti.
İstismar affına geçit verilmedi
Koronavirüs salgınının Türkiye’yi etkisi altına almasını fırsat bilen ve önlem almak yerine hayata geçirmek istediği baskıcı ve cinsiyetçi yasa taslakların bir bir gündeme getiren iktidar, 2016 yılında da gündeme getirdiği “evlilik yoluyla tecavüzcülere af” tasarısını tekrar dile getirmeye başladı. Buna karşı kadınlar çok büyük bir hızla hareket ederek örgütlendi ve TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu’nu oluşturdu. 300 kadın örgütünün içinde yer aldığı 150 sivil toplum örgütünün de destek verdiği Platform, 11 Temmuz’da 33 kentte eylem yaparak iktidarın istismar tasarısına izin vermedi.