Geride bırakacağımız 2018 yılının baskı ve şiddet uygulamaları nedeniyle haklar açısından ‘kara bir yıl’ olduğunu belirten HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 2019 yılının demokrasi ve barış için yeni bir fırsat olduğunu ve geniş bir güç birliği ile Türkiye halkları için mücadele yılı olacağını söyledi
Hikmet Tunç/Jinnews-Van
Kürtler başta olmak üzere tüm muhalif kesimlere yönelik yoğun baskı, gözaltı, tutuklama ve müdahalelerin olduğu 2018 yılını değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 2019 yılının ise hem demokratikleşme hem barış meselesinde hem de Türkiye’nin özgürlükleri meselesinde yeni bir fırsat olduğunu söyledi. AKP-MHP ittifakının Kürt ve muhaliflere yönelik baskılarını “Türklük krizi” olarak nitelendiren Buldan, iktidara karşı çıkan her kesime yönelik bir sindirme ve biat ettirme yöntemi uygulanmaya çalışıldığını söyledi. Buldan, “Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Olağanüstü Hal’in (OHAL) ilan edilmesiyle birlikte demokratik siyasetin tasfiyesine yönelik başlayan süreçle birlikte siyasetçilerin tutuklanması, belediyelere kayyım atanması yine Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) özellikle kamudan tasfiyelerin başlaması bütün bu süreç aslında AKP Hükümeti’nin hem Kürt hem de muhalif kesime ciddi bir şekilde yönelmesinin bir göstergesidir. Fakat şunu da ifade etmek lazım tabi sadece HDP ve Kürtlere değil aynı zamanda Türklerin dışındaki kesimlere de, Kürtlerin dışındaki kesimlere de ciddi bir yönelim var. Aynı zamanda Türkiye’nin dışında özellikle Ortadoğu’da Suriye merkezli Kürt halkının kazanımlarına yönelik ciddi bir müdahale söz konusu oldu.
Bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman ben Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu AKP-MHP ittifakının 7 Haziran seçimlerinin ardından birlikte stratejik olarak önlerine koydukları ciddi bir Kürt muhalifliği ya da Kürt karşıtlığı ve bu bütün operasyonların aslında bir Türklük krizi olarak ifade edebileceğimiz bir dönemi yaşıyoruz “dedi. Süreç içerisinde hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili seçimlerinin gerçekleştiğini hatırlatan Buldan, “Bütün bu süreçlerle birlikte Türkiye halkları ciddi bir birliktelik de sağlayabildi. Özellikle Cumhurbaşkanlığı ve referandum döneminde ‘hayır’ merkezli çıkan oylar, bütün gidişata karşı çıkışın bir göstergesiydi. Fakat hem referandum seçimleri hem de Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bütün bu dönemler meşru olmayan zeminlerde yapıldı ve elde edilen sonuçlar halklar tarafından meşru görülmedi. Dolayısıyla 24 Haziran önemli bir sınavdı. Bu sınavı Türkiye halkları büyük bir başarıyla geçti” ifadelerini kullandı.
3 temel gündem Önümüzdeki dönemi “bir mücadele süreci” olarak değerlendiren Buldan, şunları söyledi: “HDP olarak bu süreci 3 ana gündem olarak ele aldık. Birincisi tecrit, ikincisi hukuksal ve yargısal (özellikle siyasetçilere dönük verilen AHİM kararlarının tanınmaması ve bununla birlikte cezaevinde seçilmiş insanların cezalarının birer birer kesinleşmesi, onanması) üçüncüsü 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerdir. Bu 3 temel gündemi birlikte değerlendirmek gerekiyor. Çünkü hepsi birbirleriyle bağlantılı ve hiçbirini birbirinden ayırmadan, ötelemeden bu 3 alanı iyi bir mücadele alanı ve mücadele zemini yaratmak lazım.
Özellikle HDP olarak bu 3 ana gündem doğrultusunda Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukuk ve adalette kaybettiği o zemini tekrar yaratmak olarak değerlendirdiğimiz bu süreci kriz ve kaoslardan kurtarmak içinde bir mücadele zemini yaratmak gerekiyor.” DTK Eş Başkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in eylemine değinerek hükümetin bu eylemi doğru okuması gerektiğini söyledi.
Buldan şöyle devam etti: “İl örgütlerimizin, milletvekillerimizin, yönetici arkadaşlarımızın da içinde bulunduğu ve halkın, annelerin desteğiyle yapılan oturma eylemine ve açlık grevine Hükümet’in ciddi bir saldırısı var. Her gün insanları gözaltına almak, karakollarda 3 gün, 5 gün bekletmek ama şöyle bir gerçeklikte var; her gün yapılan gözaltıların ardından daha fazla insan onların yerinde yeniden eylemi devralıyor. Bütün bunları Hükümet’in doğru okuması ve içerisinde mesaj çıkarması gereken bir süreçtir.
Hükümet’in bu süreci acilen ele alması ve değerlendirmesi gerekir. Ancak maalesef bütün bunların karşısında hala görmeyen, bilmeyen, tanımayan ve suskunluğunu devam ettiren bir Hükümet var karşımızda. HDP olarak Leyla ile dayanışmak ve aynı zamanda tecridin kaldırılması için çeşitli eylem etkinlikleri önümüze temel gündem olarak koyduk.”
Yaklaşan 31 Mart yerel seçimi için yapılan aday adaylık başvurularının partilerine yönelik büyük bir sahiplenmeyle devam ettiğini söyleyen Buldan, “Yerel seçimlere yönelik oluşturulan komisyonlar, adayların değerlendirilmesi ve kısa bir süre sonra bunu kamuoyu ile paylaşmak gibi ciddi bir döneme de girdik. Halkımız açlık grevi başta olmak üzere çok ciddi bir coşkuyla karşıladı. Her yerde partimize yönelik ciddi aday adayı başvuruları var. Hem belediye meclisi üyeliği için hem il genel meclisi üyeliği için ciddi anlamda başvurular var. Halkımız partisinin etrafında kenetlenmiş durumda. En kısa sürede bir temayül yoklaması sonucunda açıklama yapmayı planlıyoruz. Bütün bunları iç içe yürütüyoruz. Hiçbir gündemi ötelemiyoruz. Bütün bunlar seçimlere kadar böyle sürecek. Bu seçim bizim varlık yokluk meselemizdir. Özellikle Hükümet’e bir ders vermek, kayyım olan yerlerde bir cevap olma niteliğinde baktığımız yerler var. Çünkü halkın iradesine büyük bir saygısızlık yapıldı ve belediyeler gasp edildi. Bununla birlikte kayyımların yolsuzlukları, hukuksuzlukları, halkın değerlerine olan saldırıları, bütün bunlar yerel seçimlerde vereceğimiz bir ders niteliğindedir” ifadelerini kullandı.
Güç birliği çağrısı
Baskı, şiddet ve faşizmin giderek tırmandığı 2018 yılının 2019’da tekerrür etmemesi için kadınlara çağrıda bulunan Pervin, “Güçlü bir güç birliğine ihtiyaç var. Bu dönemden bu süreçten rahatsızlık duyan, kabul etmeyen, itiraz eden herkesin mutlaka bir birliktelik olarak 2019 yılını farklı bir havaya çevirme imkanı var. 2018 yılının Türkiye açısından kara bir yıl olduğunu düşünüyorum. Çünkü en büyük hukuksuzlukların, baskıların, müdahalelerin, yolsuzlukların yapıldığı bir yılı geride bırakıyoruz. 2019 yılı hem demokratikleşme hem barış meselesinde hem de Türkiye’nin özgürlükleri meselesinde yeni bir fırsattır. Dolayısıyla Türkiye halklarının el ele ve kol kola girerek bu mücadele meselesinde ortak hareket etmesi gerekir. 2019 yılının Türkiye halkları açısından bir mücadele yılı olacağına inanıyorum. Çünkü bu geçmiş zamanda yaşanan olumsuzlukların bir daha yaşanmaması için bu mücadele hattında yerini alacağına yürekten inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.