Türkiye’de özellikle AKP ile birlikte sürdürülemez boyutlara çıkan doğa yağmasının bir avuç sermaye çıkarı için gerçekleştirildiği biliniyor. Bu yağmanın ise enerji, maden, tarım ve inşaat rantı üzerinden ortaya çıktığı gözleniyor.
Dünya üzerinde doğa yağması kapitalizmin hakimiyeti ile başladı ve her yıl sıçrayarak büyüdü ve bugünlere geldi. Geldiğimiz noktada ise küresel ölçekte bir ekolojik kriz kendisini artık açık bir biçimde göstermeye başladı. Nitelikli içme sularının hızla azaldığı, tarım arazilerinin giderek daraldığı, ormanların yok olma sürecine girdiği ve buzulların hızla erimeye başladığı bir sürecin içindeyiz. Türkiye’de en belirgin ekolojik yıkım ise AKP iktidarıyla birlikte ortaya çıktı. AKP iktidarının giderek ortaya çıkardığı tek adam modeli ile hem insan hakları hem hayvan hakları ve hem de doğa hakları inanılmaz bir saldırı altına alındı. Bu saldırlar ise her geçen gün artarak devam etmektedir.
Yaşam yağmalandı!
16 yıllık AKP iktidarında; doğal yaşam alanları, kentler, tarih, koruma alanları, sular, ormanlar, meralar ve tarım arazileri adeta yağmalandı. Sermayenin her türden talebi her şeye rağmen bir emir telakki edilip uygulamaya sokulurken, kaybeden her zaman halklar, emekçiler ve doğa oldu. Madenlerin burnunu sokmadığı hiçbir alan kalmadı. Enerji santralleri nerede kömür ve su varsa orada peydahlandılar. En temel tarımsal ürün ithalata bağlanarak çiftçi toprağından edildi. Tarım arazileri sanayi, enerji vb. amaçla adeta yok edildi. Meralar enerji ve madenlerle kullanılmaz hale getirildi. Nerede akan su varsa önüne bentler ve barajlar inşa edildi. En ufak su kaynağı dahi su şirketlerinin hizmetine koşuldu, doğadan koparıldı. Zeytinlikler inşaat ve enerji merkezleri haline getirildi.
Sinop ve Akkuyu
Sinop’ta inşa edilmek istenen nükleer santral için 650 ağaç kesildi. Nükleer santrali protesto eden Sinoplulara polis gaz ve copla saldırdı ve 3 kişiyi gözaltına aldı. Diğer yandan 650 bin ağacın kesildiği alanda nükleer santralden Japon sermayesi vazgeçtiğini açıkladı. 2018 nisan ayının ilk günlerinde Akkuyu Nükleer Santrali’nin birinci ünitesi için inşaat lisansı verildi. Bir gün sonra Valilik tarafından protesto yasağı getirilen Mersin’de, Vladimir Putin ile Erdoğan Akkuyu Nükleer Santrali’nin temelini attı.
Enerji üretimleri ve yıkım!
Hidro Elektrik Santralleri (HES) ile başlayan enerji üretimlerindeki amansız büyüme, en son Jeotermal Enerji Santralleri (JES) ile kabul edilebilecek seviyeleri katbekat aşmış durumda. HES’ler de görece bir durağanlık yaşandığı izlenirken, bu durağanlığı ortaya çıkaran şey ise HES’lere karşı ortaya çıkan tepkiler ve artık HES yapacak derelerin artık neredeyse kalmaması oldu. Buna karşın başta Çoruh ve Dicle nehirleri olmak üzere birçok nehirde büyük baraj inşaatları sürmekte. Yusufeli’yi sulara gömecek olan Yusufeli Barajı ile Hasankeyf’i sulara gömecek olan Ilısu Barajı en büyük doğa ve yaşam alanı saldırısı olarak öne çıkmakta.
Madenlerle doğa yok ediliyor
Türkiye’nin dört bir yanında ortaya çıkan her türden maden faaliyetleri 2018’de de artarak sürdü. Doğa yağmasının yolu iktidarın çıkardığı maden yönetmeliği ile sınırsız hale getirildi. Yayınlanan yönetmelikle maden bölgeleri kurulacağı ve bu bölgelerde var olan köy ve diğer yerleşimlerin kaldırılabilmesi sağlandı.
Orman yangınları artarak sürdü
Güvenlik gerekçesiyle yapılan operasyonlarda binlerce hektar ormanlık alan özellikle Dersim coğrafyasında adeta katliama uğratıldı. Güvenlik güçlerince yakılan ormanlar söndürülmediği gibi halkın bu çabası engellendi. Bazı bölgelerde bu engelleri aşan halk yangınları söndürdü. Diğer yandan rant amaçlı olduğu gizlenemeyen orman yangınları birçok bölgede kendisini gösterdi.
Kaz Dağları’nda yağma büyüdü
Kaz Dağları’nda ortaya çıkan madenlere yenileri eklenmeye başlandı. Altın madenleriyle tehdit altına alınan bölgede Ayvacık’a bağlı Kısacık köyünde yeni bir altın madeni için adım atıldı. Bunun yanında dağlar Rüzgar Enerji Santralleri(RES)ile adeta işgale uğramaya başladı.Kaz Dağları’nın Eybek Tepesi’ne 75 adet RES tribünü için hazırlıklar başladı.
Tarih sulara gömüldü, baraj patladı
Ilısu Barajı ile su altında kalacak olan Hasankeyf’te bazı yapılar göz boyama bağlamında taşınmaya başlandı ve baraj için su tutulurken tarih suların altına gömülmeye başlandı. Son yaşanan şiddetli yağmur sonrası Dicle Barajı’nda kapak koptu ve bölge sular altında kaldı. Benzer vakaların birçok barajda yaşanabileceği ifade edildi.Küresel ısınmaya bağlı yağışların hızlı ve yoğun yaşanmaya başlanmasının öngörülemeyen birçok sorunun habercisi olduğu vurgulandı.
Tohum yönetmeliği yayınlandı
2018 yılı ekim ayında yayınlanan bir yönetmelikle, tohum sadece şirketlerin üretebileceği bir şey olurken, çiftçilerin patentsiz tohum kullanabilmesinin önü kapatıldı. Çiftçileri şirketlerin kölesi haline getirecek olan bu yönetmeliğe karşı çiftçiler, sendikalar, dernekler ve odalar bir araya gelerek tepkilerini gösterdi.
TürkAkım’ı Trakya’da
Doğalgaz boru hatlarıyla köstebek yuvasına dönen Türkiye’de, aşırı arz fazlası doğalgaz ortaya çıktı. Rusya ve Katar’la girilen girift ilişkilerle ortaya çıkan doğalgaz fazlalığı, petrokimya tesisleri ile eritilmeye çalışılıyor. Trakya’da ciddi bir ekolojik yıkım yaratacak olan hattın üzerinde tarımsal faaliyet de yapılamayacak. Rusya, Ukrayna’ya 2 botu hattı için ödemeyi taahhüt ettiği geçiş bedeli olan 6 milyar dolar bedelden kurtuldu ve TürkAkım boru hattını bedavaya getirdi.
Melen’de çatlama
İstanbul’un 2071 yılında kadar su sorununu çözeceği iddia edilen Melen Barajı’nda çatlak ortaya çıktı.İstanbul’un en önemli 3 su havzası Kanalİstanbul’a kurban edilirken, su sorununun çatlayan barajdan sağlanacağı ifade ediliyor. Melen havzasını yok ederek bölgenin tüm su varlığının İstanbul’a taşınmak istenmesinin büyük bir ekolojik yıkıma yol açacağı belirtiliyor.
Çay’da oyunlar sürüyor
Çay üreticileri 2018 yılını mutsuz ve umutsuz geçirdi. Çay üreticilerinin umudu olan ÇAYKUR 2018 yılı yaş çay alımını 2 lira 45 krş olarak belirlemişti. Ancak özel sektör 2,60 TL ile piyasaya girdi ve ÇAYKUR’un günlük alım kotaları nedeniyle özel şirketler çayı 1 lira 80 kuruşa kadar düşürerek almıştı. Bu uygulamalar çay üreticisini üretime adeta küstürdü. Türkiye Varlık Fonu’na devredilen ÇAYKUR’un yerel seçim sonrası yabancı bir şirkete satılması bekleniyor.
COP24 tiyatro sahnesi gibi
Yeni bir iklim zirvesi daha sürerken, BM’nin ortaya koyduğu hedeflere yaklaşmanın mümkün olamayacağı anlaşıldı. Dünyayı en çok kirleten G-20 ülkeleri ise zirveyi balkondan izlemeyi tercih ediyor. Paris’te yapılan zirvenin temel alındığı toplantı protestolar eşliğinde yapılrken, ABD ve Rusya’nın zirveleri ‘zırva’ olarak nitelemesi dikkat çekti.
Enerji iktidarın kıblesi gibi!
JES’lerde büyüme her geçen gün büyümeye devam ediyor. JES sahalarında sayı binleri aşmış durumdayken sondaj sayısı 10 binlere ulaştı. Özellikle 2018 yılı içinde Türkiye coğrafyasının tamamında ortaya çıkan JES’lerin Aydın, Manisa ve Çanakkale’de yoğunlaştığı görüldü.İstanbul’da 9 adet JES saha ihalesi yapılırken sondaj sahaları Van’a kadar uzandı. Buna karşın İzmir’in Tire ilçesine bağlı Başköy’de, JES sondajına karşı ciddi bir direniş yaşandı. Bine yakın köylü JES’lere karşı köy meydanında eylem yaptı ve sondaj durduruldu. Yine Aydın’daKızılcaköy halkı JES’lere izin vermeyeceklerini gösteren eylemler yaptı.
Kanal İstanbul ve 3. Havalimanı
AKP iktidarının ‘çılgın’ projesi Kanal İstanbul’dan yaşanan ekonomik krize rağmen vazgeçilmeyeceği açıklandı. 3. Havalimanı inşası sürerken milyonlarca ağaç bu uğurda katledildi.İşçiler için kölelik düzenin hüküm sürdüğü şantiyede onlarca işçi yaşamını yitirirken, insanca çalışma hakkı talep eden işçilere polis ve jandarma saldırdı. Yüzlerce işçi gözaltına alındı ve 34 işçi ise tutuklandı. Kanalİstanbul için sondaj çalışmaları başlarken tepkilerinde büyüdüğü görüldü.
Termik santraller
Termik santral kurulma çalışmaları 2018’de de artarak devam ediyor. Eskişehir Alpu’da kurulmak istenen termik santrale halkın tamamı karşıyken, iktidar projeden vazgeçmeyeceğini ilan etti. KonyaKarapınar’da ÇED süreci başlanan termik santrale köylüler tepki gösteriyor. Ciddi bir susuzluğun yaşandığı bölgede termik santral kurulması halinde tarımsal üretimlerin sürme olasılığının kalmayacağı belirtiliyor. Çerkezköy’de yapılmak istenen termik santrale 2018’de tepkiler yoğunlaştı. Teknik nedenle durdurulduğu açıklanan projenin yerel seçim sonrası yeniden gündeme geleceği bekleniyor.
Afşin-Elbistan yaşamı kirletiyor
Uzun yıllardır Afşin ile Elbistan sınırları içinde kamu kurumu olarak açılan daha sonra Avusturyalı fimaya satılan santral, bölgenin su varlığını tükettiği ve insanlarla diğer canlılar için bölgeyi yaşanmaz hale getirmesiyle biliniyor. Afşin Elbistan A Termik Santrali ve linyit madenleri 20 yıllığına Avusturyalı ERGVerbund firmasının hisselerini alan Çelikler Holding’e devredildi. Çelikler Holding ayrıca Tunçbilek Termik Santrali, Orhaneli Termik Santrali, Seyitömer Termik Santrali gibi enerji tesislerinin de sahibi. Tunçbilek’te baca filitrelerini dahi çalıştırmadığı ve inanılmaz boyutlarda kirlilik yarattığı bilinen Holding’in Orhaneli ve Seyitömer’de de benzer uygulamalar yaptığı biliniyor.
Deniz kıyıları RES’lere açıldı
Türkiye’nin ilk, dünyanın da en büyük deniz üstü (off-shore) rüzgâr enerji santrali ihalesi için teklifler alınmaya başlandı. Bin 200 megavat kapasitede, dünyanın en büyüğü olacağı ifade edilen RES’ler denizin derin bölgesine değil sahil şeritlerine yapılacağı belirtildi. Özellikle Bozcada’nın çevresinde kalan bölgeler ile Gökçeada açıkları, Çanakkale bölgesi, SarosKörfezi ve Trakya’nınKaradeniz kıyılarının ciddi potansiyel olduğu belirtildi. Denizin hemen kıyısına inşa edilecek RES’ler adeta sur yapıları gibi Çanakkale’yi işgal edecek.
EKOLOJİ SERVİSİ