Bir yılı geride bırakırken 2018’de neler yaşadığımızı hatırlayalım diye okurlarımız için biraz da olsa hafızayı tazelemek adına derleme yaptık. 21. yüzyılda sermayeyi beslemek adına yurttaşlar mağdur edilirken yaşam yolunda mücadele edenler de yok değil. Sağlık sisteminden, eğitim sistemine, kentsel dönüşüm adı altında yapılan rantsal dönüşüme, altyapı sorunlarında dolayı yağışların sele dönüşmesine, göç yolunda yaşam mücadelesi veren mültecilere ve kaybolduktan sonra cansız bedenleri bulunan çocuklarımıza kadar birçok konuyu kısaca hatırlayalım.
Sağlık emekçileri tepkili
Sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddete karşı Türk Tabipler Birliği (TTB) şiddetin önün alınması için Meclis’e bir taslak metni sundu. Ancak Doktor Fikret Hacıosman’ın, İstanbul’da görev yaptığı hastanede bir hastasının silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmesi sağlık çalışanlarının öfkesini katladı ve nöbet eylemeleri başladı. Meclis’in hazırladıkları taslağı yasallaştırmasını isteyen sağlık emekçileri tam tersi bir yasa teklifi ile karşı karşıya kaldı. Bu durumu fırsata çeviren AKP, sağlık emekçilerini açlığa mahkum edecek ve sağlıkta şiddeti körükleyecek bir yasaya imza attı. Günlerce yapılan tepki eylemlerine rağmen teklif meclisten geçirildi. “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” olarak tanımlanan yasanın 5. maddesi için kısmen de olsa geri adım atıldı ancak diğer maddelerin tamamı Meclis’ten geçti. Sağlık emekçileri ise AKP’nin sağlığı piyasalaştırdığını hastalara müşteri gözüyle bakıldığını savundu. Sağlık sistemi sadece çalışanları değil yurttaşı da mağdur etti. Türkiye ve bölge kentlerinde yurttaşlar sağlık hizmetine erişimde büyük zorluklarla karşı karşıya bırakıldı. AKP’nin ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ yoksul halkı sömürdü.İlaç almak için muayene ve katkı payı ve ek ücret ödemek zorunda bırakıldı.
Milyonlarca öğretmen açıkta
KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) verilerine göre, 438 bin öğretmenin ataması yapılmadı. Bu sayıya Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Öğretmen Strateji Belgesi’ndeki eğitim ve eğitim fakültelerinde okuyan 228 bin 279 rakamına, fen, edebiyat, insan ve toplum bilimleri ve ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler de dâhil edildiğinde öğretmen olmayı bekleyen 653 bin 899 lisans öğrencisi daha bulunuyor. Öğretmenlik alanlarına kaynak teşkil eden diğer programlar ve pedagojik formasyon kurslarına devam eden mezun öğrenciler de dikkate alındığında öğretmen olarak atanmayı amaçlayanların sayısı bir milyonu aşıyor. MEB’in yaptığı son açıklamada 100 binin üzerinde öğretmen açığı bulunuyor. 100 binden fazla öğretmen açığının olmasına rağmen MEB, 2018 yılında 20 bin öğretmen ataması yapacağını açıkladı ancak onu bile yapmadı. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü öğretmenler öğrencileri ile karşılayamadı. Eğitim Sen Genel Sekreteri Aysun Oral, siyasi kadrolaşma nedeniyle eşitsizliğe ve ayrımcılığa maruz kaldıklarını söyledi. Oral “Biat etmiyorsanız, makbul değilseniz güvenlik soruşturmalarından geçemiyorsunuz” dedi.
Çocuklar güvende değil
Türkiye’de 0-6 yaş arası 743 çocuk cezaevinde, 12-18 yaş arasında binlerce çocuk tutuklu. 2 milyona yakın çocuk çalıştırılıyor, bu yılın 5 ayında 27’si yaşamını yitirdi. Çocuk hakları, dünya üzerindeki bütün çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi hakları var. Türkiye, taraf olduğu sözleşmenin gereğini yerine getirmediği gibi çocukların yaşamı zorlaştıracak adımlar atıyor. Yapılan açıklamalar bu yorumumuzu doğrular nitelikte.
Öldürülen çocuklarımız
Cezasızlık politikası çocuk cinayetlerinde de artışa neden oldu. Ankara Polatlı’da kaybolan ve bir hafta aranan 8 yaşındaki Eylül’ün cansız bedeni, köye bir kilometre uzaklıkta gömülü halde bulundu. Eylül’ün boğularak öldürüldüğü, vücudunda kesici ve delici alet tarafından bırakılan izlere rastlanmıştı. Ağrı’da da ailesiyle bayram ziyareti için gittiği dedesinin köyünde kaybolan 4 yaşındaki Leyla Aydemir, 18 gün sonra cansız halde bulundu. Kars Kağızman’da ise 9 yaşındaki Sedanur Güzel’in cansız bedeni günler sonra bulundu. Cineyeti üç erkeğin işlediği belirtiliyor. Bu cinayetler sosyal medya üzerinden de yoğun tepki çekti ve hükümete yönelik eleştirilen bu cinayetlerle katlandı. Hükümet çocuklar üzerinden idamı gündeme getirerek bir kez daha çocukları mağdur etti.
Asimilasyona karşı: Kürt Dili Platformu
Bu süreçte önemli adımlar da atıldı. Devletin asimilasyon politikasına karşı 9 Kürt partisi bir araya gelerek Kürt Dili Platformu’nu kurdu. Platform, Kürtçe’nin resmi ve eğitim dili olması için çalışma yürütecek 3 grup kurdu. Gruplar; kamuoyu oluşturmak, hükümete-bürokrasiye talepleri iletmek ve uluslararası sözleşmelere dayalı olarak konuyu BM’ye taşımak üzere çalışma yürütüyor. Platform üyeleri Kürtlerin, evde, sokakta ve yaşamın her alanında Kürtçe konuşması gerektiğine vurgu yapıyor.
Yozlaştırma politikası işleniyor
Bölge kentlerinde 3 yıl önce sokağa çıkma yasaklarının ardından asimilasyon politikası yoğunlaştırıldı. Kayyum yönetimindeki belediyeler Kürtçe eğitim veren kurumların yerine devlet politikasını sürdüreceği alanlara dönüştürdü. Son bir yılda rakamlar netleştirilemese de çok sayıda çocuk ve gencin uyuşturucu bağımlısı yapıldığı belirtiliyor.
Yoksulluğun sorumluları yerine öğretmene ceza
Muş’un Korkut ilçesi Çınarardı köyüne bağlı Çakırlı mezrasında bulunan ilköğretim okulunda öğrencisinin fotoğrafını çekip, “Şartlarımız ne kadar zor olsa da sol cebimizden umudumuzu eksik etmeyeceğiz” notuyla sosyal medya hesabından paylaşan ücretli öğretmen Selvan Erek, görevden alındı. Öğrencisinin battaniyeden yapılmış çantasının fotoğrafını paylaştığı için görevden alınan öğretmen Erek, “Bu kadar insani bir durum bu kadar nasıl çarpıtıldı bilmiyorum” dedi.
Yerel yönetimlerin altyapısı çöktü
İş cinayetleri ile gündemden düşmeyen ve büyük bir ekolojik tahribatın yaşandığı, AKP’nin ‘Zafer Anıtı’ olarak tanımladığı 3. Havalimanı’nı su bastı. Aynı zamanda İstanbul’da birçok ilçede su baskınları yaşandı.İstanbul’da altyapı yetersizliği nedeniyle yurttaşlar isyan etti. Sadece İstanbul değil artık yağış ardından neredeyse tüm kentlerden sel haberleri geliyor. Bu da yerel yönetimlerin ne kadar yetersi kaldığını ve ekolojik tahribattan dolayı suyu yatağını bulmadığı için felaketlerin yaşanmasına neden olduğunu söyleyebiliriz.
Hafriyat kamyonu cinayetleri
Daha önce trafiğe çıkış saatleri olan hafriyat kamyonları hükümetin düzenlemesiyle artık her saatte trafikte görebiliyoruz. Bu da cinayetleri beraberinde getiriyor. Bilanço her geçen gün ağırlaşırken kamyon cinayetlerinde yaşamını yitirenleri kısaca hatırlayalım.
* Rize’de Sabire Öksüz ile okula götürdüğü çocuğu Melisa Öksüz’e trafiğe kapalı yola giren hafriyat kamyonu çarptı. Anne ve çocuğu yaşamını yitirdi.
* ODTÜ Psikoloji Bölümü 4. öğrencisi İrem Kütük (21), Üniversite Kampüsü içerisindeki bir kamyonetin kasasının kafasına çarpması sonucu yaşamını yitirmişti.
* 15 Ekim 2018’de Afşin ilçesinde, yolun karşısına geçmeye çalışan Mehmet Uçar (81), hafriyat kamyonunun çarpması sonucu yaşamını yitirdi.
* 18 Mart 2018’de İstanbul Halkalı’da yolun karşısına geçmek isteyen Narinç Erdem ve 5 yaşındaki torunu Ada Erdal’a hafriyat kamyonu çarpası sonucu yaşamını yitirdi. Bunlar sadece 4 örnek bunlar gibi çok ayıda örnek verilebilir.
Meriç ölüm nehri
Meriç Nehri’nde Hatice Akçabay bebeği ve iki çocuğu Ahmet Esat (7), Mesut (5), cansız bulundu. Anne Akçabay bebeği Bekir Aras’a sarılı halde bulunmuştu. Gülen Cemati’yle ilişkilendirilen çok sayıda Türkiyeli mülteci Meriç’te hayatını kaybetti. Geçtiğimiz haftalarda da yaşam mücadelesi için göç yoluna düşen 4 mülteci, Edirne’nin Meriç ilçesinde donarak yaşamını yitirmişti. Suriye’de Türkiye’ye göç etmekzorunda kalan ve net olmamakla beraber yaklaşık 4 milyon Suriyeli Türkiye de yaşam savaşı veriyor. Irkçılığa ve her türlü sömürüye maruz kalan mültecilerde göç yolunda ölüyor.
13 üniversiteyi bölme fikri!
İstanbul ve Gazi üniversitelerinin de aralarında bulunduğu 13 üniversitenin bölünmesi için tasarı hazırlandı. Tasarıya öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlar büyük tepki göstermiş, günlerce fakültelerde eylemler olmuştu. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip hükümetin üniversiteleri neden bölmek istediğini şöyle özetlemişti: Bölmede amaç tek merkezli yönetim ve zayıflatmak.”
Engelliler için adım atılmadı
Türkiye’de yaklaşık 9 milyon engelli yurttaş bulunuyor. Engelli yurttaşlar çevresel sorunlar nedeniyle günlük yaşamlarını sürdürmekte büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyor. 2018’de engellilerin yaşam koşullarını iyileştirmeyen hükümet, aksine daha da zorlaştıracak adımlar atmayı sürdürüyor.İktidarın engelli politikasını eleştiren HDP Milletvekili Musa Piroğlu, ‘AKP sorunu çözmek yerine bir bağımlılık ilişkisi yaratmayı tercih ediyor’ değerlendirmesi yapmıştı. HDP Meclist’e başlattığı çalışmayla engellilerin sorunu için çözüm arıyor.
Eğitim özelleştirildi
2018-2019 Eğitim ve öğretim yılında karama eğitimin kaldırılması tartışmalarıyla başladı. Eğitim sisteminde eksikliklerinden dolayı eleştirilerin hedefinde olan hükümet defalarca değiştirilen sınav sisteminden dolayı milyonlarca öğrenciyi mağdur etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TEOG’un kaldırılması talimatının ardından yerine getirilen sınav sistemi de öğrencileri bir kez daha mağdur etti. Değişen sistemden dolayın binlerce lise öğrenci herhangi bir okula yerleştirilmediği için imam hatip liselerine mecbur bırakıldı. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “AKP gerici, piyasacı, cinsiyetçi, tek tipçi bir eğitim sistemini inşa ediyor. Özelleştirme adım adım geliyor. İktidar paran kadar eğitimi tam anlamıyla hayata geçirdi” diye değerlendirdi. Özel okul sahibi Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanı olarak atanması büyük tepki çekti. “2023 Eğitim Vizyonu”nu açıklayan Selçuk, hükümetin asimilasyon politikasında devam ettirdi. Selçuk’un açıkladığı vizyonda Kürtçe eğitim yer almadı. Eğitim-Sen Hukuk Sekreteri Vedat Kara, eğitimde yapılan değişikliklerle demokratik, parasız, bilimsel, anadilde eğitim ilkelerinden uzaklaşıldığını söyledi. 10 yıl sonra bir kuşağın yok olacağını ifade eden Kara, ‘Olan yoksul çocuklara olacak’ demişti.
Çöküşün nedeni inşaat rejimi!
İstanbul’da neredeyse her gün çeşitli bölgelerde inşaatlar yükseliyor. Rant uğruna yapılan inşaatlar kısa sürede yükselirken, daha temel atma aşamasında yanında bulunan diğer yapılara zarar veriyor. Yeşil alanın yok denecek kadar az olduğu İstanbul’da deprem sırasında toplanalabilecek alanlara dahi AVM vs. yapılıyor. Altyapı dikkate alınmadan yapılan yapılar son dönemde peş peşe çöküyor. Çok sık yaşanan çökmelerin nedenlerini KHK ile ihraç edilen Barış Akademisyeni Mimar Gül Köksal, çöküşün nedenin AKP’nin inşaat rejimi olduğunu söylemişti.
Bilimin dışlandığı projeler felaket getirdi
Ağustos ayında Ordu’da yaşanan sel felaketinin ardından kentte onlarca yol çöktü 9 köprü yıkıldı. Yüzlerce yurttaş mağdur oldu. Yaşanan felakete ilişkin değerlendirme yapan mimar Esin Köymen, bilimi ve tekniği dışlayarak yapılan her türlü projenin sonunun insanlar ve tüm canlılar için felaket getireceğini söylemişti.
Tren faciası
Ankara’da yüksek hızlı tren kaza başka bir tren ile kafa kafaya çarpıştı. Uzmanların olmazsa olmaz dediği sinyalizasyon sisteminin olmadığı ve büyük ihmallerin olduğu kazada 9 kişi yaşamını yitirdi, 92 kişi ise yaralandı. Ancak tren kazası dair hükümetten hiçbir yetkili sorumluluk almadı. Faciasının faturası 3 işçiye kesildi. Yine Sivas’da iki tren kafa kafaya çarpışmış onlarca kişi yaralanmıştı. Geçtiğimiz Temmuz ayında Tekirdağ Çorlu’da tren faciasında 25 kişi yaşamını yitirdi, 340 kişi yaralandı. Yaşanan bu facianın ardından hazırlanan raporlarda kazanın geliyorum dediği ve ihmaller zincirinin olduğu ortaya konulmuştu.
HABER MERKEZİ