Kendimi bildim bileli iş cinayetleri ya da afetlerin önlenebilir olduğu tartışmaları yürütülüyordu. Bugün de sürekli halde tekrarlanan bu tartışmaları yapmak, konuşmak ya da yazmanın insana acı verdiğini düşünüyorum.
Artık ne bir iş cinayetini, ne bir afeti yazmaya, konuşmaya ve tartışmaya gücümüz kalmadı. Yeni bir söz söylemeye gerek kalmadı, önlenebilir dediğimiz şeyleri önlemekten başka bir çaremiz yok. Son yaşadığımız afet de gösterdi ki bizim kendi öz örgütlülüğümüzden başka çaremiz yok. Devleti, iktidarı göremiyoruz yanımızda, afet alanlarında göremiyoruz. Bizim kendi mücadelemizden, dayanışmamızdan başka inanacağımız güç olmasın. Bütün tabuları kırarak ekolojik toplumu esas alarak yolumuza devam etmekten başka çaremiz yok.
Beni hiçbir acı ağlatmadı, yıkmadı, mücadelemizin geleneğinde de bu var. Ancak halkımızın dayanışma gücü beni hüngür hüngür ağlattı. Ağlayışım dayanışmanın gücündendi, sevgisinden ve sevincindendi.
Halk dayanışmayla birlikte bütün varlığını ortaya koydu. Devlet ise bu gücü görmezden gelerek yok saydı. Dayanışmanın önünü tutmak için elinden geleni ardına koymadı. Yardıma koşan halkın dayanışmasını engellemek için getirdiği OHAL ile binlerce insanın yaşamını yitirmesinden başka bir şey yapmadı. Öldürmek için var olan bu zihniyet yaşatmak için ortalıkta göstermelik bir şekilde olmaktan başka bir adım ileriye gitmedi.
İnşa ettiği binaların göstermelik olduğunu ve güçlü gösterdiği AFAD, Kızılay gibi kurumların güçsüzlükten nasıl kırıldığını yaşayarak gördük.
Bilim insanlarının çağrısına kulak verseydi, dikkate alıp denetleseydi binlerce canımız şu anda hayatta olacaktı. Binaların hepsinin altında fore kazık çakılsaydı, radye sistemli beton dökülseydi, kolonlar, perdeler, tabyeler beton prizmasını almasına izin verilseydi, taşeron sistemini yasaklasaydı, en azından denetleseydi, çalmasına, çırpmasına, fazla kat çıkmasına izin vermeseydi, o binlerce canımız katliamdan kurtulmuş olacaklardı.
Yine bugünlerde 25 yaşındaki Diyarbakırlı bir genç taşeron baskısı mı, üretim baskısı mı, geçimsizlik derdi mi, olan depremin psikolojisinden mi bilmediğimiz bir genç daha İstanbul’un göbeğinde finans merkezi inşaatında kendini asarak yaşamına son verdi. Finans şehir merkezinde son 4 ay içerisinde yaşları 20-28 arasındaki 3 inşaat işçisi arkadaşımız yaşamına son verdi. Bu intiharlara dair yetkililerden hâlâ bir açıklama yok. Yine bugün kendi yaşamına son veren bu arkadaşımızın neden yaşamına son verdiği açıklamasını da yapmıyorlar.