Cezaevlerinde 2021 yılından bu yana en az 51 tutuklu yaşamını yitirdi. İhlallerin ise blançosu her gün artıyor. CİSST, bir yılda bin 572 ihlal başvurusu aldığını söyledi
Cezaevlerinde ağır hak ihlalleri yaşanmaya devam ediyor. İşkence, tecrit, kötü muamele, sağlık ve sosyal haklara erişim engeli, çıplak arama bu ihlallerin başında geliyor. Ağır hak ihlalleri yaşanmaya devam ederken cezaevlerinde şüpheli ölüm haberleri gelmeye devam ediyor.
En az 51 tutuklu yaşamını yitirdi
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 31 Mart 2022 raporuna göre Türkiye cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere toplam bin 517 hasta tutuklu bulunuyor. Yine İHD’nin verilerine göre 2021 yılının başından bu yana 46 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. Ölüme terk edilen hasta tutuklular dışında cezaevinde sistematik işkenceye maruz kalan Garibe Gezer, Vedat Erkmen, Sinan Kaya, Ferhan Yılmaz, Sıdık Uğur ve Sezer Alan da cezaevinde yaşamını yitirdi.
Bin 572 ihlal başvurusu
Ceza İnfaz Sistemi Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST) 2021-2022 yılı arasında hazırladığı ancak henüz tamamlamadığı rapora göre, şuana kadar bin 187 tutuklu ile temas kuruldu. 3 bin 180 tutuklu tarafından ise derneğe mektup ile başvuru yapıldı. CİSST’e gelen başvurular arasında bin 562 vaka tespit edildiği belirtildi.
140 işkence kaydı
Bu sayı içerisinde tutuklulardan 140’ı işkence ve kötü muamele gördüğünü belirtirken, 181 tutuklu da yaşadıkları sağlık sorunlarından dolayı hak ihlallerine maruz kaldıklarını belirtti. CİSST Cezaevi tematik alanda çalışma yürüten Özge Aksoy, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ile hasta tutukluların yaşadıkları sorunlara dair bilgi verdi.
Ayrımcılık
Aksoy, cezaevlerinde ayrımcılık ve hak ihlallerinin yaşandığını belirterek, bu nedenle çok fazla mağduriyet yaşandığını dile getirdi. Cezaevlerinde tutukluların sağlık ve yaşam hakkından devletin sorumlu olduğunu ifade eden Aksoy, cezaevlerinin yapısal sorunlarına işaret etti.
İklim koşulları
Cezaevlerinin iklim yapısına göre düzenlenmediği için büyük sorunlara yol açtığını kaydeden Aksoy, yaşanan kimi ihlalleri şöyle sıraladı: “Kıyafet kotası bütün cezaevlerinde aynı şekilde uygulanıyor. Oysa her bölgenin iklim koşulları birbirinden farklıdır ve bu iklim koşullarına göre insanların ihtiyaçları değişiyor. Tek tipleştirildiğinde burada bir hak ihlali oluyor. Dolayısıyla beslenmenin yeterli ve kaliteli olmaması, havalandırma sisteminin yeterli olmaması, ısınma sisteminde sorunlar yaşanması, hijyen malzemelerin ücretsiz verilmemesi gibi sorunları bütünsel olarak ele aldığımızda bunların yapılmadığını ve hasta tutukluların bu haktan yararlanamadığını görüyoruz.”
‘Suç’ tipine göre muamele
Hasta tutukluların daha çok sağlık sorunlarıyla ilgili kendilerine başvuruda bulunduğunu aktaran Aksoy, “Revire çıkarılmada, hastalığın teşhisinde, hastane sevklerinde sorunlar yaşayabiliyorlar. Örneğin tutukluların hastaneye geç sevk edilmesi sorun olabiliyor. Sevk esnasında ring aracıyla götürülüyorlar ve bu ring araçları çok kalabalık araçlar olabiliyor. Hastanelere gidildiğinde eğer bu sayı birden fazla ise tutuklular bekleme odalarında orada yer yoksa ring araçlarında kelepçeli olarak bekletiliyorlar. Bu koşulların hepsi sağlıksız koşullar. Doktora götürüldüklerinde kelepçeli muayene dayatılıyor. Asker ve jandarma muayene esnasında orada kalıyor. Siyasi tutuklular suç tiplerine göre ayrımcılığa maruz kalıyor. Sevk esnasında doktorlara siyasi tutukluların kimlik bilgileri veriliyor ve tutuklunun suçları belirtiliyor. Bunlar birer hak ihlalidir ve kesinlikle olmaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Politik tutuklulara dönük “Bu tehlikeli mahpustur” tanımını İstanbul protokolüne aykırı olduğunu söyleyen Aksoy, hastanın mahremiyet hakkı olduğunu ve doktorla görüşme esnasında yalnız olması gerektiğini söyledi. Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cezaevinde özel ihtiyaçları olan hasta tutukluların ihtiyaçları karşılanmayarak ikinci bir cezalandırma yöntemi ile karşı karşıya bırakılıyor. Ceza içinde cezalandırma hali söz konusu. Bir sene içinde cezaevlerinde birçok ölüm haberi geliyor. Son aşamaya geldikten sonra tahliye edilen insanların haberini alıyoruz. Dolayısıyla hasta tutuklulara yönelik ciddi ihlaller gündemde.”
Cinsiyetçi politikalar
Cezaevlerinin cinsiyetçi uygulamalarından kaynaklı kadın hasta tutuluların özgün ihtiyaçlarını karşılayamadığına dikkat çeken Aksoy, kadınların sağlığa erişim konusunda erkeklere göre daha dezavantajlı durumda olduğunu söyledi. Aksoy, “Özellikle kadın hastalıkları konusundan sorun yaşayan kadınların, bu sorunun çözümü ve zamanında sağlığa erişim sağlanmadığında travmatik ve psikolojik etkilerle karşı karşıya kalıyor. Ne yazık ki bugün cezaevlerinde bu sorunların çözümüne dair önleyici hiçbir tedbir alınmadığını söylemek mümkün. Cezaevleri daha çok tek tip erkek merkezli olarak düzenlemiş. Hijyen, malzemeleri, petlerin ücretsiz verilmemesi, kıyafet kotası sorunu kadınları zorlayan ve şikayet konusu olan şeyler. Kemik erimesi, demir eksikliği gibi hastalıklar kadınlarda çokça gözükebiliyor ve bunlara özgü beslenmesinin düzenlemesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Kadınlar muayene olamıyor’
Kadın hasta tutukluların kelepçeli muayene götürülmesi ve jandarmanın muayene odasından ayrılmamasından dolayı tedavi olmadan geri gitmesine neden olduğunu vurgulayan Aksoy, “Jinekoloji bölümüne giden kadın hasta tutuklular, muayene odasında bekleyen asker veya polis perdenin öte tarafında çıkmamak için ısrar ediyor. Kadınlar da bunu kabul etmediği için çoğu zaman geri dönmek zorunda kalıyorlar ve kontrol süreçlerini ilerletemiyorlar. Bu aslında ciddi bir ihlal oluşturuyor. Bu birimlerde toplumsal cinsiyet eğitimleri verilmeli ki kadın tutuklulara özgü davranışlar nasıl olmalı bunlar üzerinde kendilerini geliştirmeleri lazım” şeklinde konuştu.
Tahliyeler engelleniyor
Hasta tutukluların tahliyesini engelleyen Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) kararlarına değinen Aksoy, şunları söyledi: “Aysel Tuğluk bu konuda simge bir isim olmuştur. Hasta tutukluların infazının ertelenmesi ve tedavilerine dışarıda devam etmeleri için ATK’den rapor alınması gerekiyor. Türkiye’de çok az sayıda ATK var. İnsanlar uzak cezaevlerinden buraya getiriliyor ve genelde ailelerinden uzak oluyorlar. ATK ile ilgili bize gelen şikayetlerden bazıları da bu sürecin çok uzun sürdüğünü ve detaylı görüşmeler yapılmadığına dair başvuralar alıyoruz. ATK raporlarıyla hasta tutukluların tahliye edilmesi engelleniyor. Yine siyasi tutuklular özelinde ATK olumlu yönde rapor verse de ‘toplumun güvenliğini riske atacak’ diye bir kanun var. Bu kanunla savcı tahliye olmasını istemeyebilir bu durumda kişi tahliye edilmiyor. Maalesef bu uygulama siyasi tutuklular özelinde uygulanıyor.”
İstanbul – MA / Esra Solin Dal