19 Aralık Katliamı’nın 23’üncü yıl dönümünde birçok kentte yapılan açıklamalarda, ‘Unuttuk sanılmasın!’ denilip, katliamda sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanması talep edildi
Siyasi tutsakları hücre sistemiyle inşa edilen F Tip cezaevlerine nakletmek amacıyla 19 Aralık 2000’de, “Hayata Dönüş Operasyonu” adı altında 20 ayrı cezaevine yapılan ve 30 tutsak ile 2 kamu görevlisinin hayatını kaybettiği katliamın yıl dönümünde birçok kentte açıklamalar yapıldı.
İstanbul
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 19 Aralık Katliamı’nın yıl dönümünde operasyon yapılan adreslerden biri olan Ümraniye Cezaevi önündeydi.
Burada yapılan açıklamaya Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Mücadele Birliği Platformu, Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) de destek verdi. “19 Aralık katliamını unutmadık, unutturmayacağız” yazılı pankartın açıldığı açıklamada, “Hapishanelerde ölüm istemiyoruz”, ” Tecrit öldürür dayanışma yaşatır”, “İnsan haklarıyla insandır”, “Kadın mahpuslar serbest bırakılsın”, “Baskıya, tecride, işkenceye son” dövizleri taşındı.
İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri, yaptığı açıklamada “Hayata Dönüş Operasyonu” sırasında birçok hak ihlalinin yaşandığını söyledi. Operasyonda kimyasal gazların kullanıldığını, açılan davaların engellendiğini ve devletin yükümlülüğünü yerine getirmediğini ifade eden Yoleri, operasyondan sonra cezaevlerindeki tutsakların tecrit ve izole edildiklerini vurguladı.
Açlık grevine dikkat çekildi
Cezaevlerindeki tecrit uygulamasına karşı tutsakların bugün açlık grevinde olduklarına dikkati çeken Yoleri, “Ne yazık ki mahpuslar tarafından hem tecride hem de hapishanelerde yaşatılan ihlallere karşı açlık grevleri yapılmaya devam edilmektedir. Son olarak 27 Kasım’dan itibaren en az 100 hapishanede ‘İmralı tecridinin kaldırılması’ talebi ile mahpuslar tarafından süreli ve dönüşümlü açlık grevine başlanmış olup, hala devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
Sorumlular yargılanmalı
İnsan hakları savunucuları olarak 19 Aralık katliamının sorumlularının peşini bırakmayacaklarını dile getiren Yoleri, taleplerini şöyle sıraladı:
- “Katliamın yaşanmasında sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanmasını,
- Ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilerek F Tipi, Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishanelerin kapatılmasını,
- Mahpusların tahliyelerini engelleyen İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılmasını,
- İşkence ve kötü muamelelere son verilmesini, sorumlu olanlar hakkında etkin soruşturmalar açılmasını,
- Mahpusların adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanmasını,
- Hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek denli ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz.
Amed
İHD Amed Şubesi, 19 Aralık Katliamına ilişkin dernek binasında açıklama yaptı. Açıklamaya, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı
Basın metnini okuyan İHD Genel Merkez Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Yusuf Erdoğan, 3 gün süren ve televizyonlarda canlı olarak gösterilen bu operasyonda 30 tutsak ve 2 kamu görevlisi olmak üzere 32 kişinin yaşamını yitirdiğini, 300’e yakın tutsağın yaralandığını hatırlattı.
Katliamdan kurtulan tutsakların ağır işkence ve tecride maruz bırakıldığını ve haklarında davalar açıldığını anımsatan Erdoğan, “Kimyasal gazların kullanıldığı ve dehşetin yaşatıldığı bu katliamın ne sorumluları ne de failleri yargılanabildi. Açılan davalar engellendi. Kullanılan kimyasal gazın niteliğinin araştırılma talepleri sonuçsuz kaldı. İnsan yaşamını korumak zorunda olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi bizzat sorumlusu olmuştur” diye kaydetti.
Aradan geçen 23 yılda tecridin daha da derinleştirildiğine ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin giderek, arttığına dikkat çeken Erdoğan, S ve Y Tipi gibi yeni cezaevleriyle tecrit sisteminin tutsaklar üzerinde hem fiziksel hem de zihinsel tahribata yol açtığını kaydetti. Tecridin en ağır halinin uygulandığı 14 F Tipi, 7 S Tipi, 22 Yüksek Güvenlikli ve 14 Y Tipi cezaevi ile tutsakların ağır bir izolasyona tabi tutulduğunu sözlerine ekleyen Erdoğan, özellikle yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutsakların yaşadığı sorunları sıraladı.
100 cezaevinde açlık grevi
“Ne yazık ki mahpuslar tarafından hem tecride hem de hapishanelerde yaşatılan ihlallere karşı açlık grevleri yapılmaya devam edilmektedir” diyen Erdoğan, son olarak 27 Kasım’dan itibaren en az 100 cezaevinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması nedeniyle başlatılan açlık grevlerine dikkat çekti.
Keskin: Zaman aşımı zırhı ile hak ihlallerin üstü kapatılıyor
Erdoğan’ın ardından söz alan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, 19 Aralık Katliamı’na tanıklık eden avukatlardan biri olduğunu söyleyerek, bu katliamın gerçekleşmemesi için birçok sivil toplum örgütü ile bazı siyasi partilerle ciddi çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
Çalışmalar sonucunda tutsaklarla tartışma yürütme noktasında karar alındığını fakat dönemin yetkililerinin bunu beklemeden saldırıya geçtiğini ifade eden Keskin, “Ailelerin acılarını unutmadık. Bütün yetkililer suçluydu ama maalesef bu katliamda da hesap verilmeden sonuçlandı. Yetkililerin bir kısmı hayatta değil, bugün hayatta olan tek kişi o dönem başbakan yardımcısı olan Devlet Bahçeli. O da insan hakları ihlallerine devam ediyor. Soykırımların, katliamların, cezaevlerindeki ölümlerin, bütün ihlallerin zaman aşımı gibi bir zırhla üstü kapatılıyor” diyerek, katliamların sorumlularının yargılanması talebinde bulunmaya devam edeceklerinin altını çizdi.
Tanrıkulu: 19 Aralık sistematik bir katliam
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, demokrasilerin cezaevlerindeki insan haklarına yönelik saygıyla ölçüldüğünü belirterek, “Bir devlet insan haklarına saygılıysa cezaevindeki insanlara ihlal uygulamaz. Onların insan haklarına özen göstermek devletin sorumluluğundadır. Cezaevlerine baktığımız zaman sistematik olarak ağır insan hakları ihlalleri, katliamlar yaşanıyor. 19 Aralık’ta adım adım sistematik bir şekilde katliam yaşandı. Unutmadık. Katliamlara ortak olan siyasetçileri de unutmadığımızı bildirmek istiyoruz” diye kaydetti.
Katliamın üzerinden geçen 23 yılın ardından hala cezaevlerinde infaz yakma, ağır tutsakları tahliye etmeme gibi insan hakları ihlallerinin yaşandığına dikkat çeken Tanrıkulu, yüzlerce tutsağın cezaevlerindeki gözlem kurulunun yazdığı raporlar nedeniyle tahliye edilmediğini belirtti.
İzmir
İzmir’de de ÖHD, ÇHD, İHD ve Adalet İçin Hukukçular şubeleri, Buca Kırıklar Cezaevi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada “19-22 Aralık Katliamı’nı unutmadık, unutturmayacağız” pankartı taşınırken, sık sık, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” ve “Katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı. Basın metnini ÇHD’li avukat Arman Atılgan okudu.
Katliamın üzerinden 23 yıl geçtiğini hatırlatan Atılgan, devrimci tutsakların yakılarak, kurşunlanarak, kimyasal silahlarla zehirlenerek, dövülerek fiziken yok edildiklerini ifade etti. Atılgan, “O gün yaşananlar; yoldaşları, dostları, mağdurları, avukatları olarak hafızamızda taze. Unuttuk sanılmasın! Bu ülkede hapishanelerin tarihi aynı zamanda hak gaspları, baskılar ve bunlara karşı yapılan açlık grevlerinin, ölüm oruçlarının, mücadelelerinin tarihi olmuştur. ‘Hayata Dönüş’ ile devlet amacına ulaşabildi mi? Kısa bir süreliğine belki. Ancak geldiğimiz noktada devlet her yıl yeni hapishaneler inşa etmekte. Hapishanelerde intiharlar adı altında adli-siyasi mahpuslar öldürülmekte, hasta tutsaklar ATK eliyle infaz edilmektedir” dedi.
Wan
İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu öncülüğünde, dernek binası önünde yapılan basın açıklamasına kentteki sivil toplum örgütleri katıldı. “19 Aralık katliamını unutmadık, unutturmayacağız” pankartı açılan açıklamada sık sık, “Bijî berxwedana zindana” sloganları atıldı. Basın açıklamasını okuyan Avukat Mehmet Salih Coşkun, katliamın sorumlularının ve faillerin yargılanmasını talep etmeye devam edeceklerini söyledi.
Coşkun, “Ağır hasta, ileri yaşta ve engelli mahpuslar, hapishanede kalamayacak durumda olmalarına rağmen tahliye edilmiyor. Özellikle Adli Tıp Kurumu tarafından verilen raporlar ile mahpusların yaşam hakları ihlal edilmekte ve tahliyesi engellenen ağır hasta mahpuslar yaşamlarını kaybetmektedir” şeklinde konuştu.
Êlih
19 Aralık Katliamına ilişkin Êlih’te (Batman) de açıklama yapıldı. İHD öncülüğünde Yılmaz Güney Parkı’nda yapılan açıklamaya çok sayıda yurttaş katıldı.
Açıklama öncesi iki böbreği iflas etmesine rağmen tahliyesi engellenen hasta tutuklu Fırat Nebioğlu’na dair bilgi veren aile fertleri, “İki yıla yakın bir süredir diyalize bağlı bir şekilde yaşamını idame ediyor. Biz tahliyesi ve böbrek nakli talebinde bulunduk ancak kabul edilmedi. Acil bir şekilde böbrek nakli ve dışarda tedavi görmesi gerekiyor” çağrısında bulundu.
“Cezaevlerinde ölümü değil, yaşamı savunuyoruz, hasta mahpuslar serbest bırakılsın, ölüyorlar sessiz kalma” pankartının açıldığı açıklamada konuşan İHD Şube Eşbaşkanı Ahmet Şiray, aradan geçen 23 yıllık süreçte tecrit sisteminin daha da ağırlaştırıldığını belirtti.
Şiray, “Tüm hapishanelerde hak ihlalleri artarak devam etmektedir. Toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip hapishaneler ile bugün tecrit sistemi insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmektedir” dedi.
Mersin
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Mersin Şubesi, 45’inci yılında katliamda hayatını kaybedenler için anma etkinliği düzenledi.
Dernek binasında yapılan etkinliğine kentteki bazı sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra katliamın tanıklarından Birgül Sarıkaya ve Hüseyin Bakır katıldı.
Burada konuşan DAD Şube Eş Başkanı Hüsniye Çelik, Mereş Katliamı’nda 500’den fazla insanın öldürüldüğünü hatırlatarak bunun bir katliam olduğunu vurguladı. Devletin 12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak için böyle bir katliam yaptığını söyleyen Çelik, Türkiye tarihinde Alevilere yönelik yapılan katliamların ve asimilasyon politikalarının Alevileri yolundan döndürmeyeceğini dile getirdi. Çelik, “Koçgiri, Çorum, Dersim, Gar, Suruç ve Sivas Katliamları bizleri yolumuzdan, inancımızdan döndürmedi. Bizler hak yolunda yürümeye devam ediyoruz. Bizler 72 millete aynı nazarla bakan bir inancın, kültürün evlatlarıyız. Her zaman halkların kardeşliğini savunduk ve savunmaya devam edeceğiz” dedi.
Ardından katliamın tanıkları, tanık oldukları olayları ve iktidarın bu katliam sonrası tutunduğu tavrı aktardı. Etkinlik lokma dağıtımının ardından son buldu.
Hatay
İnsan Hakları Dernepi (İHD) Hatay Şubesi de, katliamın 45’inci yılı dolayısıyla açıklama yaptı. Hazırlanan basın metini okuyan İHD MYK Üyesi Servet Üstün Akbaba, Mereş Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anarak, “Katliam faillerinin yargı önüne çıkarılmasında da her zaman olduğu gibi cezasızlık yolu tercih edilmiştir” dedi.
Akbaba, iktidara ise şöyle seslendi: “Siyasal iktidara bir kez daha sesleniyoruz. Hakikat ve adalet için mutlaka bir komisyon kurulmalı ve böylece dünyada onlarca ülkede yapıldığı gibi Türkiye’de de gerçekler halka açıklanmalıdır. İnsan hakları savunucuları olarak hakikat ve adaletin sağlanmasında ısrarcıyız. Maraş Katliamı, insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Maraş Katliamı başta olmak üzere tüm suçlar ile ilgili yaşayan faillerin yargı önüne çıkarılmasını ve hesap sorulmasını istiyoruz. Bütün bu suçlardan sorumlu olan devletin özür dileme ve gerçeği açığa çıkarma sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.”
HABER MERKEZİ