15 Ağustos’ta Türkiye, Irak ve KDP arasından imzalanan ‘güvenlik mutabakatı’ sonrası Türkiye Irak’ın resmi sınırları içindeki Başur Kürdistan’a yönelik işgal ve yıkım saldırılarını hayli geniş bir alana yaydı. Ve günlük olarak bombalamada bulunuyor hem de onlarca kez. Yapılan saldırılarda yüzlerce yerleşim yeri yaşanmaz hale geldi.
Türkiye’nin SİHA’ları aralarında kadın ve çocukların da olduğu çok sayıda sivili katletti, bir Türkiye SİHA’sı Kerkük’e kadar sızdı. Mahmur Mülteci Kampı’nda BM Yüksek İltica Komiserliği’nden ve Irak devletinden de görevlilerin kampta bulunduğu sırada kamp halkı 2 kez Türkiye SİHA’ları tarafından bombalandı. Bombalamada 3 mülteci kadın ağır şekilde yaralandı ve evleri saldırıda yıkıldı.
Yapılanlarda da görüldüğü gibi 15 Ağustos Mutabakatı bir işgal, katliam ve yıkım mutabakatıdır.
Tarihte Irak ve Türkiye arasında çeşitli anlaşmalar, mutabakatlar ve ittifaklar süreçleri yaşanmıştır. Geçmişteki anlaşma ve mutabakatların hiçbiri 15 Ağustos Mutabakatı kadar Irak egemenliğinin Türkiye tarafından ihlal edilmesine ve bir nevi yok hükmünde sayılmasına yönelik böylesine bir zemin sunmamıştır.
Muhammed Es- Sudani hükümetinin Türkiye’nin saldırılarına sunduğu imkan ve meşruiyet haline Irak siyaseti, Irak toplumu, Irak’taki güç dinamiklerinin katlanması pek mümkün değil ve mutabakata tepkiler şimdiden ortaya çıkmış durumda.
15 Ağustos Mutabakatı’nın hem Irak, hem Federe Kürdistan, hem de bölge açısından çok ağır bir sonuçları olacaktır.
Irak’ta vahametin farkına varan birçok kesim de 15 Ağustos Mutabakatı’na yaptığı eleştirilere, hükümet yetkililerinin karşı cevabı ise “Türkiye söz vermiş, bir yıl içinde güçlerini Irak’tan çekecek” minvalinde olurken, AKP-MHP iktidarının ve devletin işgalci ve Kürt karşıtı karakteri ve yine 1926 antlaşmasıyla kaybettiği Musul’u yeniden ele geçirme ve Neo-Osmanlıcılık hayali ortadayken bu tür söz ve taahhütlerin hiçbir karşılığı ve samimiyeti yok. AKP iktidarının Irak’ın yanı başındaki Suriye’nin başına getirdikleri ortada. Benzer bir durumu Irak’a yönelik de adım adım ilerletiyor.
15 Ağustos işgal, katliam ve yıkım mutabakatının geliştirilmesinde ve pratikleştirilmesinde KDP yoğun bir çaba sarf etti ve etmeye de devam ediyor.
15 Ağustos Mutabakatı için KDP Irak hükümeti ve Irak’taki güç merkezleri nezdinde, hatta Irak dışında da farklı aktörler nezdinde de yoğun girişimlerde bulunmasının yanı sıra, Türkiye’nin işgal saldırılarına her türlü desteği büyük bir heves içinde sundu ve sunmaya devam ediyor.
KDP ve başındaki Barzani ailesi, Türkiye’nin işgal saldırılarına başta istihbarat desteği olmak üzere Türk askeri güçlerinin yöneldiği alanlara yol götürme, lojistik destek sağlama, halkı köylerinden ve yerleşim yerlerinden göçertmeye destek olma, halkın işgale ve işgal saldırılarına karşı tepkilerini bertaraf etme, halkı susturmaya dönük her türlü yönteme başvuruyor. KDP ve Barzani ailesinin saldırıların bir ortağı haline gelmesini Kürdistan’a ve Kürt halkına faturası hayli ağır, hayli yıkıcı.
15 Ağustos Mutabakatı Kürt sorununda ve Kürt halkına yönelik katliam, kırım ve soykırım uygulamalarında bir ivme kazandırma mutabakatıdır. Kürt halkı bu türden mutabakat ve anlaşmalara bir süreklilik içinde maruz kalan bir halk. Geçen yüzyılın başından günümüze dek tarihi süreç Kürt halkına karşı bu türden mutabakatlar tarihidir aynı zamanda. Ama tarihin diğer yüzünde ise Kürt halkı kendisine dayatılan inkar, asimilasyon ve soykırım uygulamalarına karşı hep bir mücadele içinde oldu ve mücadele tüm yoğunluğu ile devam ediyor.
Başta Kürt sorunu olmak üzere bölgenin temel sorunlarının çözüm yolu demokratik barışçı mutabakattan geçiyor. Öteki senaryolar, anlaşma ve mutabakatların hepsi sömürgeci uygulamaların, savaş ve rant kiliklerinin ırkçı ve faşist zihniyet ve yapılanmaların kendilerini güçlendirme ve başta Kürt halkı olmak üzere bölge halklarının üzerine çullanma temeli anlaşma ve mutabakatlardır.
15 Ağustos Mutabakatı üzerinden devreye konulan saldırı ve işgal konseptine karşı çok büyük ve çok tarihi bir direniş söz konusu. Bu direniş aynı zamanda bölgenin, bölge halklarının özgürlükçü sesidir, aydınlık yüzüdür, ruhudur, demokratik nefesidir. Bundan yana tutum 15 Ağustos Mutabakatı’na ve mutabakat üzerinden devreye konulan işgal ve katliam saldırılarına karşı toplumsal, siyasal ve demokratik tepkilerin güçlü bir biçimde ortaya konulmasından geçiyor. Tarihin aydınlık tarafında yer almak insanlığa hep çok şey kazandırmıştır.