Kayyum darbesine karşı Ankara’da gerçekleştirmeye çalıştığımız protesto eylemine diğer şehirlerde de olduğu gibi polis hunharca saldırdı. Benim de içinde olduğum çok sayıda insan gözaltına alındı. İki gün üst üste gözaltı işkencesi yaşadığım için tasarladığım yazıyı yazamadım. Bir yazı eksik olsa kimse bir şey kaybetmez ama haydutluğa karşı sokaklar sessiz kaldığında korku bulutları sis gibi çöker insanlığın üzerine. Her yerde severek tekrarladığım bir söz var; Biz sözümüzün kırkta birini zekat olarak eyleme dönüştürmeyi başarabilirsek eğer sözümüz ağırlık kazanacak. Kayyumlara karşı beklenenden daha dirençli ve uzun soluklu tepkiler sürüyor. AKP yeni kayyumlar için alan genişletiyor ve hareket halindeki kitleyi boşa çıkarmaya gayret ediyor. “Hasta Adam” olarak adlandırabileceğimiz AKP, elinde bulunan şiddet ve zor araçları dışında eskisi gibi rıza üretemiyor. Gönül kapıları artık AKP’ye ebediyen kapandı. Açmak istediği kapıları ya koçbaşıyla, ya da çilingir marifetiyle açmak zorunda. “Sevda kuşun kanadında – Ürkütürsen tutamazsın – Ökse ile sapanla vurursun da saramazsın” şarkısını hiç dinlememiş gibi ökse ve sapanla sonuç alacağını zannediyor. Buradan tekrarlayalım; Sonuç AKP için koskoca bir hüsran olacak.
Partili Cumhurbaşkanı’nın partili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kendini AKP’ye karşı muhalefet yürütenleri bertaraf etmeye adamış görünüyor. AKP hızla kan kaybederken, sayılı günleri kalmış gaddar para babası ruh haliyle parayı ve gücü konuşturarak tatmin olma peşinde. Yancı MHP artık çoğunluk sağlayacak desteği veremiyor AKP’ye. AKP 2003 yılında iktidara geldiğinde Kürt siyaseti Meclis dışı kalmıştı. AKP az miktarda oyla büyük bir güç elde etmişti o tarihte. Zayıfladıkça eski günlerin özlemini duyup “Ah bir HDP olmasa” diyerek dudaklarını ısırıyor Saray’daki şahıs şimdi. Kayyumlar, sandık oyunları, kan, gözyaşı hepsi HDP’nin kapatılmasına hazırlık olarak yapılıyor. S.Soylu’nun “pejmürde” üslubunda cisimleşen tek parti devleti AKP dışındaki toplumsal muhalefeti bir araya getiriyor. Diyabakır’a uzanan elin, İstanbul’a da uzanacağını herkes idrak ediyor. Canan Kaftancıoğlu’na verilen on yıllık hapis cezası, CHP ve HDP tabanında demokrasi talepli yakınlaşmaya karşı bir hamle olmanın yanında İstanbul bozgunu yaşayan AKP’nin öç alma operasyonu olduğu gün gibi ortada.
12 Eylül faşist darbesinin ürünü AKP, kayyum, polis copu, tutuklama, dezenformasyon vb. yöntemlerle saldırıyor, HDP Diyarbakır il binası önüne yönlendirdiği ve düne kadar “terörist annesi” olarak türlü eziyetler ettiği annelerin birkaçı üzerinden kışkırtmalar gerçekleştiriyor. Cumartesi Anneleri’ne “paçoz” diyen ve onları gözaltına aldıran S. Soylu tarafından yönetildiği açık olan “anneler eylemi” HDP’ye operasyon çekmenin yeni yöntemi olarak öne çıkıyor. S. Soylu’nun kontr-eylem örgütlenmesinin yancıları “çocuklarını arayan annelerin sesini neden sol aydınlar ve HDP duymuyor” benzeri demagojik söylemleri copy-paste yaparak çoğaltıyorlar. Çocukları gözaltında kaybedilen annelere “paçoz” diyenlerin siperlerine yatıp bizleri vurmaya çalışıyorlar bu yöntemle. Kuzu postuna girmiş kurtlara tekrar hatırlamakta fayda var; Halkların eşitliği, özgürlüğü, ezilen sınıfların hak mücadelesi yok edilemez. Savaşın hangi tarafında yer aldığına bakmadan gözyaşı döken annelerin acılarını dindirmek için barışı savunanlar yalana, talana, faşist şiddete karşı direnişi daha da geliştirecektir.