“Kıtlık kapıya” dayandı, hayvansal ve bitkisel ürün kaynaklı hastalıklar bacalardan destursuz girdi. Serbest piyasa tanrısına günde 5 yerine, 15 kez tapanlar, şirketleri baş tacı yaparken halk sağlığında topu taca attılar.
Hükümetlerin tarımı serbest piyasa rotasına, “kıtlığa” taşıyan icraatlarını 10 maddede toplayabiliriz:
1- 1980 sonrasında ilk önce devlet ile çiftçinin bağı koparıldı. Tarım Bakanlığının 6 kurmay genel müdürlüğü kapatıldı. Bu altı genel müdürlükten biri hayvan sağlığı ile ilgili Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü, biri de bitkisel ürün hastalıklarına çözüm üreten Zirai Mucadele ve Karantina Genel Müdürlüğü idi. Bu genel müdürlükler kapatıldı. Türkiye tarım ve gıda üretimi ile sağlıklılığı büyük tarım ve gıda şirketlerinin- tekellerin, vicdanı ile cüzdanı arasına bırakıldı.
2- 1980 sonrasında Türkiye’ye tohum şirketlerinin girebilmesi için serbestlik sağlandı. Kamu (devlet) tohum araştırma, ıslah çalışmalarından önemli ölçüde çekildi. Tohumun temin ve dağıtımı ile fiyatının belirlenmesi tamamen tohum şirketlerine bırakıldı.
3- Tarıma dayanak oluşturan tarımsal KİTve KİK’ler özelleştirildi. Özelleştirilmeyenler ise işlevsizleştirildi. Piyasa düzenleme (girdi ve satış) işinden kamu, şirketler lehine çekildi. Türkiye IMF ve DB’nın buyruğuyla TMO’yu buğday stokundan alıkoydu.
4- Çiftçilerin üretimden pazarlamaya olan öz örgütleri kooperatifleri ile bağları koparıldı. Şirketlere alternatif olarak kurulan çiftçi kooperatiflerinin entegre tesisleri ve pazarlama birimleri şirketlere dönüştürülerek özelleştirildi. Birer piyasa aktörü haline getirildi.
5- Tarımsal kredi faizleri sübvanse edilmedi. Kredi faizleri piyasa seviyesinde uygulandı. Buna dayanamayan çiftçiler battı. Çiftçilerin feryatlarına kulak kabartmak yerine, kulaklar tıkandı.
6- Çiftçilerin çiftçilik ile bağını koparacak olan 5553 sayılı tohumculuk kanunu çıkarıldı. Tarım şirketlerin kontrolüne tam olarak geçti.
7- Tarım Bakanlığının görevlerini belirleyen kuruluş yasası, tarımsal üretimi geliştirme esaslı değil, tarımsal ithalat ve ihracatı düzenleyecek biçimde kurgulandı.
8- Tarım Kanunu çıkarıldı, fakat kanunun öngördüğü (yetersiz olan oran) destekleme oranı bile verilmedi. Çiftçi bankalara mahkûm edilerek iflas ettirildi.
9- Fiyat politikalarinin belirlenmesinin şirketlere bırakılmasi sonucunda ürün fiyatları maliyetin altında ya da başabaş olacak şekilde belirlendi. Çiftçiler üretimden vazgeçirildi.
10- Türkiye tarım ve gıdasını şirketlerin denetimine sokacak olan bir dizi kanun ve yönetmelikler çıkarıldı. Türkiye’de tarım ve gıda kontolü tamamen şirketlere geçti/verildi.
Geldik bugüne.
Türkiye’de kalıntılı ürünler ihracat kapılarından dönüyor. Dönen ürünleri kim tüketiyor, kimlere tüketiriliyor belli değil!
İthal edilen hayvanlarda şarbon çıktı. Şarbon orada mı burada mı kuşkusu şimdi heryerde(!).
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu-Çiftçi-Sen Brezilya’dan getirilen sığırlarda şarbon hastalığına raslanması üzerine bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada “ülkemiz, özelleştirmeler öncesi hayvan ve hayvansal ürünler konusunda kendine yeterliydi, hayvan ve karkas et ihracatı bile yapabiliyordu. Aynı zamanda hayvan sağlığı ve hayvansal ürün denetimi etkin biçimde yapıldığı için vatandaşa sağlıksız gıda paniği yaşatılmıyordu” dedi. Doğru söze ne denir?!
Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB); “İthal hayvan seçimlerinde 6 aydır Tarım ve Orman Bakanlığı veteriner hekim görevlendirmedi. Hayvan seçimlerinde veteriner hekim görevlendirilmemesi ithalat lobisinin talebiydi. Hayvan seçimleri ithalatçı firma tarafından yapılmaktadır” açıklamasında bulundu.
Kıtlık
Dünyanın en büyük buğday ihracatçılarının stokları eriyor. Uzmanlar, en büyük sekiz ihracatçının stokunda dünyaya en fazla 26 gün yetecek buğday kaladığı uyarısı yapıyor. Ne gam!
Kim dünyanın büyük buğday stokçuları? Sekiz ulusüstü şirket ve Çin.
Türkiye’de buğday stoku ne durumda?
IMF ve DB’nın, “bugday stoku yapmayın” dediğinden bu yana yok durumunda!
Evet, dünya buğday stok seviyesi 2007/ 2008 seviyelerine geldi dayandı. Hatırlayalım; o dönemde azalan tahıl stokları nedeniyle, Afrika ve Asya’da (toplam 33 ülkede) gıda krizine yönelik geniş çaplı ayaklanmalara yol açmıştı.
Hükümet ne yapıyor?
Hükümet çözüm üretemiyorum, bari algıyı değiştireyim telaşında/çabasında.
Hükümet ne yapmalı?
Hükümet şirketler yerine, tarım sektörünün sendikaları ve meslek kuruluşlarıyla çözüm üretmek için zaman geçirmeden bir araya gelmeli.