1 Mayıs’ı, doğuş serüvenini sol çevreler çok iyi bilirler. Yine 1 Mayıs’ın Türkiye işçi sınıfı açısından anlam ve önemini bilmemek olanaklı değildir. Dolayısıyla Taksim Meydanı’nın işçi sınıfı açısından değeri, kanlı 77 1 Mayıs’ın bu meydanda vuku bulmuş olması gibi konu başlıklarının izahının fazlaca gereğinin olmadığı ortadadır.
Aslında bilinmeyen veya geçen zaman içinde 1 Mayıs içeriğindeki anlam farklılaşması, yeni içerikler kazanmasının görülmemesi veya irdelenmemesi olmaktadır. Durum böyle olduğu içindir ki, 77 kanlı 1 Mayıs anmalarının 47. yıl dönümünde hâlâ Taksim’de mi veya başka bir meydanda mı kutlanacağı tartışmaları yapılıyor. Gerilimli tartışmaların ve çatışmalı halin her yıl filmi tekrarlanıyor. Bu kısır döngü nasıl izah edilebilir?
Kanlı 1 Mayıs’ın gerçekleştiği 77 yılındaki katılım beş yüz bin dolayındadır. Şimdilerde katılım ise on binlerdir. Yani İstanbul nüfusu 77 yılına göre beş misli civarında artmışken 1 Mayıs’a katılım beş mislisinden daha fazla düşmüştür.
Bir yandan Taksim’de mi veya başka yerde mi kutlanacağı tartışmaları bir yandan katılımdaki düşüşler üzerinde durmak fazlasıyla gereklidir. Zira 1 Mayıs’ın ortaya çıkışı, insanlığa mal olması tarihi ve güncel içeriği daima zenginleşiyor. Türkiye’de yaşananlar adeta bu hakikatin tersi gibi durmaktadır. Yani kısırlaşmakta ve tekrarı yaşamaktadır.
77 kanlı 1 Mayıs gösterisinde yer almış, o görkemli katılım ve coşkuyu yaşamış ve sonrası katliama tanıklık yapmış biri olarak yaşanan bu kısır döngü fazlasıyla üzüyor. 1 Mayıs şehitlerini sahiplenmek böyle olmamalı, olmamalıydı. Çoktan Taksim Meydanı’nın adı 1 Mayıs olabilmeliydi. 1 Mayıs kutlamaları büyük coşkuyla şen ve moralli kutlanmalıydı. Halklarımızın birliği nişane halinde gelmeliydi 1 Mayıs Meydanı’na. Doğru olan bu değil midir?
1 Mayıs katliamının üzerinden 47 yıl geçti ama ülkemiz 1977 yılı kadar bile özgür sayılamıyor. 1 Mayıs, Taksim Meydanı’nda kutlanamıyor. İşçi sınıfının örgütlülüğü, sömürüye, baskıya karşı duruş ve özgürlük arayışlarındaki katılımlar artmıyor, tersine azalıyor.
Neden böyle oluyor?
Temel nedeni, 1 Mayıs’ın içeriğinde yaşanan yavanlaşma, anlam yitimi olmaktadır. İnsanlığın esas arayışı özgürlüktür. 1 Mayıs kutlamaları bundan uzaklaşıyor. O yüzdendir ki ilgi zayıflıyor, çözüm gücü sınırlanıyor. Sınırlılık örgütlenme, katılım ve eylemliliği düşürüyor.
Kutlamaları sadece ücretlerle sınırlama; asgari ücret artışları, emekli maaşları, yoksullaşma gibi tamamen paraya indirgemenin varacağı sonuç bu olur. Bu yaklaşımda düşünme, özcesi ideoloji ve paradigmadan söz edilebilir mi? Egemenlere bir bakılsın, asıl çalıştıkları düşünce olduğu hemen görülür. Okulları, medyası, ideologları gibi çok geniş düşünce üzerinde çalışıyorlar; emekçileri, yoksulları manipüle ediyorlar. Irkçılık, cinsiyetçilikle ve dincilikle dolduruyorlar.
Buna karşın işçi sınıfı adına hareket ettiklerinden bahsedenler düşünce veya ideolojik-paradigmasal alana bilinen ezberleri ötesinde yeni fikirlere açılımdan kaçınıyorlar, yoksullaşıyorlar. Yarattıkları konforlarının bozulmaması için azami çaba içindedirler adeta. Yanı başlarındaki Kürtlere dönüp baksalar çok şey görürler ve faydalanacakları hayli düşünde, davranış ve yaşam bulacaklar; beslenirler, beslerler. Yeninin yaratımında birleşik kudrete ulaşmada ciddi ortak adımlar gelişir ve Taksim, 1 Mayıs Meydanı halini alır. Ancak sanki bundan kaçınıyorlar.
Kürt’ü görmeyen emeğin sömürüsünden kurtulamaz, yoksulluğun pençesinde kıvranır ve 1 Mayıs’ı gerçek anlamına kavuşturamaz. Çünkü 1 Mayıs çözüm meydanıdır. Türkiye’nin temel meselesi de Kürt meselesidir, onu çözümünü odağına oturttur. 1 Mayıs temelde Kürt’ü görmedir, onunla hemhal olmadır. Zira başta ücretler olmak üzere yoksulluğun, köleliğin kör düğüme dönüşmesi Kürt inkarı ve Kürt’ü ortadan kaldırmak için yapılan savaş harcamalarıdır.
Neredeyse 1 Mayıs kutlayıcıları veya anmacıları Kürt kelimesini ağızlarına almaktan imtina ediyorlar. Sağcı ve milliyetçi partiler kitleleri mobilize ediyor. Fakat neden sorusunu kuvvetli sorup doğru yaklaşım geliştiremiyorlar. Bunu Kürt inkarı ve Kürt’ün özgürlük arayışıyla bağını doğru ortaya koymadıklarından 1 Mayıs’ı doğru değerlendirmiyorlar.
Başta Abdullah Öcalan olmak üzere Kürt tecridi görülmeden, tavır alınmadan ne yoksulluktan çıkılabilir ne Taksim 1 Mayıs Meydanı olabilir ne de özgür ve demokratik ortak bir yaşam kurulabilir.
Newrozlaşan 1 Mayıslara yürüyüş umuduyla Bijî Yek Gulan!