Kent Koruma ve Dayanışma Platformu öncülüğünde 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesi ile gerçekleştirilen açıklamada konuşan Amed Baro Başkanı Nahit Eren, barışın Türkiye’nin en önemli gündemi olması gerektiğini, bu nedenle barışın yeniden konuşulduğu bir sürecin inşa edilmesi için tüm sorumlular ile temasa geçilmesi gerektiğini söyledi
Koruma ve Dayanışma Platformu öncülüğünde 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle “Artık yeter, amasız fakatsız barış istiyoruz” şiarı ile Amed’in Sûr ilçesinde bulunan Şêx Seîd Meydanı’nda bir açıklama gerçekleştirildi. Açıklamaya platform bileşenleri ile birçok sivil toplum örgütü katıldı.
‘Barış içinde yaşamak temel haktır’
Eren, uluslararası toplumun temel görevinin barış ve güvenliği sağlamak olduğunu hatırlatarak, “İnsanların en temel amacı, korkudan uzak, güven içinde ve onurlu bir şekilde yaşamaktır. Savaşların olmadığı bir dünyada, barış içinde yaşamak temel bir insan hakkıdır. Sadece son 10 ayda Filistin’de gerçekleşen saldırılarda 40 binin üzerinde insan yaşamını yitirmiştir. Saldırılardan her zaman olduğu gibi en çok etkilen kadın ve çocuklar olmuştur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen yaşanılabilir bir dünya için savaşlara karşı barış hakkımızı ısrarlı şekilde savunmaya devam etmeliyiz” sözlerine yer verdi.
‘Güvenlikçi yaklaşımlar Kürt sorununu derinleştiriyor’
On yıllardır süregelen şiddetin, silahın, operasyonların ve güvenlikçi yaklaşımların Kürt sorununu çözmekten ziyade derinleştirdiğine dikkat çeken Eren şöyle devam etti:
“Savaş, çatışma ve şiddetin yarattığı yıkımı ve acıyı fazlasıyla yaşamış bir toplum olarak, barışın önemini çok iyi bilmekteyiz. Geçmiş yıllarda Kürt meselesinin demokratik çözümüne yönelik başlatılan ve toplumun önem atfederek desteklediği süreçler, maalesef toplumsal beklentiler doğrultusunda neticelenemedi. Yeniden başlayan çatışmalar, operasyonlar ve şiddet olaylarına rağmen, toplumun tüm kesimlerinde, barışı önceleyen, diyalog ve müzakereyi esas alan bir çözüm sürecine dair beklenti ve umut hala güçlü şekilde varlığını korumaktadır. Nitekim Şubat ayında Diyarbakır’da bir araya gelen bölgemizdeki sivil toplum, meslek ve iş örgütlerinin temsilcileri, Kürt meselesinde yeniden çözümü tartışmış ve bu konuda toplumsal beklentilerle paralel önemli tespitler ve sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Ülkedeki demokratik gelişim konusundaki sıkışmışlığın ve yaşanan ekonomik krizlerin, Kürt meselesinin çözümsüzlüğündeki ısrarla ve devam eden güvenlikçi politikalarla doğrudan ilintili olduğu tespiti yapılarak, yeni bir çözüm iradesinin oluşması gerektiği, silahların susması, aktörlerin rollerinin önündeki engellerin kaldırılması ve özellikler TBMM’nin bu can yakıcı meselenin çözümü konusunda sorumluluk üstlenmesi çağrısı yapılmıştır.”
Herkes demokratik çözüm için sorumluluk almalı
Eren, çatışmasızlık ortamının sağlanması için herkesin üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmesi için “Son günlerde birçok kentte düğünlerin basılması, Kürtçe parçalar eşliğinde halay çekenlerin örgüt propagandası iddiası ile gözaltına alınması, tutuklanması ve cezalandırılması, Kürt meselesi bağlamında çözümü, kolektif sosyal ve siyasal haklar içinde tanımlamaktan kaçınan ve salt ‘bireysel hak ve özgürlüklerin’ tanınması olarak geçmişten bugüne yorumlayan ve gören anlayışın ne kadar yanıldığını bir kez daha göstermiştir. İmzacı kurumlar olarak barış için amasız ve fakatsız artık yeter diyoruz. Barışın Türkiye’nin en önemli ve öncelikli gündemi olması gerektiğini, bu nedenle barışın yeniden konuşulduğu bir sürecin inşa edilmesi için tüm sorumlular ile temasa geçmeyi topluma ve ülkeye karşı bir görev ve sorumluluk olarak görmekteyiz. Bu çerçevede haklı ve güçlü bir şekilde Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümüne yönelik çatışmasızlık ortamının sağlanması için tüm aktörleri, toplumsal ve siyasi dinamikleri üzerine düşen sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye bir kez daha davet ediyoruz” çağrısını yaptı.
Kaynak: MA