KHK ile kapatılan VAKAD’ın kurucularından Özgökçe, kadın kurumlarının kapatılması, devam eden kayyum politikalarını değerlendirdi. Özgökçe, kayyumların kadın düşmanı olduğunu belirterek “Kazanımlarımızı elimizden alarak ülkeyi 50 yıl geriye götürdüler” dedi
Van’daki kadın kurumlarının kapatılması, kayyum politikaları ve kentte 3 yılı aşkın süredir devam eden eylem etkinlik yasağını değerlendiren Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Van Kadın Derneği’nin (VAKAD) kurucularından Zozan Özgökçe, örgütlü kadın yapılarının dağıtılarak, umutların yok edilmek istendiğini söyledi. Özgökçe, “Ülke şuan sessizliğe gömülmüş; ama elbet bu sessizlik böyle devam etmeyecek. Dünyanın birçok ülkesinde iktidarlara karşı eylemler yapılıyor. Hatta yanı başımızda İran’da kadınlar baş açma eylemleri yapıyor. Bir yerde patlayacak” dedi.
Çağrı hattı bile kapatıldı’
Ülke çapında yaygınlaşan kadına yönelik şiddetin, her yerde olduğu gibi Van’da da kadın kurumlarının kapatılmasıyla arttığını belirten Özgökçe, kadınların kendilerini hayatın hiçbir alanında güvende hissetmediğine işaret etti. Türkiye’deki kadın kazanımlarının mevcut politikalarla son 3 yıl içinde 50 yıl geriye götürüldüğünü söyleyen Özgökçe, “14 yaşındaki bir kız çocuğun yaşlı bir erkekle evlenip düğünlerinin yapılması çok eskiden normaldi. Bu değişmeye yüz tutmuşken; kadın örgütleri, sığınma evleri, belediyelere bağlı dernekler, çağrı hatları bile kapatıldı. Dolayısıyla kadınlar kendini güvende hissetmiyor artık. Kazanımlarımızı elimizden alarak Türkiye’yi 50 yıl geriye götürdüler. Yani 90’lardan daha eskiye götürdüler” dedi.
‘Engel olarak duruyor’
Kadınların kendilerini aile içinde güvende hissetmediği gibi devlet sistemine karşı da güvende hissetmediğini dile getiren Özgökçe, “Eskiden istatistiklerde kadına yönelik şiddetin en az olduğu bölgelerde Hakkari, Van, Doğu Anadolu ve Güney Doğu bölgeleri sonlarda gelirdi. Sebep şiddetin olmamasından kaynaklı değil, devlet mekanizmalarına güvenmemelerinden dolayıydı. ‘Karakola gitsem ne değişecek’ diye yaklaşıyorlardı. Karakolların fiziki yapıları, kadın bakış açıları ne kadar korumaya yönelik. İstanbul Sözleşmesi’nden bile geri adım atılıyor. Kadınlar güvenmedikleri için şiddet ilişkisine devam etmek zorunda kalıyor. Şiddetten kurtulma adımı büyük bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Son zamanlarda kadınlar kaybolmak, şiddetten kurtulmak ve kendilerini güvende hissetmek için küçük illerden kaçıp büyük illere yerleşiyor” diye konuştu.
‘Kayyumlar kadın düşmanı’
Belediyelere atanan kayyumlara değinen Özgökçe, kayyum politikasının kadın düşmanı bir politika olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Siyasette olan kadınların büyük profesör veya eğitimli olması, dil bilmesi gerekiyor algısı var. Özellikle kadınlar açısından buna çok bakılıyor. Fakat erkek için bu aranmıyor. Örneğin Diba Keskin. O profilde bir kadının belediye başkanı olmasını biz kadınlar çok önemsiyoruz. Bizi temsil etmesi çok önemliydi. Bedia Özgökçe’nin olması buradaki tüm kadınlara kendisini güçlü hissettiriyor. Çünkü kadın açısından bakan bir belediye başkanı var. Mesela batıda Muğla veya Ankara’daki bir kadının belediye başkanı olması Van’daki kadını bile güçlendiriyor. Bu bağa kartopu etkisi deniliyor. Perşembe günleri belediye otobüslerinin ücretsiz olması kadınların getirdiği bir yenilikti. Kayyum bunu bile aldı. Hatta Perşembe günü sokaklar kadınlarla doluydu. Kadınlar sosyal hayata katılmak için bir kanal bulduklarında onu kullanıyor. Kayyumların atanması hem siyasi bir yönü var, hem de gerçekten kadın ve insan düşmanı bir tarafı var. Çünkü irademiz gasp ediliyor, hatta verdiğimiz oylar geçersiz sayılıyor. Yani bu toplumun gelişimine, kalkınmasına, kadının güçlenmesinin önüne set koyuluyor.”
‘Amaç kadınlar arası bağı koparmak’
Kadın kurumlarının kapatılarak kadınlar arası bağın koparılmak istendiğini, örgütlenmenin önünün kesilmek istendiğini vurgulayan Özgökçe, artan şiddetin bu durumdan bağımsız düşünülemeyeceğe işaret etti. Özgökçe, “Biz kadına yönelik şiddeti uluslararası ve Türkiye bazda çok gündemleştirdik. Kadına yönelik şiddet, cinayet, sosyal ve kamusal alanda yaşanan sorunları çok dillendirdik. Nafaka hakkına bile göz diken bir yapı var. Kadınların güçlenmesini istemeyen, çocuk doğurup, çalışmadan evde yaşmalarını destekleyen, şiddet görseler bile onları korumayan bir sistemle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bizi kapatmaları bu bakış açısıyla normal geliyor. Örgütlü yapıları dağıtarak bu umudumuzu azaltmaya çalışıyorlar” dedi.
‘Bu böyle gitmez’
Van’da eylem ve etkinliklerin 2016 yılının Temmuz ayından beri yasaklandığını hatırlatan Özgökçe, yaklaşan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne dikkat çekerek, “Kadın örgütleriyle bir araya gelip planımızı çıkarırdık. Şuan ise sağcı, solcu, Türk ve Kürt kadın bir araya gelip şiddete hayır diyemez duruma geldi. Çünkü bu söylem politikleştirildi. Terörist olduğuna dair algı yaratılıp, ‘isyan edemezsin’ deniliyor. Tabi yine 25 Kasım’da kadınlarla bir araya gelebiliriz. Ülke şuan sessizliğe gömülmüş; ama elbet bu sessizlik böyle devam etmeyecek. Dünyanın birçok ülkesinde iktidarlara karşı eylemler yapılıyor. Hatta yanı başımızda İran’da kadınlar baş açma eylemleri yapıyor. Bir yerde patlayacak” diye konuştu.
Derneğe dair
2004 yılında 7 kadın tarafından kurulan VAKAD, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık odaklı çalışıyordu. Bu süreçte Kadın Danışma Merkezi, Kadın Sığınma Evi, Kadın ve Çocuk Merkezi, Dayanışma Mağazası gibi birimler açarak hizmet verdi. Van ve çevresinde her yıl şiddet mağduru yaklaşık 300 kadına destek sağlayan, mülteci kadınlara hizmet veren ve çeşitli eğitimler aracılığıyla her yıl yaklaşık 2 bin kadına ulaşan VAKAD, 22 Kasım 2016 yılında yayınlanan KHK ile kapatıldı. Kapatmaya dair OHAL komisyonuna ve İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurmak için açılan davalar ret edildi. 3 yılı aşkın süredir OHAL komisyonunun kararını bekleyen dernek yönetimi, halen başvuru almayı sürdürüyor.
MA / Ayşe Sürme